Primavera’nın gerçek yıldızı SELDA BAĞCAN

UYGAR TAYLAN
uygartaylan@gmail.com

Bu yıl Barcelona’da 16.’sı düzenlenen Avrupa’nın en büyük müzik festivali Primavera Sound sahne alan birbirinden efsane isimlerle epey ses getirdi. Festivalde, Radiohead, Pj Harvey, Sigur Ros, Air, Lcd Soundsystem gibi bir çok sanatçı ve grubun yanı sıra bizden de bir süpriz isim vardı. Bugün Joan Baez ve Janis Joplin gibi dünyanın en iyi kadın vokalleri arasında gösterilen, yasakların güçlendirdiği ses Selda Bağcan... 

Primavera’nın açıklanan sanatçı listesinde ismini görünce heyecanla festival biletimi aldım. Sonra Selda Hanım’a ulaşıp röportaj istedim ve kabul etmesiyle heyecanım ikiye katlandı. Barcelona'da 6 kişilik bir hostel odasına yerleşip koşarak festival alanı Parc del Forum’a gittim. Dünyanın dört bir yanından 260 bin kişinin katıldığı festivalde, soundcheck’te kendisiyle tanışma fırsatı buldum. Festival alanına girdiğimde Bağcan’ın orkestrasından Kemal Esen'in rüzgara karışan bağlama sesi bana yol gösterdi. Gurbet ellerde duyduğum bağlamanın ve ilk defa canlı izlediğim 68 yaşındaki sanatçının çığlık gibi sesi karşısında tüylerim diken diken olmuştu. Konsere elinde pudra aynasıyla heyecanla hazırlanırken bir yandan da "İnsan kulise bir ayna koymaz mı? İlla rock festivali diye herkes rockcı olucak değil ya canım" diye sitem ediyordu. Sesiyle herkesi kendisine hayran bıraktığı konser sonrasında bu defa röportaj için kuliste buluştuk. Bağcan Primavera'ya çıkış şarkısına gönderme yapıp "Yaz gazeteci yaz" dedi ve röportaja başladık.

Müzik yolculuğunuzda 45 yılı doldurdunuz. Ne hissediyorsunuz?

- Zafer tabii ki... Zafer duygusu hissettiriyor! Çok memnunum (gülüyor). 20’li yaşlarda ünlü oldum. 40 yaşında bırakırım diyordum. Ondan sonra 40 oldum. “A hani ben bırakacaktım? 50’de bırakırım” dedim. 50’ye geldim, “Yaa çok iyi söylüyorum ne bırakması...” dedim. 50’yi geçtik 60’a gidiyoruz. Artık anladım ki bırakamayacağım. 45 yıl geçti böyle...

Karşılaştığınız yasakların ‘bırakamama’ durumuyla ilgisi var mı?

Hırs yapmış olabilirim... “Gençlere ne tavsiye edersin?” diye sorarlar. Türkiye’de 45 sene ayakta kalan birkaç sanatçı var çünkü. Bende derim ki; “İhtiras tramvayına binin ve hiç inmeyin!” Benim sloganım bu.

Gitarıma sesimle eşlik ediyorum

Türkiye’den birçok sanatçı yıllardır doğu-batı sentezi formu adı altında birçok şey denedi. Fakat bugün sizi sahnede özünüzü değiştirmeden, olduğunuz gibi görüyoruz...

Eğer türküleri duygulu ve doğru söylerseniz başka hiçbir şey yapmanıza gerek kalmaz. Gerisini zaten orkestra ve aranjörler yapıyor. Ben bunu yapıyorum. 

Bugün burada Primavera’yı inlettiniz. Sesiniz için bir şey yapıyor musunuz?

Yapıyorum. Sigara ve kola, soda, bira gibi asitli içecekler içmiyorum. Çünkü ses tellerinin üzerinden kezzap gibi geçer asit, mahveder. Bir de konserlerden önce nefesimi açmak için yürüyüş yaparım. Tarabya’da oturuyorum. Beni Tarabya sahilde yürüyüş yaparken görürseniz bilin ki mutlaka konserim vardır. 

