'Müziğim duygunun her tonunu barındırıyor'

EMİNE BIYIK

emine.biyik@aksam.com.tr

Ortadoğu ve Kuzey Afrika geleneksel müzikleriyle, rock müziğini başarılı bir şekilde harmanlayarak ülkemizde de kendisine sıkı bir hayran kitlesi oluşturan Riff Cohen, nisan ayında 4 konserlik bir turne için Yemen Blues grubunun solisti Ravid Kahalani ile beraber yeniden ülkemizde. 

Çok genç olmasına rağmen olgun, bazen dramatik ve yer yer karanlık bir müzikal dil kullanan İsrailli müzisyen Riff Cohen; yetenek, güzellik, sadelik, tevazu ve neşenin örneği ender bulunan bir kombinasyonu olarak tanımlanıyor. “Müziğim duygunun her tonunu barındırıyor” diyen Riff Cohen’e mail üzerinden sorularımızı gönderdik. İşte Cohen’in samimi cevapları… 

Müziğiniz farklı türleri birleştiren bir karışım gibi… Müziğinizi kategorize ederseniz eğer bu hangisi olur?  

Kendimi bildim bileli müzikle hep iç içeydim. İlk defa klasik müzik sayesinde tanıştık ve bağımız hiç kopmadı. Daha sonra güncel müziklerle de ilgilenmeye başladım. Massive Attack, Björk ve Radiohead gibi isimleri dinledim… Bu isimlerden ilham alsam da şu andaki müziğimin bu türlerle direkt bağlantısı yok. İsrail’de çok farklı kültürlerden oluşan ve hâlâ daha kendini bulmaya çalışan bir müziğimiz var. Bu yüzden yaptığım müziği tarif etmek zor. Duygunun her tonu diyebilirim. Daha denemem gereken birçok türde şarkı var. Kendimize özel bir müzik tarzının oluşması için daha çok zaman gerekiyor.

İlhamınızı nereden alıyorsunuz?

İşlerim daha Akdeniz müziği, basit ve sofistike değil. Bir de ruhani olmayı seviyorum. Gözlerde gördüklerime de önem veririm. Duygular benim için çok önemli. Aile, tanrı, aşk, yaşadığım şehir, korkularımla olan ilişkilerimdeki duygularımı yaptığım müziğe yansıtmaya çalışıyorum.

Her röportajınızda ilham kaynağınızın büyükanneniz olduğunu söylüyorsunuz. Bize ondan ve şarkılarınızdaki izlerinden bahseder misiniz?

Büyükannemle birbirimizden çok farklıyız ve bu farklılığımız çok hoşuma gidiyor. Mesela o daha çok yerel kıyafetleriyle dolaşmayı ve bütün gün mutfakta birbirinden lezzetli yemekler yapmayı seviyor. Bana o kadar çok şey öğretiyor ki... Bana sürekli aramızdaki jenerasyon farkını gözlemlememi söyler ve kendimi düşünmeme yönelik düşüncelere iter. Hayatımın her köşesinde onun izi var diyebilirim. Yani müziğim dâhil yaptığım her şeyin içinde büyükannem var.

TÜRKÇE MESAJLAR ALIYORUM

Türkiye ve kültürümüz hakkında neler düşünüyorsunuz? 

Aslında ilk kez 2013 yılında gelmiştim İstanbul'a ve “Daha önce niye gelmedim?” diye kendime çok kızdım. İsrail ve Türkiye birbirine çok yakınlar, hatta mental olarak da yakınlıkları var. İki ayrı kültür olmasına rağmen çok fazla benzerliklerimiz var. Onun dışında yemekleri bir harika…

Bu ülkede olmak size ne hissettiriyor?

Türkiye’ye ilk defa geldiğimde bu kadar güzel bir ülkeyle tanışacağımı hayal bile etmemiştim. Bu benim için çok sıcak bir karşılama olmuştu. Doğu ve Batı’nın güzel bir sentezi var bu topraklarda. Ayrıca bol bol su ve balık var (gülüyor). Bunun yanı sıra söylemek isterim ki birçok Türk dinleyicimden mesaj alıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Fakat genelde Türkçe mesajlar alıyorum.

İstanbul deyince aklınıza ne geliyor?

Karışık bir mimari geliyor... İstanbul’un düz bir şehir olmaması hoşuma gidiyor.

YENİ SAÇLARIMI İLK DEFA GÖRECEKSİNİZ

Konserlerde bizi bekleyen sürprizler olacak mı? 

Yakında yayınlamayı planladığım yeni albümden şarkıları ilk kez paylaşacağım bakalım sevecek misiniz? Sahnede birtakım yeni soundlar deneyeceğim ve yeni bir saç kesimim var onu da ilk kez göreceksiniz (gülüyor). 

Bundan sonraki ilk önemli hedefiniz nedir? 

Üçüncü albümümü bir an önce tamamlamak (gülüyor).

TÜM VAKTİMİ ÇOCUKLARIMLA GEÇİRİYORUM

Paris'te yaşıyorsunuz. Oradaki hayat nasıl geçiyor? 

İsrail'deki hayatımdan biraz farklı. Burada insanlar çok daha soğuk, doğduğum yerde herkes herkesin hayatıyla ilgili detayı öğrenmek ister, çok daha sıcakkanlıyız. Paris'te herkes kendi özel hayatını özel yaşıyor. Konserler dışındaki vaktimi eşim ve çocuklarımla geçiriyorum ama evimizde müzik eksik olmuyor.