Paris’te aradığı şifayı Malatya’da buldu

MURAT ÇETİN

info@muratcetin.org

Sevgili okurlarım, sağlık turizminde ülkemizin her geçen biraz daha iyiye gittiğini görüyor ve seviniyorum. Kullanılan teknoloji ve yetişmiş personelin artışıyla birlikte; dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen hastaların iyileşerek, memnun bir şekilde ülkelerine dönmeleri, nitelikli sağlık kuruluşlarının da artışını sağlıyor. Bu kuruluşlardan birinin de Malatya’da bulunması şahsım için ayrı bir gurur kaynağı. Malatyalı olmam hasebiyle haber kaynaklarım arasında Malatya önemli bir yer tutmaktadır. 

Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM), Malatya’nın gurur kaynaklarından biri oldu. Son bir kaç sene içinde karaciğer nakli konusunda elde edilen başarılar, bir yandan Malatya’nın yıldızını parlatırken, diğer yandan da sağlık turizmi konusunda ülkemizin çıtasını bir hayli yukarı çıkardı. 

Malatya’nın karaciğer nakli için bir kaç sene öncesine kadar adından söz ettiren Paris’i solladığını söylesek, yalan olmaz. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşayan bir vatandaşımızla görüşme imkanı bulmuştum. Fidel Tavra isimli bu vatandaşımızı, eşinin karaciğer rahatsızlığından kurtuluşunu bana aktarmıştı. Fidel Tavra hanımefendi, bir ümitle Fransa’nın başkenti Paris’e gitmiş, ancak dertlerine çare bulamayarak Türkiye’ye geri dönmüşler. Hürriyet gazetesinde gördükleri küçük haberle ümitleri yeniden yeşermiş. Hasta istemese de, Malatya’ya kadar gelmişlerdi. Malatya’da hiç beklemedikleri ilgi ve alakayla karşılaştıklarını aktaran Fidel Tavra’nın eşi, TÖTM’nin başarılı hocası Prof. Dr. Sezai Yılmaz ile ekibinin elinden yeniden sağlığına kavuşmuş. Fidel hanım ve oğlu Ali bey, yaşadıkları süreci şu şekilde anlattı: 

PARİS’TE İKNA EDEMEDİLER

Kendisinin aslen Sivaslı olduğunu belirten Fidel Tavra, “Eşimin rahatsızlığı sebebiyle uzun ve meşakkatli bir süreç yaşadık. İstanbul’daki anlı şanlı birçok özel hastaneye başvurmuştuk. Onlardan bir sonuç elde edemeyince Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan karaciğer üzerine kurulmuş bir hastaneye de gittik. Oradaki doktor bize, 1 ay içerisinde ameliyat olması gerektiğini söyledi. Eşim de etrafında olumlu bir sonuç görmediği için ameliyat olmak istemiyordu. Ameliyat olursa sağlıksız bir hayat yaşayacağını düşünüyordu. Aradan 6 ay gibi bir süre geçti. Bu arada Hürriyet gazetesinde, Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’yle ilgili bir haber okudum. Hastanenin bu anlamda çok başarılı olduğunu öğrendim. Malatya’da da tanıdıklarımız var. Onların yardımıyla otelde yer ayırttık. Malatya’ya gelirken eşim uçakta komaya girdi ve bilinç kaybı yaşadı. Daha önce Sezai Hoca’dan randevumuzu almıştık. Sezai Hoca’dan herkes olumlu şekilde bahsediyordu. Uçak iner inmez hostesler bize yardımcı oldular. Ambulans geldi, doktorlar müdahale etti. Oradaki personelin tamamı çok bilinçliydi. Hemen müdahale eden doktor, karaciğer rahatsızlığını olduğunu anlayarak, Sezai Hoca’nın ekibiyle irtibata geçti. O sırada herkes o kadar bilinçli ve işini güzel yapıyordu ki; kendimi bir anda Amerika gibi çok gelişmiş bir ülkede zannettim. Ben şoktaydım. Çünkü muayeneye gidiyorken kendimizi yoğun bakımda bulmuştuk.” dedi.  

Hastanedeki müdahaleler neticesinde eşinin bilincinin yerine geldiğini ve sonrasında da Sezai Hoca ile tanıştıklarını aktarın Fidel Tavra, “İstanbul’da birebir doktorla görüşmek zorken, Sezai Hoca, hemen yoğun bakım ünitesine gelmişti. Sezai Hoca eşime; “ Bu defa düzeldin, yalnız ikinci defa komaya girersen durum çok daha kötü olabilir” dedi. Eşim hastanede 3-5 gün yattıktan sonra hastanenin yanında yapılan konukevine gittik. Çocuklarım da geldi ve konukevinde kaldık. Eşim orada Sezai Hoca tarafından ameliyat olan hastalarla tanışma imkanı buldu. Ameliyat olmak istemeyen eşim bu hastaların durumunu görünce ikna oldu ve ‘tamam’ dedi. Akabinde, ameliyat olmak için tarih aldık. Eşim 2 Aralık 2013 tarihinde Sezai Hoca tarafından yapılan başarılı bir operasyon sonucunda sağlığına kavuştu. Ameliyat süresi içerisinde her şey çok güzel bir şekilde ilerledi, hiçbir olumsuzlukla karşılaşmadık.” ifadelerini kullandı. 

