katrepaper@hotmail.com
Din-i Mübin-i İslam’ın birçok meselesi gibi, Mehdiyet konusu da su-i istimal edilmektedir. Hatta ülkemizde Mehdi olduğunu iddia eden birçok sahtekâr, Müslümanların saf ve temiz duygularını maalesef göz göre göre kullanmaktadır. Birçok İslam âlimi(!) ise güya bunlarla mücadele adına dinde ciddi “tahribat” yapmaktadırlar.
Dünyada her şey art niyetliler tarafından “suiistimal” edilebilir. Bu ihtimalden ötürü bir şeyi aslıyla reddetmek; doğru değildir. Bunun meseli “pire için yorgan yakmaya” benzer. Dolayısıyla; burada insafın devreye girerek istikametli hareket etmesi elzemdir. Bu gibi konularda ne kadar ifrat ve tefriti deruhte eden fikirler varsa hepsi battaldır ve yanlıştır.
Kur’an ve Hadiste böyle bir şey yoktur. İnsanları Allah’ın Kitabına ve Peygamberin Sünnetine davet etmek lazımdır. Aksi manaya gelen şahsına davet etmek; şahsını kutsamak ve putlaştırmaktır. Mehdiyet, Gavsiyet, Velayet gibi unvanlar; insanları kendine kul yapmak için kullanılacak makamlar ve araçlar değildir. Bunlar birilerini şahsını kutsamak için kullanılacak bir vasıta değildir. Allah ve Resulü’nün söylediği sözleri kendini kutsamaya bir araç olarak kullanmaktır. Zaten bunu kullanan adam ise art niyetlidir.
Onun için kim ; “Ben Mehdiyim(!), ben Kutubum ve Gavsım; bana gelin, itibar edin” diyor ve Kur’an’a davet etmiyorsa bu şahsını ön planda tutmaktır. Bu zaten onun hain ve sahtekâr olduğunu gösterir. Bu bir makam değil, ulaşılacak bir hedeftir. “Bu ileride mehdi olacak” gibi söylemler söz konusu olamaz.
Bu hususu şöyle bir misal ile anlatmak isterim. Resul-u Ekrem (sav) Hendek’te İstanbul’un fethedileceğini haber vermişti. “Bazı beldelerle birlikte İstanbul fethedilecektir” diyerek, İstanbul’u fethedecek askeri de methetmişti. Burada Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince bu hadisteki iltifata mazhar olanın “o” olduğu anlaşıldı. Elbette Peygamberimizin verdiği haber haktır. Peygamber Efendimiz neden o’nun adını ve İstanbul’un hangi tarihte fethedileceğini söylemedi? Bu hadis, oradaki ümmete kuvve-i maneviye veriyor. Muvaffakiyeti müjdeleyerek onlara bir siyaseti gösteriyor. Ümmetin kumandanı olarak bütün ümmete hedef tayin ediyor. “Bu Konstantinye’yi fethedin O’na çalışın” dedi. Bu hadisten dolayı nerde bir İslam devleti ufak bir kuvvet kazansa ilk hedefi İstanbul oluyordu. Hendek savaşından itibaren Konstantiniye rahat uyku uyumadı. Kim kafasını kaldırdıysa O’nu kuşatmaya gitti. Bu hadis kaç asır boyunca dünya siyasetine yön verdi. Onun için Resul-u Ekrem’in maksadı sadece Fatih Sultan Mehmet değildi. Bu bir hedefti.. Bir hedef gösterdi ve buna ulaşın dedi. Bu yüzden bunu ortadan kaldırmak da doğru olmadığı gibi, bunu bir şahsın üzerinden göstermek de doğru değildir. “Ben İstanbul’u fethedecek kişiyim diyerek” insan kendine bu makamı kazanamaz. Hadis bunun için değildir. İstanbul’u fethetmek için çalışısın ve bu iltifata mazhar olun. Ancak ne zaman İstanbul’u fethedersin, o zaman müjdelenen şahıs olduğun anlaşılır. Yoksa ileride İstanbul’u fethedecek adam budur diye bir şey söz konusu olmamıştır. Kimse böyle bir iddia ile ortaya çıkmamıştır