Bugün 68 yaşında sahnedesiniz. Hiç tökezlemiyorsunuz. Sahnede inanılmaz kontrollüsünüz. Hangi enstrümandan ne ses çıktı, hangi amfi kısık, nereden duman çıktı...

O duman ne biliyor musun? O duman sabotaj benim için. Çünkü ses tellerinin üzerine oturuyor o sis makinesi... Pürüz yapar, gıcık yapar, mahveder ses tellerini. Ben gitar ve bağlama çalarak şarkı söylüyorum, besteler yapıyorum. Düşünebiliyor musun Jose Feliciano gibi gitar çalan biriydim ben. Jose Feliciano demiş ki, “Ben gitarıma sesimle eşlik ediyorum.” Ne güzel bir söz! 

Bugün burada, Primavera’da yabancılara türkü söylettiniz...

Bu çok güzel bir duygu tabii… Bugün burada mendillerle halay çektiler. Bir de tabii şarkılarımı bilerek geldiler. 4 şarkım hit olmuş dünyada. 

Önce Türkiyeli sonra dünyalı

Sivaslı olduğunuz zannediliyor ama Muğla doğumlusunuz. Biraz geçmişe gidebilir miyiz? Müzikle aşkınız nasıl başladı?

Köken olarak Makedonyalıyız. Babam Manastır doğumlu. 1 yaşındayken Türkiye’ye gelmişler.  Manisa’nın Turgutlu ilçesine yerleşmişler. Anne tarafı da Kafkaslardan, Kırım’dan göç etmiş. Erzurum ve Sivas’a uğramışlar ve Bolunun Mengen kazasının Madakbaş köyüne yerleşmişler. Nereden nereye! Babam veteriner hekimdi annem de öğretmen. Memur çocuklarının her biri ayrı şehirde doğar ya tayin nedeniyle, ben de Muğla’da doğmuşum. 

Kendinizi nereli görüyorsunuz?

Kendimi önce Türkiyeli görüyorum, sonra da Dünyalı! Muğla’da doğdum, çocukluğum Van’da geçti. Babam Van’a tayin oldu veteriner hekim olarak. Orada öldü. Ben 9 yaşındaydım. Tahsil için Ankara’ya geldik. Annem öğretmen maaşıyla 4 çocuğu büyüttü, okuttu. Hepsine yüksek tahsil yaptırdı. 

Mandolinle başladınız değil mi?

Evet, Ankara’ya taşınınca da gitarla tanıştım. O zaman okullarda Türkiye’nin batı hayranlığı yüzünden mandolin öğretiliyordu. Saz çaldırsana kardeşim! Niye mandolin öğretiyorsun! Bunlar Cumhuriyet’in yanlışları. Bak şimdi Teknik Üniversite’ye bağlı Türk Halk Müziği Konservatuvarı açıldığından beri halk müziğinde müthiş bir sıçrama var. Çok başarılı türkücüler çıktı. Mesela Zara çok iyi bir örnek. Bir de gurbetçi çocukları var, Kubat mesela. Kardeşim sen Belçika’da oturuyorsun. Türküleri ne zaman tanıdın?  Hayranım ben bu çocuklara...

İlk sahne deneyiminizi anlatır mısınız?

Kardeşlerimin mekanı Beethoven’nda kırk yılda bir Cem Karaca ve Barış Manço’nun üstüne çıkardım. Biliyorsun Türkiye’de gazinolarda assolistin üstüne çıkılmaz ama patronun kardeşi olursan çıkarsın. Cem Karaca ‘Tatlı Dillim’i, Barış Manço ‘Katip Arzuhalim’i benden duydu. İkisi de İstanbul’a döner dönmez plak yaptılar. Benim plağım 3 ay sonra çıktı ama benimki sattı.

Yeni jenerasyonun da size hayran ama geçmişte şarkılarınızın başına gelenleri anlamıyor. Şarkıların yasaklanması nasıl bir durumdur? 

