Mücevherleri konuşturan usta

ERCAN ÖZTÜRK

ercan.ozturk@aksam.com.tr

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), yaşayan Osmanlı hazinelerini günümüze taşıyan 15 mücevher ustasını “Kapalıçarşı’nın Yaşayan İnsan Hazineleri” sergisiyle bir araya getirecek. Bu isimlerden biri de 43 yıldır mücevher tasarımı yapan Haçik Kelleci. Yaşayan Osmanlı hazinelerini günümüze taşıyan Haçik Usta’yla mesleğin dününü, bugününü konuştuk. 

Mesleğe kaç yaşında başladınız?

1973 yılında, 9 yaşındayken başladım. Tamamen alaylı usulüyle yetiştim. Hani getirip “Eti senin kemiği benim” diyerek bırakırlar ya işte öyle oldu. Dönüp bakıyorsun 43 sene geçmiş ama bana göre 43 saniye. Çünkü ilk geldiğim heyecanla 

şimdiki heyecanım aynı. Her gün o güzelliği nasıl meydana çıkarırım diye heyecan yaşıyorum. Biz ustalarımızdan böyle gördük. Ustalarımız bizim övünç kaynağımızdı. Ustalarımız bize nasıl olursa olsun usta olacaksınız ama önce adam olun formülünü aşıladılar.

Bir çırak kaç yılda kalfalığa erişiyor?

Bizim işte ustalık olmaz. 43 sene de geçse ben çırak gibi işimin başındayım. Daha öğrenecek çok şeyim var. Bazıları 15 bazıları 3 senede kalfa statüsüne ulaşıyor. Çalışkanlık ve yetenek harmanlandığında bizim meslekte başarı gelir. Biz işimizin işçisiyiz. Uykusuz geceler başlıyor. İnsanlara daha yakışır olanı nasıl yaparım diye uykusuz kalabiliyorsun. 

Kendimizi yarına hazırlarız.

Mücevher tasarımını karakter testiyle yapıyor muşsunuz?

Kişilerin istekleri arzularımız dahilindedir ancak kişinin isteği farklıdır, kişide aradığımız doneler farklıysa o üretimi yapmıyoruz. Kişinin karakteristik yapısı özeldir. Yarım saat boyunca kişiyle konuşma yaparız. Onun karakteristik yapısını ortaya çıkarırız. Her insan farklı bir dünyadır. Ona yakışır olmaya çalışırız. Yakışmayacağına inandığımız hiçbir mücevheri yapmadık.

Tasarım yaparken bir kadının hangi özelliklerine dikkat edersiniz?

Tepkilerden çekinirim. Abartılı bir tasarım yaparsam ben kötü bir kuyumcu olurum. Buna müsaade etmem. Hanımefendi çok zarif ama mücevher çok abartı. Yani komşudan emanet alıp düğüne gelmiş gibi göstertmem. Karaktere uygun olacak. Hanımefendinin fiziksel yapısına uygun olacak. Renk tonuna, göz yapısına uygun olacak. Biz kısaca karakteristik yapı, kullanım alanı, fiziksel özellikleri bir potaya atarız. Erittikten sonra ortaya X hanıma yakışacak en güzel takı ortaya çıkar. Mücevher kalıcıdır. Onun için en güzelini yapmam gerekiyor.

Yani sizde mücevher kataloğu yok değil mi?

Katalogsuz bir dünya yok. Bizde de katalog var. Katalog kişinin kendisidir. İçindeki zarafettir. İçindeki mutlu olma arzusu neyse usta onu çıkarıp ona yakıştırır. Kişiye özeldir katalog.

Müşterileriniz genelde hangi ülkelerden oluşuyor?

Bir kere biz bu dükkândan içeriye girene müşteri gözüyle bakmayız. Buradan içeri giren misafirdir. Aldığımız terbiyeye göre müşteri bir işyerine girer. Biz işyerimizi işyeri görmeyiz. Misafir bizim baş tacımızdır. Her ülkeden misafirlerim oluyor. Hiçbir zaman bu kişi bizim misafirimiz oldu diye konuşmam. Çünkü misafirlerimiz bizim namusumuzdur. Dünyanın her ülkesinden misafirlerimiz var.

Misafiriniz buradan mutlu gittiğinde neler hissediyorsunuz?

Öncelikle yurdum adına seviniyorum. Buraya gelen misafirimiz ülkesine gittiğinde “Türkiye’ye bir ustaya gittim. 

Bir saat sohbet ettikten sonra benim için bu tasarımı yaptı. Kendi ülkemde ulaşamayacağım bir rakamla bunu bana verdi” diye anlatıyor. Benim yurdumu anlattıklarında mutlu olurum.

Aynı tasarımı isteyen misafirler oluyor mu?

Kesinlikle oluyor. Bizim mesleğin en güzel yanı ortaya çıkardığınız tasarımın sizin imzanız olması. Ancak bir tasarımı başka kişiye yapmadan önce ilk yaptığımız misafirin onayını istiyoruz. Eğer ilk misafirimiz buna olumsuz yaklaşıyorsa o tasarımı yapmıyoruz. Onay verirse durum değişiyor.

Mücevher tasarımı için illa kişinin buraya gelmesi mi gerekiyor?

Mesela yurt dışındaysa fotoğraf istiyoruz. Fotoğraf bize geldikten sonra kişinin karakteristik özelliklerini de öğreniyoruz. 

Ona göre bir tasarım yapıyoruz.

Memnun olmayan misafirler oluyor mu?

Bizde beğenmeme gibi bir olay olmuyor. Önce o misafirimizi tanıyoruz. Kafamızdaki tasarım ortaya çıkıyor. Sonra bunun çizimini yapıyoruz. Daha sonra o mücevheri yaparken provalar oluyor. Bir misafirimiz en az iki defa provaya geliyor. Provada kafamızdaki pürüzleri ayıklaya ayıklaya finişe varıyoruz.  Dolayısıyla beğenmeme diye bir şey olmuyor. Bizde mutsuz bir ürün hiçbir zaman çıkmaz.

HER YAPTIĞIMIZ İŞ LOGODUR

Yaptığınız işlere logo koyuyor musunuz?

Her yaptığımız iş bir logodur. Biz kişiyi bir logo olarak kullanırız. Biz kişiyi reklam olarak kullanmayız. Disiplinde, çalışma hayatımda buna çok önem veririm. Başkasının ismini kullanarak bir yerlere gelmek ona hakarettir. Onu ya büyütmek ya da küçültmektir.