Ne kendim şaşırdım ne de ailemi şaşırttım

SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr

Söz yazarı, besteci ve yorumcu Fettah Can’la ‘Sen En Çok Aşksın’ adlı yeni albümünü konuşmak üzere buluştuk. Önce albümünü dinledik. Ardından geçmişe dönüp müzik kariyerinin başladığı o ilk günlere gittik, oradan biraz çocukluğuna uğradık. Babasını konuştuk, hayranı olduğu eşini sorduk. En sonunda da kısa kısa sorularla Fettah Can’ı daha yakından tanımaya çalıştık.  

Önce ‘Sen En Çok Aşksın’ albümünüzün hikâyesini dinleyelim mi? Nasıl bir sürecin sonunda çıktı?

‘Sen En Çok Aşksın’  4. solo albümüm. Albümlerin başlangıç noktası sizi harekete geçmeye zorlayan şarkıların bir araya gelmesiyle oluyor. Repertuar bizi mutlu ediyorsa altyapı çalışmalarına başlıyoruz. Albümün başlangıcı Cansu’nun yazdığı güzel şarkılarla oldu, sonra ben şarkılar yazdım, sonra Onur Koç katıldı aramıza ve en son Çağrı Telkıvıran’la repertuar şu anki noktaya geldi. 

25 yılı geride bırakmış bir müzisyen olarak, bugünden o günlere baktığınızda ne görüyorsunuz?

Bazen çok zor bazen de inanılmaz kapıların açıldığı kolay günler geldi geçti o zamandan bu zamana. Türkiye’de bir yere varmak herkes için çok zor. İşin içinde gerçekten çok emek var. 16 yaşında Bursa’dan İstanbul’a gelmiştim. Kimse çok iyi bestecisin diye hemen kabul etmedi. Kendime bir yer edinmek için tek başıma çok mücadele etmek zorunda kaldım. Kadıköy’den çift katlı otobüse biner Bahçeşehir’de program yapmaya giderdim.  özgüveni yüksek bir çocuktum

Aileniz o yaşta İstanbul gibi büyük bir şehre gitmenize nasıl izin vermişti?

Özgüveni yüksek bir çocuktum bu yüzden ailem verdiğim her kararın arkasında durdu. Bugüne kadar ne kendim şaşırdım ne de onları şaşırttım. “Pişmanlık duydun mu?” diye sorarlar ya benim bu hayatta hiçbir pişmanlığım yok. Böyle söyleyebilen nadir adamlardan biriyim.

Peki, bir de mikrofondan öncesini ve sonrasını değerlendirseniz neler söylemek istersiniz?

Öncesi de sonrası da değişik duygular yaşamanıza sebep oluyor. Eskiden bir mekâna gittiğimde şarkılarımıza denk gelir, insanların çok eğlendiğini görürdüm. Ve içimden hep şu cümle geçerdi “Yazdığımız şarkıların yarattığı etki ne kadar güzel ve şu an beni kimse tanımıyor.” Sonrası daha değişik oldu. Çünkü artık dinleyiciyle birinci elden temas halindesiniz, okuduğunuz şarkının tebriği de mutluluğu da önce size ulaşıyor. Bilinerek sevilmek de çok güzelmiş.

Size şarkı sözlerini hangi duygular yazdırır?

Tanımlı herhangi bir duyguya bağlı değil şarkı yazma meselesi. Ben anlık fikir patlaması olarak görüyorum, bir duygu, bir hareket, bir cümle sizin veya başkalarının yaşadığı bir şey yazdırabilir. Bir film izlerken duyduğunuz bir diyalog da size yazdırabilir. Kimsenin dikkat etmediği pek çok şey benim dikkatimi çeker. Genele değil de detaya dikkat ederim. 

kağıt ve kalemden vazgeçmem

Geceleri mi yazmayı tercih edersiniz, gündüzleri mi?

Belirli zamanı yok maalesef. Sabahın körü de gündüz gözüyle de gece de yazdığım olur. Genelde şarkılarımı bir deftere karalarım. Nihai kararı verdiğimde bütün eskizler çöpe gider. Çünkü dönüp bakarsam etkilenir de başka bir yola saparım diye ne var ne yok atarım. 

Kâğıt kalem kullananlardan mısınız yoksa bilgisayar mı?

Kâğıt ve kalemden vazgeçmem. Bir kurşun kalemim var yıllardır onu kullanırım. Bir büyüsü filan yok sadece onunla çok iyi nota yazıyorum. 

Şarkı sözleri ansızın mı gelir sizi bulur?

Çoğunlukla öyle oluyor. Çok okumanın da etkisi var aynı anda 3-4 kitapla haşir neşir olurum. Muhakkak bir hava yakalarım o romanlardan. 