Tabii sizin tevellüt yetmiyor bütün bunlara. Ben 80’de şarkı sözlerimden dolayı üç defa hapse girdim. Albümlerim toplatıldı. Yani bu işin faturasını bir başıma ödedim. Sanatçıların bir kısmı yurtdışındaydı, bir kısmı da burada sus pus olmuşlardı. 12 Eylül'ün kurbanı oldum. Dokuz ayrı mahkemede yargılandım. 80’le 87 yılları arasında konser izinlerim verilmedi. Mesela 1986’da WOMAD Festivali’nden davet aldım ama gidemedim. Pasaportuma 7 sene el konuldu. O yıl gidemeyince bunlar jest olarak benim bir şarkıma festival plağında yer verdiler. O festival plağı bütün dünyayı dolaştı. Dünya radyolarında çalındı. 1987’de yasaklı olduğumu bildikleri halde inadına tekrar çağırdılar. Bu defa gittim. Glastonburry’de bugüne kadar şarkı söyleyen tek Türk benim. 

Sesinizdeki çığlık nelere isyan ediyor?

Dünyadaki haksızlıklara ve insanların aç yatağa girmesine. 

Şarkılarınız bir çok yerde kullanılıyor. Telif alıyor musunuz?

Maalesef... Bugüne kadar sadece Dr. Dre’den aldım. Öyle güzel bir para verdiler ki bir araba aldım o sayede. Düşünebiliyor musun? Tek parça, parçada birkaç saniye kullandı sadece. 

Sizce Türkiye’de yeteri kadar kıymetiniz biliniyor mu?

Maalesef bilinmiyor... Şarkı sözlerinden insan hapse girer mi yaa… Girdik ama . Neyse hepsi beraatla sonuçlandı. Aynı şarkıları satıyorum şimdi. 

Pek çok ilke de imza atmışsınız sanat yolculuğunuzda…

Türkiye’de bütün yenilikleri ilk ben yaparım. Mesela İlk Kürtçe türküyü ben söyledim. 1982’de ilk defa longplay çıkarmadan kaset çıkardım. 

Times’da dünyanın efsane kadın sesleri sıralamasında adınız var. Joan Baez ve Janis Joplin gibi isimlerle anılıyorsunuz...

“Seni neden Janis Joplin’e benzetiyorlar?” diye sorduklarında “Kıvırcık saçlarımdan” dedim. ‘Joan Baez ve Janis Joplin’e yol gösteren şarkıcı’ demişler benim için. İkisi de benden büyük. Ben onlara yol gösteremem, onlar bana yol gösterebilir. O listede aman Allah’ım kimler var kimler… Amaro Rodriguez, Mariah Callas, Safiye Ayla…

"Selda Bağcan'ın sesini duyunca aklımı kaçıracak gibi oluyorum"

Yüzüklerin Efendisi filminden tanıdığımız ‘Frodo’ yani Elijah Wood’la nasıl tanıştınız?

İlk olarak o Türkiye’ye gelmeden önce dünya basınına “Selda Bağcan’ın sesini duyunca aklımı kaçıracak gibi oluyorum!” diye açıklama yaptı. Sonra Türkiye’ye geldi. Burada da söyledi aynı şeyleri. Herkes çok şaşırdı. Malumunuz medyanın pek yüz verdiği biri değilim. Hep itildim kakıldım, hapislere girdim. Yani solcu oldun mu... Türkiye’de her şey ol, solcu olma! Sonra Ekşifest’de birlikte çıktık. Resimler o gün çekildi. Bana gerçekten hayranmış. Nasıl güzel    sarıldı. Bir ana-oğul sarılması gibi oldu. Bir de bir bakışları var… Çok da mütevazı…Bir sanatçı bir sanatçıya hayranlığını ancak bu kadar güzel gösterebilir. Benim de çok hoşuma gitti tabii.

Hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Beni izlemeye devam edin...