Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer genç bir bilim insanı… Kanser alanında yaptığı çalışmayla Amerikan Patoloji Araştırmacıları Derneği (ASIP)’nin Genç Öğretim Üyesi Ödülü’nü alan ilk Türk. Bu başarının arkasında ailesinin “Yeter artık, çalışma” diye fırçalamasına neden olacak kadar yoğun bir emek ve adanmışlık var. Öyle bir çalışma ki rüyalarında bile devam ediyor. Günün birinde belki de kanserin çaresini bulacak. Çok sevdiği ve örnek aldığı Aziz Hocası (Sancar) gibi Nobel alacak. İnanın bu hiç de uzak bir ihtimal değil…
Bilim dünyasında saygınlığı çok yüksek bir kongrede çok önemli bir ödül kazandınız. Bunu konuşacağız ama önce sizi biraz tanıyalım…
DOĞRU KABLOYU KESTİM
Tekrar tebrik ederiz. Peki, ödül alan çalışmanızı anlatır mısınız?
Dünya üzerinde kanserden ölen insanların ölüm nedenleri yüzde 90 metastaz yani kanserin çıktığı organdan başka bir organa sıçraması. Ben de metastaz tespitinin kolaylaştırılması ve alternatif tedavi şekli geliştirmek için çıktım yola. Kanserin, özellikle de metastatik kanserlerin teşhis ve tedavisinde hedef olabilecek yeni bir sinyal yolağını keşfettim. Çok karmaşık bir kablo ağı gibi düşünebilirsiniz. Bir tanesini kesiyorsunuz, sonucuna bakıyorsunuz. Hepsini kesmeniz mümkün değil. Tahmin etmeniz lazım. Tahmin etmek için de bir sürü deney yapıyorsunuz laboratuvarda. Sistemi bozmadan, zarar vermeden, doğru adımlar atarak… Bunu yapmak da en az 5 yıl sürüyor işte.
Doğru kabloyu kestiniz yani…
Evet, 5 yıllık bir çalışma sonucunda “Doğru kabloyu kestim” diyebilirim. Bu çalışma yalnızca en üst düzey bilimsel çalışmaların yer aldığı yaklaşık 150 yıllık dünyaca ünlü bilim dergisi Nature’da da yayınlanacak.
Nasıl bir emek var bu başarının arkasında?
Annemin, babamın, kardeşlerimin ‘Yeter çalışma artık’ diye bana fırça atacağı kadar yoğun bir çalışma (gülüyor). Mesela ailem gece gündüz ne zaman telefon etse beni laboratuvarda bulurdu. Annem “Ne olacak bu işin sonu, yapma, etme” derdi. Tabii şu an büyük gururla takip ediyorlar. Ben bu işin sırrını Aziz Hoca’ya da sormuştum. “Gece- gündüz çalışmak hatta deneyleri rüyanızda görmek ve inanmak” demişti. O da ilk yıllarda öyle kaptırmış ki kendini “Biri sağ kolumu istese kesip verirdim” diyordu. O kadar adamış kendini. Laboratuvardaki arkadaşları “Bak deneylerinden sonuç çıkmıyor, ülkene geri dön” diyorlar. Hırs yapıyor, azimle gece gündüz çalışıyor, haftalarca eve gitmiyor ve sonuç çok güzel oluyor.
Kilit kelime ‘adanmışlık’ galiba…
Kesinlikle… Gece-gündüz, hatta rüyalarınızda bile çalışmak zorundasınız. Bilim ancak bu şekilde ilerliyor çünkü. Ben gerçekten de rüyalarımda bile çalışmalarımı görürdüm. Çoğu zaman laboratuvarda sabahlar yemek yemeği unuturdum.
KIZLAR BENDEN KAÇTI
Kız arkadaşınız ne diyor bu duruma?
Kız arkadaşlarım oldu ama sürmedi. Onlar da dayanamadı muhtemelen bu çalışma temposuna. Aziz Hoca’nın dediği gibi bütün kızlar benden kaçtı. Kimse laboratuvar kapısında beklemedi.
Yakından tanır mısınız Aziz Sancar’ı?
Çok yakından tanırım hem de… Sık sık ziyaret ederdim kendisini. Hatta ödül aldığım kongrede de oradaydı. Ödül heyecanını birlikte yaşadık. Kendisi gerçekten örnek aldığım bir insan. Ben kendisiyle 2006 yılında İstanbul’da bir kongrede tanışmıştım. 2010 yılında İsveç’te Götenburg kentinde düzenlenen bir kongrede tekrar karşılaştık. 2 saat muhabbet ettik. Hayat hikâyesini o zaman çok detaylı bir şekilde anlatmıştı. Nobel aldıktan sonra yazılanların hepsini ben o zaman bizzat kendisinden dinlemiştim. Kalecilik olayını, milli formayı giydiğini de anlatmıştı. “Dünyanın karşısına göğsümde Türk bayrağıyla çıkmak en büyük hayalimdi” diyordu. Üniversite yıllarında bunu yapamayacağını anlamış ve kendini bilimsel araştırmaya adamış. O da gece gündüz laboratuvardaydı. Hepimiz aynı kapıdan geçiyorduk. Suyunuzu sıkıyorlar ama araştırma terbiyesini de öğretiyorlar. Önemli olan orada öğrenilenleri burada hayata geçirebilmek. İnsanlara öğretebilmek.‘Aziz Sancar’ olma, Nobel alma hayaliniz var mı? Doktora esnasında yine gece gündüz çalışır eve bile gitmezdim. Hocam, “Sen Nobel alacak insansın” derdi.
Gençlere köprü olacağım
Bundan sonraki hedefiniz ne?
Bu çalışmayı geliştirmek… Bu şartları ülkemde bulacağıma inanıyorum. TÜBİTAK’a vermek üzere yazdığım iki projem var. Eylül ayında Portekiz’in Lizbon şehrinde düzenlenecek EMBO (Avrupa Moleküler Biyoloji Organizasyonu) Young Scientists Forum’a da seçildim. Ayrıca yine Eylül ayında Almanya’nın Mannheim şehrinde gerçekleştirilecek olan 7.EMBO Toplantısı’na sınırlı sayıda kişiye verilen ‘EMBO Travel Grant’ ile katılmaya hak kazanarak bu kongrede ‘Metastatik Kanserlerin Teşhis ve Tedavisinde Yeni bir Yöntem’ ile ilgili bir sözlü sunum yapacağım. Okulumuzdaki genç arkadaşlarla çalışacağız. Amerika’daki hocam gelecek. Okulumuzdan genç arkadaşları oraya göndereceğiz. Belki bizden çok daha önemli projelere imza atacaklar. Bu köprüyü kurmak önemli. Bunun için çalışacağım. Çünkü ben de böyle bir köprü sayesinde bu başarıyı yakaladım.