Mesaj net Tür: 'Türkiye kimseye muhtaç değil'

ARZU AKYOL

arzu.akyol@aksam.com.tr

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında yaşanan son gelişmeleri konuşmak üzere buluştuğumuz Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye ‘Türkiye artık küresel bir güçtür, siyasi ve ekonomik olarak işbirliğini geliştirebileceği alternatifleri vardır ve kimseye muhtaç değildir’ mesajı verdiğini söylüyor. Kumbaroğlu’na göre AB ile tam üyelik şart değil hatta dezavantajları var ama işbirliği sürdürülmeli.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı “Varsa yoksa AB demeyin, mesela Şanghay 5'lisinde Türkiye niye olmasın?" açıklaması gündeme bomba gibi düştü. Ardından Avrupa Parlamentosu Türkiye ile üyelik müzakerelerinin dondurulmasına yönelik bir karar aldı. Cumhurbaşkanı geri adım atmadı ve Avrupa Birliği’nin korkulu rüyası Suriyeli mülteciler konusunu gündeme taşıdı. Bu röportaj yayımlandığında konu yeni açıklamalarla yön değiştirmiş olabilir. Ama bir gerçek var ki tam 53 yıldır tam üyelik vaadiyle Türkiye’yi kapısında bekleten AB’nin yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atması zor olacak… Bu gelişmeleri konuşmak için buluştuğumuz Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye ‘Türkiye artık küresel bir güçtür, siyasi ve ekonomik olarak işbirliğini geliştirebileceği alternatifleri vardır ve kimseye muhtaç değildir’ mesajı verdiğini söylüyor. Kumbaroğlu’na göre AB ile tam üyelik şart değil hatta dezavantajları var ama işbirliği sürdürülmeli.

BU ÇIKIŞ AB'ye 'DÜRÜST OL' ÇAĞRISI

Cumhurbaşkanımızın açıklamalarını siz nasıl değerlendirdiniz? Bu restin zamanı gelmemiş miydi gerçekten?

Cumhurbaşkanımızın bu konuşması AB'ye bir mesaj oldu. Daha önce de AB’ye yapılan “Dürüst olun” çağrısının tamamlayıcısı niteliğinde bir mesaj… Bu çıkışlar çok yerinde çünkü geçmişte AB tarafından vaat edilen sözlerin birçok kez yerine getirilmediğini gördük. Türkiye’den ekonomik olarak, yasal altyapı olarak geride olan ülkeler tam üye yapılırken Türkiye’nin önüne türlü koşullar kondu. Kıbrıs Rum kesiminin üye olmasından sonra bu yöndeki engellemeler daha da arttı. Ayrıca, Avrupa Birliği yeni üyeleri kabulünde, ilaveten halk oylamasına sunulması yöntemini getirdi. Bu arada BREXIT ile Avrupa’da bir çözülme süreci başladı ve AB’nin geleceği tartışma konusu olmaya başladı. Bundan on yıl sonraki AB çok farklı bir yapıda olacak. Türkiye AB’ye tam üye olsaydı ‘Türk Akım Projesi’ AB’nin ‘3. Enerji Şartı’na takılacak ve gerçekleşemeyecekti. Böyle bir ortamda Türkiye’nin AB tam üyeliğini hedeflemesi konusu, başta siyasi ve ekonomik alanlar olmak üzere her yönüyle çok kapsamlı olarak değerlendirilmelidir. AB tam üyeliğinin avantajları olduğu gibi ‘Türk Akım’ engeli gibi dezavantajları da vardır. Ancak tam üyelikten bağımsız olarak AB ile ilişkilerimizin iyi olması ve geliştirilmesi şüphesiz her iki tarafın yararınadır. Ayrıca, bu konuyla ilgili diğer önemli bir husus da ülkemizin aynı zamanda NATO üyesi olmasıdır.

Erdoğan bu çıkışıyla dünyaya ne mesaj verdi. Bir cümleyle özetler misiniz?

Mesajın tek cümleyle özeti şu: Türkiye artık küresel bir güçtür, siyasi ve ekonomik olarak işbirliğini geliştirebileceği alternatifleri vardır ve kimseye muhtaç değildir. Cumhurbaşkanımızın mesajı çok doğru ve yerindedir. Bu mesajı gerek AB’de gerekse Türkiye’de çarpıtmak isteyenler olabilir ama mesaj AB cephesinde yerine ve amacına ulaşacaktır. Mesajın Türkiye’de de doğru algılanması ve kraldan çok kralcı geçinenlerin sağduyulu davranması büyük önem taşımaktadır.

