Macerayı severim

RUKEN DEMİRER
demirerruken@gmail.com

Ünlü yönetmen Çağan Irmak’ın yönettiği, Demet Akbağ’ın başrolde oynadığı “Nadide Hayat” filmi cuma günü vizyona girdi.  Çağan Irmak, bu kez komedi çekti ama biliyorum ki ne çekerse, hayatımıza dokunur, herkesin hayatından geçer ve herkes kendinden bir iz bulur… 

Yaşadığımız hayatlar, koşuşturmalarımız.. Çoğu zaman aslında ne istediğimizi unutur, başkaları için yaşamaya başlarız. Bizi alkışlasınlar diye yaparız çoğu zaman belki de hiç istemediklerimizi. Ve bir gün farkına vardığımızda belki de her şey için geç kalmak pahasına... En acısı da bu değil midir? Boğazımızda düğüm oluşarak, hatta çoğumuzun ağlayarak izlediği Çağan Irmak’ın o duygu dolu filmlerinin yerini bu sefer tebessüm ve hatta kahkahalar aldı.  Filmde öyle diyaloglar var ki çoğumuza iç çektiren, yaşamımızı sorgulatan… Ve işte seyircinin de hafızasına kazınacak cümlelerden birkaçı:"Ne derler? Diyenler hep konuşanlardır" "Pişmanlıkları ve yaşayamamışlıkları yüzünden hep birilerini ayıplarlar!""Hayat deneyip yanıldıklarımızdır"dedi Kaptan. "Peki, yarım kalan başka bir hayatı tamamlayacak 

gücün var mı?" diye devam etti… Kısacası yazının başında da belirttiğim gibi yine hayatlarımızdan, bu kez "Nadide Hayat" diyerek geçiyor Çağan Irmak...  Tabii muhteşem oyuncu kadrosu da cabası. Demet Akbağ ve Yetkin Dikinciler yine muhteşemlerdi. Ünlü yönetmenle bir araya geldik ve çok şey konuştuk…

İlk kez komedi çektin, hiç tereddüt yaşadın mı?

İlk komedi filmim evet. Aslında birçok şeyde ilk sınavı, kendimle ilgili ilk sınavı vermeyi seviyorum. Mesela 

Karanlıktakiler; psikolojik gerilimdi, Prensesin Uykusu'ysa düşsel. Sonra dram yaptım ve şimdi de ilk komedi filmi. Kendimle ilgili ilklerin sınavını vermeyi çok seviyorum.

Genelde korkulur. Hani denenmişi varken, başarıyı da yakalamışken aynı yoldan gidilir. Ama sen bunun yerine hep farklıya yöneliyorsun, risk almaktan çekinmiyorsun diyebilir miyiz?

Hemen şunu söyleyeyim ki, eğer risk almazsan, eğlenmezsen yaptığın işle, bu işi yapmanın hiçbir anlamı kalmaz ki.

KAZANÇ KAYGIM YOK

Ama sonuçta ticari kaygılar giriyor işin içine. Sonuçta para kazanmak için çalışıyoruz bir yerde?

Benim için yok, onu yapımcı düşünsün. Benim para kazanmak ya da bunun gibi korkularım olacaksa, bu macerayı yaşayamam. Benim için bu macerayı yaşamak önemli ve bu benim için bütün maddi değerlerden daha yüksek. Şimdi bu anlattıklarım size hayal gibi geliyor olabilir ama ben işin bu tarafını çok seviyorum. Düşmeyi de, kalkmayı da, tekrar bilenmeyi de! Bunlar beni besleyen şeyler. Başarısız olmayı da, sonra, başarısız oldun daha iyisini yapabilirsin demeyi 

seviyorum. Yani benim olayım bu.

Öyleyse bu, izlenme oranıyla da ilgili bir durum değil diyebilir miyiz?

Bir şey söyleyeyim mi; benim 12 filmim var toplamda ve herkes bana gişe canavarı gibi bakıyor da, 12 filmden kaçı iş yaptı dersen eğer sadece 4 tanesini söyleyebilirim. Babam ve Oğlum, Issız Adam, Dedemin İnsanları ve Unutursam Fısılda. Diğerleri gişede neredeyse battı! "Neredeyse" önemli tabii, yani batmadı da neredeyse hiç iş yapmadı. E bu durumda bu ne demektir? Ben macerayı seven bir adamım demektir ve bundan da çok keyif alıyorum.

İLK GÜN MUTSUZDUM

Nadide Hayat'ı çekerken hiç kırılma noktan oldu mu? Yani yapamayacağım dediğin bir an oldu mu hiç?

İlk gün evet. İlk gün, bu film hiç bitmeyecek dedim, daha doğrusu denize açıldığımız ilk gün. İstanbul çekimlerini bitirip, denize açıldığımızda ki ben çocukluğumu denizde geçirmiş bir insan olarak dahi, denizin ortasında film çekmenin, bu kadar zorlayıcı olduğunu bilmiyordum. Mesela o ilk gün, benim için hem büyük bir mutsuzluk, hem de "şimdi yepyeni bir maceraya başlıyoruz" dedirterek iki duyguyu yaşattı bana.Filmin geneli denizin ortasında çekildi ve eminim filmi çekerken çok zor anlar yaşadınız. Ama instagramdan seni takip eden biri olarak, paylaştığın fotoğraflarda gördüğüm, ekiple hep bir motivasyon içindeydiniz. 

Yani gerçekten öyle miydi, yoksa anlık paylaşımdan mı ibaretti o anlar?

Aslında şu an şöyle bir durum var. Herkes işini iyi yaptığı zaman,  bu onların hayatında bir artı olacak. Challenge dediğimiz şey, yani önümüze çıkan yepyeni zorluklarla baş etmek, edebilmek! Herkes bunu ister. Ve çok genç bir ekiple çalıştım. Bu zorluklarsa bu genç ekibe, yepyeni bir dövüşme olanağı verdi. O yüzden herkes kendi işinde, kendi alanında dövüştü. Sonuçta bu bir ekip işi ki, bu film özellikle ekip filmiydi! Bütün oyuncularıma, bütün teknik ekibime, bana bu güzelliği yaşattığı için teşekkür ediyorum.

AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFETMEYECEĞİM!

Hiç kendi filminde oynamayı düşünüyor musun?

Hiç böyle bir isteğim olmadı açıkçası ve şimdiye kadar da hiçbir sinema filmimde görünmedim. Ama bu filmde kaplumbağalardan birini seslendirdim.

Bu filminle bir ilke imza attığını düşünüyor musun?

Hazır sen de sormuşken, özellikle söylemek istiyorum ki, bir ilke imza atmak gibi bir şey benim için söz konusu değil. Çünkü ilkler zaten Sergie Eisenstein`in "Potenkim Zırhlısı"ndan beri yapıldı. İlk diye bir şey yok, ilkin çeşitlemesi var. Ben hayatım boyunca "Bir ilke imza attım" demeyeceğim. Ve ben Amerika'yı bir daha keşfetmeyeceğim. Sadece Amerika'yı kendi bildiğim yöntemle anlatacağım.