Rio 2016 Olimpiyatları’nda Türkiye’yi okçuluk dalında temsil eden milli okçumuz Mete Gazoz’la buluştuk. Dünyanın en iyi okçuları arasında 14. sırada yer alan ve gencecik yaşına rağmen gösterdiği performansla adından bir hayli söz ettiren Gazoz’un yeni hedefi 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na katılmak.
Mete Gazoz yaşıtlarına pek benzemiyor. Küçücük bir çocukken arkadaşları gibi sokağa çıkıp da topla ya da kamyonla oynamamış. Henüz üç yaşındayken oyuncağı ok ve yay olmuş. Babası Metin Bey beden eğitimi öğretmeni ve eski milli okçu, anne de kulüp başkanı olunca onun için spor hayatının merkezine oturmuş hep. Küçükken fazla hareketli olması nedeniyle ailesi onun hiperaktif olduğunu düşünüp doktora götürmüş. Mete ailesini yanıltmış çünkü doktor onun için “Aşırı sosyal ve meraklı bir çocuk, başka bir şeyi yok” demiş. Biz de söyleşimizde Mete’nin ne kadar cana yakın ve sosyal biri olduğuna şahit olduk zaten. Peki Mete'nin hayatı sadece spordan mı ibaret? Mete her tür müziği dinliyor, ayırım yapmıyor. Ve en çok bilgisayar oyunlarını seviyor. Gittiği her ülkeden kâğıt para topluyor. Şapka ve bileklik biriktiriyor. Mete’nin tüm hayatı spor olsa da spor programları ilgisini çekmiyor... İşte 2020 olimpiyatlarında madalya için umut vaat eden Mete’nin gençlere ilham verecek hikâyesinden sayfamıza kalanlar…