Gelinen noktanın Türkiye ve AB açısından anlamı ne?

Ben gelinen noktada tüm olumsuzluklara rağmen yolların ayrışması gerektiğini düşünmüyorum. Tam tersine her iki tarafın birbirini dinlemesi ve daha iyi anlayabilmesi, karşılıklı yanılgıların ortaya çıkarılması ve geleceğe daha sağlam temellerle gidilmesi için bir fırsat olarak görüyorum. Bu fırsatın değerlendirilebilmesinin önkoşulu yetkin kişilerce etkin bir diplomasi yürütülmesi.

Bu çıkış sonrasında Türkiye’ye karşı yıllardır uygulanan oyalama politikasının gözden geçirileceğini düşünüyor musunuz?

Bu çıkış, gelinen noktanın objektif ve gerçekçi bir değerlendirilmesidir. Türkiye’nin alternatif arayışında olduğunu görmek AB’nin hoşuna gitmeyebilir. Ancak bunun bir sonucu olarak AB’nin politikalarını gözden geçirip Türkiye’yekapılarıaçacaklarını hiç sanmam. Bu noktada AB de Türkiye’ye karşı daha sert mesajlar vermeye yönelebilir.  AB içerisinde de siyasilerin sağduyulu davranması gerekir.  

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile üyelik müzakerelerinin dondurulmasına yönelik kararını nasıl değerlendirmeliyiz?

Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile üyelik müzakerelerinin dondurulmasına yönelik kararı hukuki bağlayıcılığı olmamakla birlikte AB tarihinde bir ilk olması nedeniyle önemli. Bu karar Türkiye karşıtı grupların ekmeğine yağ sürüyor. Nitekim bu kararın hemen ardından Avusturya Meclisi’nde Türkiye’ye yapılan silah ihracatının engellenmesine yönelik bir karar oybirliğiyle kabul edildi. Böyle bir ortamda Türkiye’nin elindeki en büyük kozu Suriyeli mülteciler. Nitekim mültecilere yönelik politikalarıyla insan hakları konusunda kötü bir sınav veren AB, bu sorumluluğu Türkiye’ye ihale etmişti. Gelinen noktada Türkiye ile AB arasındaki geri kabul anlaşmasının işlemesinin beklenmediği gibi Türkiye’deki ve Suriye’den

gelecek milyonlarca sığınmacıya da Avrupa yolu açılabilir. Avrupa için en kötü senaryo budur. Olumlu senaryo ise iletişim kopukluğunun giderilerek ilişkilerin düzelmesine yönelik adımların atılması, Türkiye’nin Doğu ile Batı arasındaki katalizör rolünün önde olacağı bir işbirliği ortamı oluşturulması. Buna yönelik iyimserliğimi halen koruyorum ve bunun tüm tarafların çıkarına olduğunu düşünüyorum.

Türkiye katalizör olabilir

Gelelim Şanghay Beşlisi’ne yani Şanghay İşbirliği Örgütü'ne... Türkiye’nin Şanghay Beşlisi ile başta enerji olmak üzere işbirliğini geliştirmesi olumlu ama bir kutuplaşmaya taraf olmamalı. Türkiye Şanghay Beşlisi ile ilişkilerini geliştirirken Şanghay Beşlisi ve AB arasında bir katalizör olabilir. 

AB ile karşılaştırdığımızda nasıl bir potansiyelden söz edebiliriz?

Şanghay Beşlisi AB’ye kıyasla gelir seviyesi çok daha düşük ülkelerden oluşuyor. Yani Türkiye AB ile ticaretini, Avrupa ülkelerine sattığı mal ve hizmetlerini Şanghay beşlisine aynı koşullarda satamaz. Bu nedenle AB ile Şanghay beşlisini karşılaştırıp birbirinin alternatifi gibi değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Türkiye için AB ve Şanghay beşlisi birbirini ikame eden örgütler değil, birbirini tamamlayan örgütler olmalı. Şanghay Beşlisi’nin de AB ile önemli bir ticaret hacmi söz konusu... Örneğin Şanghay Beşlisi içerisinde en etkin ülke olan Rusya gazının en büyük alıcısı AB. AB ise bir yandan doğalgazda Rusya’ya olan bağımlılığı azaltacağını söylüyor, diğer taraftan Gazprom’un en büyük müşterisi Almanya ikinci bir Kuzey Akım boru hattıyla 55 milyar metreküp Rus gazını Avrupa’ya getirmek için kulis yapıyor, Ruslarla mutabakata varıyor. Yani ekonomik çıkarlar hep ön planda. Türkiye de coğrafi konumu itibarıyla çok şanslı bir noktada ve gerek AB gerekse Şanghay Beşlisi ile ticari ilişkilerini geliştirerek bu iki oluşum arasında bir köprü oluşturabilir.

