Müziğin mutfağı beni daha çok mutlu ediyor

MEHMET EMİN DEMİREZEN

emin.demirezen@aksam.com.tr 

Ersay Üner uzun yıllardır müzik piyasasının içinde. Kimi zaman yazdığı kimi zaman da söylediği şarkılarla… Çıkardığı son teklisi İki Aşık’la da müzikseverlerden geçer not aldı. Bu vesileyle Ersay Üner’le bir araya geldik. Hem bu başarısını hem de müziğe kattığı değerleri konuştuk. 

Geçen yıl “Tatlım Tatlım” şarkısıyla bir çıkış yakaladın ama anladığım kadarıyla “İki Aşık” tam anlamıyla seni anlatan bir şarkı oldu...

Tatlım Tatlım bir film için anlattığım hikâyeydi ve film müziğine uygun farklı bir tarzı vardı. Onun enerjisiyle bir yaz başı sabaha karşı İki Aşık’a başladım, 2-3 gün uğraştım ve bitirdim. Şarkının her şeyi diğerlerinden farklıydı. Bununla birlikte kendi sound’umu buldum. Uzun zamandır zaten bunu arıyordum. Ben “O sen olsan bari” şarkısını okusam komik olur herhalde. Aynı şey… Bana arada sırada bir talep vardı. “Hadi Ersay bir şeyler yap” deniliyordu. Ben genelde müziğin arka tarafında yer alıyorum. Çünkü orası beni daha çok mutlu ediyor. Ama talep gelince de o tarafa da bir şeyler yapmak istiyorsun. İki Aşık da tam bunun temelini oluşturdu. Dinlediğim zaman “evet, bu benim müziğim” diyebiliyorum. Kendi sesime yakışan müzik bu. Artık kendimle alakalı bir üretim sürecine geçtim.

Bu üretim süreci nasıl gerçekleşiyor?

Her şey bir fikirle başlıyor. Ben her zaman bir üretim halindeyim. Bu fikir bir müzikten de doğabiliyor, ya da bir hatıradan da… Ondan sonrası o fikirle birlikte işin üzerine yoğunlaşıyorum. Sonra o şarkının tarzına, ülkesine dikkat ederek çalışmaya başlıyorum. Bazen bu 2 dakika sürüyor, bazen de 6 ay… 

Bu süreler neye göre değişiyor?

Hikâyeye göre. Ben hikâyenin hiçbir zaman anlatımını bozma taraftarı değilim. Her şarkının bir anlatımı var. İllaki şarkı bir yere hitap edecek ama radyoda çalacak diye de hikâyesini kesmenin bir anlamı yok. O şarkı radyo şarkısı değildir ya da o şarkının anlattığı yer farklıdır. Piyasaya popüler kıvamda bir şarkı yapmak gibi derdim yok. Zaten her şarkı kendi formunda doğuyor ve ilerleyip gidiyor. Ben de onun en mükemmelini yapmaya çalışıyorum. 

Her şarkının bir hikâyesi olması gerekiyor mu?

Olması gerekiyor tabii. Filmlerde de öyledir… Bazı şarkılar eğlendiricide olsa bir hikâye şeklinde bir şeyler anlatması gerekir. Çünkü karşı taraf sadece koşayım, zıplayayım deseydi sadece müzik dinlerdi, içerisinde söz olmazdı. 

BAKMASINI BİLENE İSTANBUL BÜYÜK BİR OKUL

Bu noktada İstanbul seni nasıl besliyor?

İstanbul’a çok küçük yaşta geldim. İstanbul’u çok iyi tanırım ve severim. Karışıktır ama özü saftır yani güzeldir… Bakmasını bilen için İstanbul büyük bir okul. Ama maalesef çok fazla da dışarı çıkamıyorum. 

Niye?

İstanbul artık beni çok fazla yoruyor. Dışarı çıktığımda baktığım şeyler her zaman şarkılarımda muhakkak yer alıyor. Benim yazarlığım da buradan geliyor. Birilerinin hikâyelerini anlatmak benim doğamda var. Sadece kendi derdimi anlatıyor olsaydım bu kadar büyük kitlelere hitap ediyor olmazdım. Bu sadece İstanbul’la da kısıtlı değil. 

Gezerken neler yapıyorsun?

Bazen fotoğraf makinamı alır fotoğraf çekerim, bazen de ses kayıt cihazını alır İstanbul’un seslerini kaydederim. Bol bol insanları izler, hayal kurarım.

“İki Aşık” şarkısı son derece iyi gidiyor. Senin için başarı kriteri dinlenme oranıyla paralel mi? 

Bence başarı anlık değil, süreklilik gerektirir. Her sene başararak yani zamana yayarak… Başarı uzun bir yol. Bugüne kadar çok şey yaptım ama beni hala tatmin etmedi. Yapmak istediğim çok şey var.

Henüz başardın mı?

Kendim için hayır!

Yazmak ile söylemek arasında bir fark var mı? Hangisi seni cezbediyor?

Çok fark var. Sadece yazmayı tercih ettiğim zamanlar da oluyor, söylemeyi tercih ettiğim zamanlar da… Bazen bu sebeple arkadaşlarımla sorun yaşıyorum. 

Neden?

Bana arkadaşlarım “Hadi Ersay şarkı söyle” dediklerinde söyleyemiyorum. İçimden gelmiyorsa yapamıyorum.

YAPTIĞIM İŞİ BİR KILIFA SOKMADIM 

17 yıldır bu sektörün içindesin. Bu süreçte neler keşfettin?

Tecrübe çok acayip bir şey. Sadece bir tane şey öğrenmedim. Çok fazla iyi müzisyenle çalıştım. Hepsinden önce ben çok yönlü müzik dinleyen bir insanım. Dinlerken de analiz ederek dinliyorum. Zamanla dinlediğim bu müziğin formunu anlayabiliyorum. Bu benim için çok büyük bir kazanç. Birçok müziğin içinde yer aldım. Yaptığımişi de hiçbir zaman bir kılıfa sokmadım. 

Yazıp verdiğin şarkıların duyguları tam olarak yansıtılıyor mu?

Çıkmadan çözüyorum. Şarkılar bitmeden önce okumalar bitince şarkıda bir ruh eksikliği olursa o zaman müdahale ederim. Şarkıcının yorumuna da asla karışmam. 

Hiç içine sinmeyen bir durum olmadı mı?

Bu piyasada içime sinmeyen hiçbir işim çıkmadı.