Ne onunla yaşanıyor, ne de onsuz!

AYSUN YILDIZ GÜNGÖR

aysun.yildiz@aksam.com.tr

Aşk, sevinç ve hüzünle bir arada yaşanıyor! Sevabıyla, günahıyla yaşanıyor. İlişkiye başlarken sonunu düşünmeden, duygulara yenik düşer kapılır gideriz birçoğumuz. Kimse mutsuz olmak için başlamaz bir ilişkiye. Mutlu olmanızı mümkün kılan; heyecan, o aşkın vermiş olduğu sevinç, paylaşımlardır. Eğer ki ilgisizlik, aldatılma, değersizlik duygularına sahipseniz o zaman acı oluyor. Birçok yaşanmışlıklar, hayaller, umutlar, izin vermez o aşkın bitmesine. Her şeye rağmen; ne onunla yaşanıyor, ne de onsuz… 

Günümüzde aşkın hastalık olup olmadığı hala tartışılan bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda öncelikle aşk, sevgi gibi duygu durumlarının ve cinsel isteğin birçok merkez ve hormonal faaliyet tarafından, beynimizin kontrolünde geliştiğini bilmek gerekiyor. Aşk; insana haz ve enerji veren, ulaşamadığımızda da derin üzüntü içinde bırakan bir duygu olarak tüm hayatımızı etkiliyor. Bilincinde olduğumuz hormonlar kadar, hiç farkına varmadığımız bilinçaltı etkenler de âşık olmamızda etkili olabiliyor. Duyduk ki bu sıralar birçok kişinin ilişkisi bitiyor veya aşk acısı çekiyor. Bunun üzerine Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz’la, neden acı çektiğimizi, bu acıdan kurtulmak için neler yapmamız gerektiğine dair pek çok şey konuştuk.  

AŞK NEŞE GETİRİR

Aşk esnasında salgılanan hormonlar cilde parlaklık, gözlere canlılık ve kişiye maksimum yaşam enerjisi verir. Kişi kendini müthiş dinamik, zinde ve sağlıklı hissetmekle kalmaz; her şeye, her olaya pozitif bakmaya başlar. Karşılıklı aşkta özgüven artarken, özbenlik yükselir; kişi kendini hiç olmadığı kadar güçlü hisseder. Bu da aşkın, kişiler için vazgeçilmez hale gelmesini sağlar. Aşkın psikoloji üzerindeki etkileri, fiziksel ve psikolojik değişim açısından oldukça belirgindir. Aşk, hayatınıza neşe ve gülümsemeyi getirir, yakın çevre durumu fark eder. İstisnalar olmakla beraber aşkın ömrü 2,5 yıldır. Daha sonra dopamin ve noradrenalin hormonları aradan çekilir, yerlerini sevgi hormonu olan oksitosine bırakır.

KİŞİYİ HASTA EDİYOR

Aşk mutluluğu yaşayan veya aşk acısı çeken binlerce insan üzerinde yapılan araştırmalar; mutluluktan havalara uçma ya da ölümüne keder tablosuna işaret ederek aşkın beyin üzerindeki etkisine dikkat çeker. Bazı araştırmacılar, beyinde depresyonla büyük ilişkisi olan serotonin hormonunun aşk acısı ve duygusu üzerinde de etkili olduğunu iddia etmektedir. Bu görüşlere göre, serotonin hormonunun az salgılanması aşk acısını körükler, daha dayanılmaz hale getirir. Dolayısıyla âşık olan bir kişi yemeden içmeden kesilebilir, uyku düzeni bozulabilir ve hatta psikolojik bozukluklar yaşayabilir. Çünkü aşk bir saplantıdır, melankoli halidir. 

AŞK ACISININ NEDENLERİ!

Bazı araştırmacılar, beyinde depresyonla büyük ilişkisi olan serotonin hormonunun aşk acısı ve duygusu üzerinde de etkili olduğunu iddia etmektedir. Bu görüşlere göre, serotonin hormonunun az salgılanması aşk acısını körükler, daha dayanılmaz hale getirir. Dolayısıyla aşık olan bir kişi yemeden içmeden kesilebilir, uyku düzeni bozulabilir ve hatta psikolojik bozukluklar yaşayabilir. Çünkü aşk bir saplantıdır, melankoli halidir.

