Para değil arma kazandı

ERCAN ÖZTÜRK
ercan.ozturk@aksam.com.tr

Bir şampiyona daha gösterdi ki ne isim yapmış futbolcular ne de milyon eurolar başarı getiriyor. 3 milyon nüfusu olan Galler ile 323 bin nüfuslu İrlanda turnuvaya adeta damgalarını vurdu. Arnavutluk’la birlikte bu takımların hepsi ülkelerinde ulusal kahramanlar gibi karşılandı. Turnuvanın en yüksek primini alan bizimkiler ise havalimanında polis koruması altında yurda döndü.

Meksika’da 1986’da düzenlenen dünya kupasına her ne kadar “Tanrının Eli” değmişse de Meksika dalgası bütün dünyayı kasıp kavurmuştur. Ya da 2010 yılında Güney Afrika’daki finalde Ordinaryüs İniesta’nın golü dışında vuvuzela etkisini de buna ekleyebiliriz. Ancak Fransa 2016’da her iki olayı da unutturacak bir akım tribünlere yayıldı.

TAK TAK HUUUH
İzlanda’yla grup aşamasında tanışmıştık. Ünlü futbol düşünürü Hasan Şaş’ın “Topu elle götürmeye kalksalar, üç defa kaleye giderler” yorumundan sonra İzlanda Türkiye’yi 3-0 yeniyordu. Daha sonraki maçlarda da aynı başarıyı gösteren İzlanda gurup ikincisi olarak Fransa’ya geliyordu. İlk tur maçlarında grup lideri olan İzlanda bir üst tura çıkıyordu. İkinci turda İngilizleri kupanın dışına iten İzlandalılar, maç sonunda Aron Gunnarsson’un önderliğinde bütün futbolcular tribünlere koşup ilginç bir sevinç gösterisi yapıyordu. Ellerini havaya kaldıran taraftar ve futbolcular tokmak sesinden sonra ellerini birleştiriyor ve sonra ‘Huh’ sesi çıkarıyordu. Tempo hızlandıkça sesin akustiği de harika bir ambiyans yaratıyordu. Sonra bunun balina tezahüratı olduğu ortaya çıktı. 330 bin nüfuslu izlanda’nın geçim kaynağı olan balinaları çağırmak için bu sesi çıkardığını öğreniyorduk. Çeyrek finalde Fransa’ya farklı yenilseler de onlar ülkelerinde birer kahraman oluyordu. Başkent Reykjavík’de 80 bin kişi bağrına basıyordu. Kişi başına düşen gelirin 47 bin dolar olduğu İzlanda’da futbolcuların aldığı pirim ise 80 bin Euro. İzlanda’dan bize “Huh” tezahüratı miras kalıyordu. Fransa–Almanya maçında her iki ülke taraftarı da bu tezahüratı yaparak İzlandalıları saygıyla andılar.
ENVER HOCA’DAN SADİKU’YA
Arnavutluk’a iki yıl önce gittiğimde ülkeyi aralıksız 41 yıl yöneten Enver Hoca’nın etkilerini görmemek mümkün değil. Bize yerel rehberler ve esnaflar aracılığıyla anlatılan her iki konudan biri Enver Hoca olurdu. Dünyanın ilk ateist ülkesi olan Arnavutluk’ta çok sayıda Arnavut bu baskı yüzünden ülkelerini terk etmek zorunda kalıyordu. İşte bunun etkileri Fransa 2016’da ortaya çıkıyordu. Şampiyonada Arnavut olmalarına rağmen doğdukları ülkenin milli formalarını terleten futbolcuları toplasan ikinci hatta üçüncü turu kovalayan bir takım yaratabilirsiniz. Futbolculara bakar mısınız; Xhaka, Shaqiri, Dzemali, Mehmedi, Mustafi. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen Fransa 2016’ya katılan Arnavutluk’un averaj takımı olacağı tahmin ediliyordu. O Arnavutluk son dakikaya kadar finale kalan Fransa’ya adeta kök söktürdü. Yenilseler de ümitlerini son maça taşıdılar. Son maçta Romanya’yı Sadiku’nun golüyle yenen Arnavutlar tarihi bir başarıya imza atıyorlardı. İkinci tur vizesi alamasalar da ülkelerinde halk kahramanı olarak karşılanıyordu.