Türkiye’nin varlığı ne katar Şanghay Beşlisi’ne?

Bu soruyu enerji sektöründen bir örnekle cevaplamak isterim. Türkiye’nin Şanghay Enerji Kulübü’nün 2017 dönem başkanlığını üstleneceği açıklandı. Yani enerjide Şangay Beşlisi’nin çıkarlarını Türkiye koordine edecek. Şanghay Beşlisi için bulunmaz bir fırsat çünkü Türkiye aynı zamanda Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Hazar bölgesinin enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınmasında kilit ülke. Türkiye Şanghay Enerji Kulübü’nün dönem başkanlığını yürütürken Avrasya coğrafyasında da başta İsrail, Yunanistan, Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere Şanghay Beşlisi'ne dâhil olmayan ülkelerle ikinci bir Enerji Kulübü’nü kurmayı düşünebilmeli. Türkiye’nin Şanghay Enerji kulübüne asıl katkısı bu katalizör rolüyle sağlanır. Gerek enerji gerekse diğer alanlarda Türkiye’nin Şanghay beşlisine katkı hedefi kutuplaşmayı önlemek olmalı.

Rusya ve Çin Erdoğan’ın açıklamalarına gayet olumlu yanıt verdiler. Bu ne anlama geliyor?

Rusya ve Çin ile ilişkilerimizin hızla gelişeceği anlamına geliyor.

AB'NİN TÜRKİYE'YE İHTİYACI VAR

AB neden ne bizimle ne de bizsiz yapabiliyor?

Yoğun ticari ilişkiler bir yana, Türkiye AB’nin Asya’ya açılan kapısı. AB standartlarını benimsemiş nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman olan ve dolayısıyla İslam alemine de açılan kapısı. Suriyeli göçmen örneğinde gördüğümüz gibi Türkiye AB için bir emniyet supabı. Türkiye AB’nin Doğu’daki enerji kapısı. AB için doğal gazda rekabetçi fiyatların oluştuğu güvenilir bir piyasanın gelişmesi ancak Türkiye’nin işbirliğiyle mümkün. AB-Türkiye işbirliği aslında bir kazan-kazan birlikteliği. Her iki tarafın birbirine karşılıklı olarak ihtiyacı var, eğer ipler koparsa bundan herkes zarar görür.

UYKULARIMIZI KAÇIRACAK BİR NEDEN GÖRMÜYORUM

AB ile yollarımızı ayırmak uykularımızı kaçırmalı mı?

Avrupa’nın göbeğindeki İsviçre hiçbir zaman üye olmadı. Norveç hiçbir zaman üye olmadı. İngiltere üye oldu sonra yollarını ayırdı. Hiçbirinin uykusu kaçmadı, bizim uykumuzun kaçması için bir neden yok. Ama yolları ayırmakla ipleri koparmak ayrı şeyler. AB tam üyelik hayalimizi bitirebiliriz ama AB ile yakın işbirliğimizi geliştiririz. Gelinen noktada uykumuzun kaçması için bir neden görmüyorum. Partnerlerimiz hem Pekin, Tahran, Moskova hem de Londra, Paris, Berlin olabilir. Neden siyah-beyaz olarak görelim ki işbirliğini? Türkiye’nin bir Avrasya ülkesi olarak hem Avrupa hem de Asya ülkeleriyle yakın işbirliği içinde olması en doğal şey. Aslında Türkiye’nin önderliğinde Avrasya’da yeni işbirlikleri ve bölgesel oluşumlar da gelişebilir. Nitekim ben Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği IAEE Başkanlığına seçildiğimde Türkiye’deki yapılanmamızı merkez alarak Avrasya’da yeni bir bölgesel oluşuma gitmek üzere çalışma başlattım. IAEE Avrasya konferans serimizin ilkini bu yıl Azerbaycan’da gerçekleştirdik. Pekin’den de, Tahran’dan da, Moskova’dan da, Londra’dan da, Paris’ten de, Berlin’den de katılımcılar geldi.