KARA SEVDADA KİŞİ KONTROLÜ KAYBEDER

Depresyonlu ya da depresyona eğilimli kişilerde aşk duyguları daha yoğun yaşanır. Bu yüzden âşık olanlarda, serotonin hormununun düzeyi, normal insanlara göre yüzde 40 daha düşüktür. Bu durum âşık olanların depresyona çok yatkın olduklarını göstermektedir. Aşktan dolayı üzüntü yaşayanlara antidepresan ilaçlar verilebilir ya da beyinde serotonin salgısını arttıran Manyetik Stimülasyon (TMS) da tedavide kullanılabilir. Kara sevdada ise, kişi kontrolünü kaybeder. Kendisini sosyal hayattan soyutlar, tamamen sevdasına odaklanır. Kara sevdada kişi bulunduğunu andadır, duygu çıkmazına girebilir. Aşkta genellikle duygular karşılıklıdır. Kara sevdada ise, genellikle tek taraflıdır. Bazen kişinin kendisine sevdalanıldığından haberi bile olmayabilir. Aşk da psikolojik belirtiler gösterir. Duygu yoğunluğu ve saplantılı sevgi hali, sosyal normların dışına çıkmaz. Halbuki kara sevdada fizyolojik unsurlar da vardır. Kişi yemeden içmeden kesilir, zayıflar ve stres hormonlarının da etkisiyle vücut savunması düşer. Çeşitli hastalıklar baş gösterebilir, kişinin saçları beyazlayabilir.

ERKEKLER ACIYI FARKLI YAŞIYOR!

Aşk acısından muzdarip erkeklerde beynin sadece bir bölgesinde, kadınlarda ise üç bölgesinde yoğun aktivite varlığı tespit edilmiştir. Bu bulgu göstermektedir ki, psikolojik ve duygusal bilanço kadınlarda daha yoğundur. Fonksiyonel MRI ve PET scan kullanılarak yapılan bilimsel çalışmalar, aşk acısı bulguların, örneğin ellerini 100 defa yıkama gibi takıntı davranışları gösteren OKB hastalarınınki ile büyük benzerlik gösterdiği sonucunu vermiştir. Dolayısıyla aşk psikolojik bir takıntı hastalığıdır diyebiliriz. Olağanüstü doğa manzaraları gibi hayranlık ve beğeni uyandıran durumlarda ya da doğal felaketler gibi travma oluşturan zamanlarda dopamin, noradrenalin, oksitosin ve noradrenalin seviyelerinde anormal yükselmeler olduğu için, bu durumlarda kişinin aşık olması daha kolaydır. Bu yüzden eşinden ya da sevgilisinden ayrılmış ve travma yaşayan kişinin ilk günleri aşık olma açısından en kritik zamanlardır.

AŞK ACISINDAN KURTULMAK İÇİN

Aşk nedeniyle günlük yaşamı bozulan kişiler, bağımlılık merkezlerinde terapi görebilir. Genellikle aşırı yoğun ya da tekrarlanan aşk acılarının ardından geçmişe dair korkular çıkar. Kişinin korkularını keşfetmek, o anı ve geleceği sağlıklı yaşaması için bir zorunluluk haline gelmiş olabilir. Bunun dışında aşk acısı çekenlere yapılan terapinin en önemli kısmını, kişiye kendisi ile ilgilenme görevinin verilmesi oluşturur. Kişinin takıntılı bir şekilde başka birini düşünmesinin önüne geçebilmek amacıyla dikkati dağıtılır ve bireyin hayatın merkezine tekrar kendini oturtması sağlanmaya çalışılır. Serotonin eksikliğinin daha çok üzüntüye yol açtığı da bilindiğinden; kişinin yeni hobiler edinmesi, kendisine gün içinde vakit ayırması, spora yapması önerilir. Sağlık durumuna uygun olarak seçilen spor aktivitelerinin serotinini arttırdığı bilinmektedir.