SEZAİ HOCA, BABAMA UMUT OLMUŞTU

Fidel hanımın sözlerini büyük bir dikkatle dinlerken, Malatya’ya gelirken yaşadıkları duygu ve düşünceleri de öğrenmek istemiştim. Bu yöndeki sorumu da oğlu Ali bey cevapladı. Babasının Malatya’ya gelmeden önce ameliyat olmak istemediğini söyleyen Ali Tavra, “Babamın umudu çok fazla kalmamıştı. Ancak biz çok fazla ısrarcı olunca da Malatya’ya gitmeyi kabul etmişti. Malatya’daki insanların bizlere sağladıkları en büyük fayda babama umut vermeleri ve babamı ameliyata ikna etmeleri oldu. Oradaki insanlara inandı ve ikna oldu. Malatya’daki Sezai Hoca ve ekibi, daha önceden ameliyat olmuş ve bundan memnun olan hastalar, babama umut ışığı oldu. Babama “Ameliyat olman gerekiyor” denilmesinin üzerinden 5 ay geçmişti. Böyle zor bir durumda doktor karşısında oturmak gerçekten güç bir durum. “Böyle bir ameliyatın İstanbul’da yapılması varken neden Malatya’da yapılsın?” gibi cevap bekleyen sorularımız vardı. Ama bu kararın hayatımızda verilen en doğru karar olduğunu anladık. İnsanlarda devlet hastanesidir ilgilenmezler gibi bir algı oluşmuş olabilir. Ancak bugün özel bir hastaneye gidin, binlerce lira para ödeyin, yine de gösterilen bu ilgi ve alakayı göremezsiniz.” dedi.

TEK KURUŞ ÖDEMEDEN AMELİYATIMIZ YAPILDI

Ameliyat öncesi ve sonrasında herhangi bir ücret ödeyip ödemediklerini sorduğumda aldığım cevap ülkemizin sağlık konusunda ne kadar üst seviyeye geldiğini de gösteriyor. İşte Ali beyin konuyla ilgili sözleri: “Ne ameliyat için ne de kullanılan ilaçlar için, ne de herhangi bir müdahale için tek kuruş ödemedik. TÖTM’nin birde konukevi var. Daha önceden duymadığım, görmediğim ve yaşamadığım bir ortam… Odaları çok güzeldi, temizlik anlamında hiçbir kusur yok. Çok güzel çalışıyorlar. Her sabah kahvaltı yapıyorduk. Babam kahvaltı için aşağıya inemiyordu, kahvaltısını odasına kadar çıkarıyorduk. Ücret olarak da 10 lira gibi çok cüz-i bir rakam ödüyorduk. Daha sonrasında 6 ayda bir Malatya’ya kontrollere de gittik. Benim babam doktorları pek sevmezdi. Doktorlar bir şey söylese “Aman boş ver” diyen bir insandı. Ancak Malatya’ya gittikten sonra Sezai Hoca babama “Kafanı keseyim mi?” dese babam “Tamam hocam” derdi. Babam fazlasıyla itimat etmişti. Sezai Hoca ile konuştuğu zamanlarda gözlerinin içi gülerdi. Burada bir konuya daha işaret etmek istiyorum. Biz İstanbul’da birçok hastaneye gittik, kontrollerimiz oldu. Ancak hiçbir hastanede bir ekibin başında olan doktor, her gün fırsat bulup hastalarıyla tek tek ilgilenmedi. Sezai Hoca her hastasıyla birebir ilgilendi. Gece saat 1’de bile ameliyatı bitmiş olsa ertesi gün Sezai Hoca hastalarını kontrol etmeye gelirdi.” 

BAŞKA YERLERDE BAZI ŞEYLER GÖZARDI EDİLİYOR

Fidel hanım ve Ali beyin sözleri bir Malatyalı olarak beni ziyadesiyle gururlandırmıştı. O günkü görüşmemizden Ali beyin son sözleri ise her şeyin özeti gibiydi: “Sezai Yılmaz’ın “Eğer yüzde 1 ihtimal bile varsa ben bunu çok iyi kullanmaya çalışırım, çünkü o insan benim de yakından tanıdığım bir insan olabilir, ben bu hakkı o insana veririm. Çünkü ben burada birçok hastanın hayata geri döndüğünü gördüm ve kimseyi de bu hakkından mahrum etmem.” ifadeleri beni çok etkiledi. Çoğu yerde özel sektörde oldukları için istatistikler insanlara çok önemli geliyordur. Bazı şeylerin de göz ardı edildiğini düşünüyorum. Çok riskli hastaları ameliyat etmekten imtina ediyorlar. Fakat Malatya’da bu düşünce yok. Çok fazla risk altında insan gördüm, buraya geldiler ve tedavilerini olup kurtuldular. Bugün İstanbul, Ankara, İzmir, Paris, Londra gibi şehirlerde yaşayanlar “Her şeyin en iyisi bizim şehrimizdedir” diye bir yanılgıya düşebilirler. Ama her yerden, her ülke ve şehirden insanların bilmesi gerekir ki; Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi hayat kurtarıyor. Ayrım yapılmadan herkese hayata dair, yaşamaya dair umut ışığı veriliyor. Bunun herkes tarafından bilinmesi gerekiyor.”