Küçük anları yakalayan resimler…

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

Sevinç Çiftçi, kimi zaman bir gölgenin kimi zaman da bir esintinin peşine düşüyor. Alıyor fırçasını eline ve başlıyor resmetmeye…  Çiftçi’yle bir film repliğinden yola çıkarak adını koyduğu “Yarın Ne Kadar Sürer?” adlı sergisini konuştuk. 

“Yarın Ne Kadar Sürer?” temalı serginizin bir hikâyesi var mı? 

Bazen bir gölgenin, bir anının, bir ışığın, bazen de bir esintinin peşine düşerim. Bu sergi, tüm bu etkileri yüzey üzerinde buluşturarak görünür kıldı. Genellikle çalışmalarıma herhangi bir tema olmaksızın, koşulsuz başlarım. Gündelik hayat ve doğrusal zaman algısının, yaşamlarımızın içtenliği üzerinde bir tehdit oluşturduğunu düşünürüm. Belki de sık sık çocukluk anılarımda dolaşmam bundandır. Epeydir "zaman" kavramıyla olan öznel ilişkime yoğunlaştığım gibi diğer canlıların, farklı yaş ve özellikteki kimselerin zamanla ilişkisi de dikkatimi çeker oldu. Örneğin bir karga, bir albino çocuk, bir hasta, uyuyan biri aynı zaman dilimini farklı alımlıyor. Bu sergideki resimler, hızla akıp giden zamanın içinden, belleğimizde silinmeye başlamış küçük anları yakalama arzusu taşıdığı kadar, “bakın görün!” dercesine önemsiz gibi görünen şeyleri görünür kılmanın çabasını da taşır. 

Bir ressam önünde tuali, fırçaları ve boyalarıyla ne hisseder?

Başlamadan önce güçlü bir resim yapma isteği ve gizli bir cesaretsizlik hissederim. Kafamda dolaşan imgeler, tualin başında yavaş yavaş ayıklanıp indirgenerek esnek bir konu biçimini alır. Resmin plastik sorunları her şeyin önüne geçer. Bu çözümlemeler bazen bir gün bazen aylarca sürer. Resim yapmak demek, sanatçının tamamen kendiyle karşı karşıya kalması demektir. Çalışma sırasında başarı ve başarısızlık birbiriyle savaşır. Çalışmadığım zamanlarda ise fırça ve boyalarımın sessizce beni beklediğini bilirim. Bu ağır sorumluluk duygusunu sırtımda hep hissederek günlük yaşamımı sürdürürüm. Yani hiç rahat yoktur. 

Serginizin ismi kendini nasıl buldurdu size?

Theo Angelopoulos’un “Sonsuzluk ve Bir Gün” filminde hastalığı nedeniyle sayılı günleri kalan baş karakter, yarım kalan şiirleri tamamlayıp tamamlayamayacağı endişesiyle “Yarın ne kadar sürer?” diye sorar. Bu can yakıcı soru hepimizin tamamlanma arzusuyla ilgiliyken, aldığı cevap, bizi yine kişisel zaman fikrine götürür. Sanki bu soru, tüm bu     resimleri yaparken bana motivasyon olan konuların birkaç kelimeye dökülmüş haliydi.