Çoğu baba profilinin aksine sizin babanız “Konservatuara gitmezsen eve gelme” demiş. Babanız neden sizce ısrarcı oldu?

Sanırım gençliğinde yapmak isteyip yaşam şartlarının izin vermediği şarkıcılık ve müzisyenlikle alakalı. Tüm hayalleri gerçekleştirecek potansiyeli bende gördü. Şanslıyım ki bana o kapıyı açtı. Ben de o kapıdan girip sonuna kadar gitmeyi başardım. Şahane adamdır. Gayet iyi olan baba-oğul ilişkisi dışında çok iyi arkadaşız. Çok keyifli zamanlarımız olur. Birlikte çalar söyleriz.  

Size en büyük öğüdü neydi?

“İyi insanların önüne daima iyi şeyler düşer” der. İyilikten korkmamamızı çocukluğumuzdan beri aşılamıştır. Kendi de gerçekten çok iyi biridir. Allah ona sağlıklı, huzurlu, uzun bir ömür versin.

GÜNDE 20 KİLO SOĞAN DOĞRARDIM

Garsonluk, çıraklık, tezgâhtarlık… O günlere dair neler söylemek istersiniz? O günlerin size kattığı ne oldu?

Bursa Kapalı Çarşı çok şenlikli renkli bir yerdi. Çocuk yaşta oralarda çok keyifli vakit geçirdim. Dönüp baktığımda o renklilik, gülümseten anları çağırıyor. İlk kez İnegöl köftecisinde çıraklık yapmıştım. Günde yirmi kilo soğan doğrardım. Kokusundan nefret etmiştim. Gündüz çalışır akşam konservatuara giderdim. 

Genç yaşınızdan beri sürekli çalışan biri mi oldunuz? Hiç tatlı serserilikler yapmadınız mı?

İnanın çok küçük yaşımdan beri çalışıyorum. 13 yaşımdan beri hayata değen bir adamım ve hayatı dolu dolu yaşadım. Yaşım 40 ve bugüne kadar ne kazandıysam hep kendim kazandım. Ne güzel ne kolay diye bakan insanlara gülüyorum. Oysa kimse gökten inmiyor.duygumuz eksilmiyor 

Peki, kilolarca soğan doğrayan biri olarak eşinize mutfakta yardım eder misiniz?

Dedim ya soğan doğrama işinde efsaneyim. Eşime de yardım etmeyi severim tabii. Bir de mutfak insanı çok dinlendiriyor. 

Evlilik aşkı öldürüyor mu? 

Hayatınızda Cansu gibi biri varsa daha büyük aşkın doğduğuna şahit olursunuz. Vallahi yemin ediyorum size dünyadaki en şanslı çiftlerden biri biz olabiliriz. 

Düşünüyorum ‘neyimiz eksildi?’ 

diye hiçbir şey bulamıyorum. Aksine artıyor, eksilmeden büyüyor.

Eşinize sürprizler yapar mısınız?

Daha çok o yapar, ben beceremem. Biraz kafası dağınık biriyim. Şarkılara odaklanırım ama diğer konularda savruk biriyim. O da beni hep toparlar. Bir sabah “Kalk, arabana vurmuşlar” dedi. Panikle dışarı bir çıktım, kurdelelerle süslenmiş bir motor karşımda duruyordu. Doğum günü sabahına bir sürprizle uyanmıştım. 

YÜREĞİM GALİP GELİR

Kebapçı mı, balık restoranı mı?

Hayatımın en zor sorusu bu galiba gününe göre değişir desem

Dram mı, komedi mi?

Dram

Gece mi gündüz mü?

Akşamüzeri

Aşk mı sevgi mi?

Aşkla sevgi

Sevmek mi sevilmek mi?

Sevmek

Sinema mı tiyatro mu?

Utandım şu an galiba, bu ara sinema

Eyvallah etmeyip çekip gitmek mi, kalıp savaşmak mı?

Savaşırım sonuna kadar

Yüreğinizin sesini mi aklınızın sesini mi dinlersiniz?

İkisinin kavgasına çok şahit olan biriyim. Genelde yüreğim galip gelir.

HER İNSAN HEDİYESİYLE DÜNYAYA GELİYOR

Hayatın verilmiş bir hediye olduğunu düşünenlerden misiniz?

Kesinlikle. Ben Yaradan’ın her insanı cebinde hediyesiyle dünyaya gönderdiğini düşünüyorum. Kimi bu hediyeyi kullanıyor kimi de cebindeki bu hediyeyi görmeden yaşamını noktalıyor. Kimi tembellik ediyor kimi azmetmiyor ve böylece yeteneklerini köreltiyor. Bazen de insanın karşısına fırsatlar çıkmıyor.