Manço ile okula başladım Karaca ile de mezun oldum

MEHMET EMİN DEMİREZEN

emin.demirezen@aksam.com.tr

Türk müzik tarihinde “Barış Manço ve Kurtalan Ekspres” ile birlikte sahne alan İlhan Güryalçın alternatif rock tarzındaki 2 şarkıdan oluşan “Şemsiye”si ile karşımızda. Uzun yıllardır müzik piyasasının içinde olan Güryalçın ile bir araya geldik. 

Şemsiye oldukça ironik ve eğlenceli bir şarkı… Nedir bu şarkının hikâyesi?

Aslında şarkının çok büyük bir hikâyesi yok! Sadece dönem dönem içinde bulunduğumuz, günlük yaşantımız da gel gitlerle dolu ruh halimizi organik sözcüklerle kâğıda ve kaleme dökmeye çalıştığımız bir çalışma. 

Şarkının klibi de oldukça ilginç…

Öncelikle yönetmen dostum sevgili Gökhan Palas çekti klibimizi. Çekimlerimiz çok eğlenceli ve samimi bir ortamda gerçekleşti. Klibimizde canlı performans, palyaço ve arka planda bizim de isimlendiremediğimiz bir karakter kullanıldı. Aslında şarkı sözlerini ve benim ruh halimi tamamen yansıtan da bir çalışma oldu. 

Klipte eski sirk görüntülerini görüyoruz… Ne anlatmak istiyorsunuz izleyiciye?

Zaman zaman içinde bulunduğumuz kaotik yaşamı bir sirke benzeterek anlatmaya çalıştık. Şarkı ve klipte genel bir delilik hali hâkim aslında. 

1999 yılında kurmuş olduğunuz ‘Dönence’ topluluğu ile müzik hayatınıza başladınız ve müzik tarihimizin en önemli isimlerinde Barış Manço ve Kurtalan Ekspres ile sahne aldınız… Barış Manço’nun sizin müziğiniz üzerindeki etkisi nedir?

Barış Manço denildiği zaman durup bir bakmak lazım. Çok değerli ve gerçekten Türk müziğine önemli katkıları olan dünya starı bir üstadın hepimizde olduğu gibi benim üzerimdeki etkileri de çok büyük. Müziğime etkisi yazmış olduğum şarkı sözlerimde açıkça görülüyor, yeni şarkılarımda da görülmeye devam edecek. 

YA TOPÇU YA POPÇU OLACAKTIM...

Aslında kariyerinize futbolcu olarak başladınız. Başarılarla dolu bir spor hayatınız var ama bir sakatlık sonucu bırakmak zorunda kalmışsınız…

Ailenizde Türk futbol tarihine damga vurmuş birileri varsa ister istemez durum böyle oluyor. Gerçekten de futbol ile doğdum. Kariyerimde şampiyonluklar, gol krallığı, genç milli takım forması giymek ve hatta o forma ile gol sevinci yaşamak nasip oldu, çok güzel zamanlardı.

Spordan müziğe geçiş süreci nasıl oldu? Müzik bir terapi gibi miydi sizin için?

“Ya topçu ya popçu” demişler. Tabiki şaka yapıyorum.  Müziğe geçiş, hobi ile başlayıp Barış Manço’yu yakından tanıdıktan sonra hayatım oldu. 

Peki, yeniden dünyaya gelseniz futbolcu mu yoksa müzisyen mi olmak isterdiniz?

İlk aşklar unutulmaz. Ne zaman bir maç izlesem içimde fırtınalar kopar. Müzik yaparken ise kendimi daha iyi tanıyor ve yaşamı daha çok anlamlandırıyorum. 

2000’li yıllarda Barış Manço’nun ölümünün ardından bir diğer usta isim Cem Karaca ile de çalıştınız…

Barış Manço ile başlayan müzik okulum, Cem Karaca ile mezuniyete dönüştü. Biz kendisine “Baba” derdik zaten öyle isterdi. Baba oğul gibi bir ilişkimiz vardı içinde güzelliği barındıran bir okul gibiydi. Sizinle bir anımı paylaşayım. ‘Baba’ ile ilk konserimdi. Biz sahnede yerimizi almıştık. O ise sahnenin arkasındaki merdivenlerden usul usul iniyordu ve birden basamaklarda durarak başını öne eğdi ve sağ elini kalbinin üzerine koyarak gözlerini kapatmış şekilde bir şeyler mırıldanıyordu. Ben de panik içinde enstrümanı sahneye bırakarak yanına koştum “baba iyi misin” diyerek hafifçe sarstım. Birden gözlerini açarak “Ulan arkadaş dua etsek bir dert, etmesek bir dert” bir dua bile ettirmiyorsunuz diyerek gülümsedi. Hadi şimdi sahneye çık ve bir daha sahneyi sakın terk etme dedi.  Çok utanmıştım. O gün bugündür sahneyi terk etmiyorum.