Part-time yazar full-tIme anneyim

EMİNE BIYIK
emine.biyik@aksam.com.tr

“Part-time yazar, full- time anneyim” diyen Dicle Keskinoğlu, ilk kitabı ‘Beşikte Durduğu Gibi Durmuyor’un ardından kişisel tarihine 5 yeni öykü kitabı daha ekledi. Ardı arkası kesilmeyen sorularına cevap arayan çocuklar için resimli kitapların çözüm olduğunu söyleyen Keskinoğlu, “Pek çok cevap bu kitaplarda saklı” diyor. 

ÇOCUKLAR İÇİN YAZIYORUM

Kendimi bildim bileli küçük çocuklarla iletişimim iyidir. Biri 5, diğeri 3 yaşındaki kızlarımın erken yaşta hayatımı şenlendirmeleri, hayatımın merkezini fazlasıyla değiştirip şekillendirdi. Kendimi part-time yazar, full- time anne 

olarak tanımlıyorum. Günün büyük çoğunluğunu onlarla geçirip kendime kalan zamanı yine onlardan aldığım ilhamla, üreterek geçiriyorum. Çocuk kitabı yazma fikrimi, birazcık büyük kızım ortaya çıkardı. Kitaplara inanılmaz meraklı. Her gece yatmadan önce okuyacağımız kitaplarla ilgili pazarlık yapıyoruz. Ona kalsa en az beş kitap okumamı istiyor. Üstelik bunu sadece keyif aldığı için yapmıyor, kitaplarla birçok sorunu aşabiliyor. Birlikte dünya kadar şey öğreniyoruz. Sanıyorum ‘dervişin fikri neyse zikri de o olur’ durumu söz konusu oldu. Hayatımın büyük çoğunluğunda çocuklar ve çocuklara dair türlü detaylar olunca, onlar için yazmaya karar verdim.

KİTAPLARIM VE HİKÂYELERİ

İlk kitabım ‘Beşikte Durduğu Gibi Durmuyor’, bir kadının, anne adayı olmaya niyetlendiği günden, çocuğunu okula verene kadar geçen süreçte başına gelebilecek muhtemel trajikomik durumlara, bebek bakımı başlığı altında yaklaşan mizahi bir kitaptı. Geçtiğimiz ay 18. baskısına geçti. Hamileliğim döneminde onlarca kitap okumuş ancak beni tam anlamıyla anlayabilecek bir kitapla karşılaşmamıştım, bu yüzden kendim yazmaya karar verdim. Anne ve babaların, dede ve büyükannelerin okuması için yazılan bir kitaptı. Geçtiğimiz günlerde yeni çıkan beş kitaplık hikâye serisi tamamen çocuklar için hazırlandı. Yol göstericim yine kendi kızlarım oldu. Kendi çocukluğumdan da esinlendim. Örneğin ‘Köfte Parmak’ hikâyesi benim çocukluğumdan bir alıntı. İnsanları olduğu gibi kabul etme üzerine kurulu bir hikâye. Çocukların dış görünümüyle ilgili farklılıklardan ortaya çıkan kaygılarını anlatıyor. ‘Ben Büyüyünce Âşık Olacağım’, hep geçiştirilen, “Sen daha küçüksün” denilerek açıklanmayan bir olguyu; aşkı anlatıyor. ‘Yağmurun Da Tadı Var’, çocuklara yasaklanan şeylerin aslında hem çocukların hem de ebeveynlerin tat alabileceği aktiviteler olabileceğini gösteriyor. ‘Bebek Olmaya Karar Verdim’, kardeşi olan çocukların yaşadığı sıkıntılarla ilgili.‘En Sevdiğim Renk’ ise çocuklara dayatılan pembe ve mavi renk takıntısını aşmak için yazdığım bir hikâye. Her hikâyede farklı bir sorunu ele almamın nedeni ise çocukların yaşadıkları genel sorunlar olarak seçilmesiydi.

EBEVEYNLER DİKKATLİ OLMALI

Çocukların sıkıntılarını genellemek çok doğru olmayabilir. Her çocuğun ayrı bir ailesi ve ayrı bir yetiştirilme tarzı var. Her hanede ayrı sorunlar gözlenebilir. Yalnız şöyle bir durum var; 2000 yılından sonra doğan çocuklar Z kuşağı olarak adlandırılıyor. Bu çocuklar inanılmaz zeki. Farkındalığı en az olan çocuk bile, bizim zamanımızın en parlak fikirli çocuklarından çok daha ileride. Bu yüzden ebeveynlerin onların sorularına cevap verirken çok dikkatli olması gerekiyor. Bizler anne babalarımızdan sorduğumuz sorunun cevabını alamadığımızda, bir köşede oturup büyümeyi beklerdik. Şimdi öyle bir şey yok. Bugünün çocukları, bir şey söylediğinizde aslını astarını öğrenmek istiyor. Ebeveynlerin çocukların soruları için her gün mutlaka ayrı bir zaman dilimi yaratması gerekiyor. Ancak sorular ve sorunlar da katiyen bitmiyor. O yüzden bu konuda, resimli çocuk kitaplarının müthiş yardımcı olduğunu düşünüyorum. Pek çok cevap bu kitaplarda saklı olabiliyor. Cevabı bulunmayan her soru çocuklarda zamanla sorun yaratabiliyor.