Mutfakta bir lezzet sihirbazı

YELİZ COŞKUN
yeliz.coskun@aksam.com.tr

Arda’nın Mutfağı’nın kahramanı Arda Türkmen ile iki çekim arasında o meşhur mutfakta buluştuk. Ekranda göründüğünden daha fit, daha enerjik olan Türkmen’e hakkında merak edilenleri sorarken bir yandan da yayın için hazırladığı yemekleri tattık. Evlerin şefi, başarısının ve lezzetlerinin sırrını AKŞAM Pazar’a anlattı. 

Hafta sonlarının kahvaltı keyfi olan Arda’nın Mutfağı’nın sırlarını ustasından dinledik…

-İşletme okurken aynı zamanda Sahne ve Gösteri Sanatları okumuşsunuz. Neden?

Üniversite okurken o dönem çift ana dal imkânı vardı. Bir de o dönem organizasyon işi yapıyordum. Konserler, turneler vs… Öyle de bir imkân varken değerlendirdim.

İLK YAPTIĞIM İŞTE BATTIM

-Ardından da şef oldunuz, sonra da restoran açtınız. Bunların arasında televizyonda program yapmak yorucu olmuyor mu?

Yemek pişirmek hayatımın içinde her zaman vardı. Sonra bu işi yapmak istediğime karar verdim. Önce salon ve servis kısmını öğrendim ben. 97-99 yıllarında Uludağ’da işletmecilik yaptım. Sonra baktım ki, mutfağı bilmeden işletmecilik olmuyor. 98 yılında Bolu’da bar işletmeye başladım. Döndükten sonra da gece ve eğlence hayatında değil de, yiyecek içecek sektöründe olmaya karar verdim. Ve 2001 yılında ortaklarımla beraber Antalya’da bir restoran açtım. İlk yaptığımız işte battık. Askere gittim, döndükten sonra da ‘Roka’yı yani catering işini kurdum. Bir daha restoran yapmam diye düşünürken Leblon’la tekrar başladık… ve bugüne kadar geldik.

-Hiç gastronomi eğitimi aldınız mı?

Ne yurtdışında ne de yurtiçinde böyle bir eğitim almadım. Zaten 90’lı yıllarda Türkiye’de gastronomi okulu diye bir şey yoktu. 94 yılında, babamdan yurtdışında okumak için izin aldım. Önce ‘git’ dedi, sonra ‘boşver’ dedi. Öyle olunca gitmedim, burada işletmeci oldum. Yoksa yurtdışına gastronomi okumaya gidecektim.

HEP KENDİ YAĞIMDA KAVRULDUM

-Bu başarının da bir hikâyesi var demek ki…

Tabi ki… Herkes bu adam yumurtadan çıktı diye hissediyor ama aslında bu noktaya gelmek kolay değil. 20 yıldır bu piyasanın içinde bir insanım. Hiç yumurtadan çıkmadım. O yüzden sadece ekranda görüldüğü kadar kolay değil. İnsanların akıllarında ‘Bu adamın arkasında kim var’ sorusu oluşuyor olabilir. Ben tamamen yiyecek-içecek sektöründe çalışan, kendi yağıyla kavrulan insanım. O dönemlerde Özlem (arkadaşı ve programın yapımcısı) ile iş yapıyorduk. Organizasyonda yemekle ilgili çok güzel bir sunum yaptım. Özlem çok beğendi. Dedi ki; “İşini çok iyi yapıyorsun. Olaya hâkimsin. Hem de anlatma yeteneğin çok kuvvetli. Seninle televizyon programı yapalım” dedi. Her şey bu şekilde başladı aslında…  Ben şuna çok kızıyorum: İnsanlar başkalarının hayatlarına bakıyorlar, özeniyorlar. Ama mesela benim ne kadar çok çalıştığımı, ne kadar efor sarf ettiğimi görseler bu kadar eleştirirler mi bilmiyorum. Ben şu an olduğum yere hiç tahmin edildiği kadar laylaylom gelmedim.

-Yolunuzu çevirip sizi kötü eleştirenler oluyor mu?

Bugüne kadar kimse kötü bir şey söylemedi. Kin, nefret kusan olmadı. Dik bir tip değilim zaten. Çok dünya tatlısı bir adam değilimdir. Nerede konuşup nerede durup nerede devam etmem gerektiğini bildiğimi düşünüyorum öyle olduğu için de insanların çok gözüne battığımı düşünmüyorum.

DEDEKTİF GİBİ İZLİYORLAR

-Yayın hataları için izleyicilerden gelen yorumlar nasıl?

Bizim izleyiciler çok dikkatli. Zaten o yüzden mutluluk verici. Türkiye’ye insanların bir kısmı dedektif gibi izliyor programları. Bizde de dil sürçmesi olabiliyor ne bileyim fasulye koyarken bezelye diyebiliyorsun. Biz tabi akış içinde durup yeniden yapıyoruz düzeltmelerini ama dil sürçmesi oluyor ben aynı şekilde devam ediyorum. Bizimki doğal bir program öyle de kalmasını istiyoruz.

-Takipçilerinizle aranız nasıl?

Çok şükür iyi. Ben insanların bana kötü şey yazmasını körükleyecek jest mimik ve hareketler genel hayatımda da yapmıyorum zaten.

Sıradan malzemelerle sıra dışı lezzet

-Verdiğiniz tarifler pratik ve lezzetli. Bekar evinde bile yapılabiliyor…

Tamamen izleyiciye yönelik bir şey yaptık. Tabii canım, mümkün olduğu kadar herkesin uygulayabileceği şeyler yapmak istiyoruz ki benim ilk Roka’yı kurarken prensibim vardı her yerde bulabileceğimiz sıradan malzemelerle onları birleştirerek sıra dışı yemekler sunuşlar çıkarmak. Programda bunu yapmaya çalışıyoruz başarılı oluyoruz bence.

-Yemeklerde kullandığınız malzemelere ‘arkadaş’ diyorsunuz. Alışkanlık mı, ekranda farklı olmak için mi?

Birincisi profesyonel mutfaklarda arkadaşlık edeceğin insan sayısı da az. O yüzden bir süre sonra sebze meyveyle arkadaş olursun yani. İkincisi yemeği içselleştirmektir bu. Şunu çok net görüyorum ama çocuklarla hep iyi iletişim kurmuş bir insanım. Bu ekrandan da geçiyor ve çok ciddi bir çocuk izleyici kitlesi var.

ASLINDA SUSMUYOR DEĞİLİM

-Program boyunca nasıl o kadar uzun konuşabiliyorsunuz?

TV’de gördüğünüz şey montaj ve kurgu olduğu için yani aralarda sustuğum da oluyor ama montajda konuştuğun anlar çıkıyor.