TARGARYEN’İN DEGİL BRİTANYA’NIN EJDERHALARI
Herkes çocukluğunda en az bir tane ejderha hikâyesi dinlemiştir. O ejderhalar önce İngiliz taht oyunlarının anlatıldığı Game Of Thrones’te karşımıza çıkıyordu. Targaryen’in üç ejderhası ağızlarından çıkardığı alevlerle herkesi küle çeviriyordu. İşte ‘Ejderha’  lakaplı Galler de Targaryen’in ejderhaları gibi önüne geleni küle çeviriyordu. Britanya’da Galler adında bir ülkenin varlığını ilk Liverpool’lu Ian Rush’un golleriyle öğreniyorduk. Daha sonra Manu’nun efsane sol açığı Ryan Giggs’in Galli olduğunu öğreniyorduk. İkisi de efsane olmasına rağmen Ejderhalara o özlediği başarıyı getiremiyordu. Ta ki Sonra Gareth Bale ortaya çıkana kadar.. Bale ve Ramsey’in önderliğinde Galler önüne geleni alevleriyle küle çeviriyordu. İkinci turda belki de turnuvanın finalist adaylarından Belçika’yı adeta sahadan siliyorlardı. Hikayenin devamı için Portekiz karşısına çıkan Ejderhalar’ın alevleri belli ki tükenmişti. Ronaldo ve Nani Galler’in hikayesine son veriyordu. Ama İzlanda ve Arnavutluk’ta olduğu gibi Galler büyük bir törenle yurda giriş yaptı.
EMRE MOR, ARDA TURAN, 650 BİN EURO VE FATİH TERİM…
Türkiye için de turnuva iyi başlıyordu. Sponsor firmaların çektiği reklam filmleri 10 dakikada bir gözümüze sokuluyordu. Neredeyse bütün ülke bu filmlerle gaza geliyordu. Sonunda “Biz bitti demeden bitmez” sloganı ile turnuvaya gidiyorduk. Belli ki kamp başlarken yaşanan kavgalar dışa yansıtılmıyor, herkes turnuvanın başlamasını bekliyordu. Hırvatistan maçı sonunda alınan yenilgiyle birlikte Şansal Büyüka fitili ateşliyordu. Bazı futbolcuların pirim kavgası yaptığını duyuyorduk. İspanya maçıyla birlikte aile içerisinde kalması gereken sırları bir bir öğreniyorduk. Bütün futbolcular daha turnuva başlamadan para kavgasına tutuşmuşlar meğer. Sosyal medyada da başta Terim olmak üzere Arda eleştiri oklarının hedefi oluyordu. Sonra Çek Cumhuriyeti maçıyla birlikte alınan galibiyetten sonra ardı ardına tehditler gelmeye başladı. Arda Turan “Herkesle tek tek hesaplaşacağım” diyordu. Sonra İrlanda, Türkiye’nin ikinci tura çıkma umutlarını söndürüyordu. Terim ve öğrencileri Fransa’dan direk Bodrum, Çeşme, Almanya’nın yolunu tutuyordu. Sadece 3-5 futbolcu polis korumasıyla yurda dönüyordu. Türkiye açısından turnuvanın en büyük kazanımı ise 18’lik Emre Mor oluyordu. Turnuva başlamadan Dortmund’a imza atan Emre, bundan böyle Signal İduna Park’taki 80 bin kişinin gözlerindeki pası silecek. Türklerin dışında futbolu sevenlerin içinden geçen tek şey: Keşke Emre’yi bir iki maç daha izleyebilseydik oldu.
ALMANYA KAYBEDİNCE BİZ DE KAYBETMİŞ OLDUK
Büyük sıkıntılarla başlayan şampiyona bugün final maçıyla sona eriyor. Fransa Almanya’yı 2-0’la geçerek finalde Portekiz’in rakibi oldu. Almanya yenilince bir kez daha biz de yenilmiş olduk. Bütün Türkiye Ronaldo, Nani, Quaresma’nın da ter döktüğü Portekiz’in yenmesini istiyor.