Kötülüğün bir kılığı olsa, en çok iyilik kılığına girmeyi severdi

EMİNE BIYIK
emine.biyik@aksam.com.tr

Aşk için doğmuş bir kadın, tutkulu ve başına buyruk... İyilik ve kötülük kavramlarının gerçek anlamını bilen ama tarafını karanlıktan yana seçen bir kötülükçü… İntikam, büyü ve aşk… Hacmi küçük tahrip gücü yüksek bir roman… İşte huzurlarınızda Kevser Aycan Aşkım Saroğlu’nun kaleminden ‘Kötülükçü’…

Bu sizin ilk romanınız ‘Kötülükçü’nün yazılış öyküsünden bahseder misiniz?

Aslında ilk romanım değil, 2010 yılında Tutkunun Kum Saati diye bir kitap çıkarmıştım. İçinde bir uzun roman iki de öykü vardı. Garip bir kitaptı. O zaman öyleydi. O küçük 20 sayfalık öykülerden biri de Kötülükçü idi, her okuyan bayılmıştı öyküye. Hatta Akrep burcu oyuncu bir arkadaşım filme de çekelim demişti, ama sonra bir şekilde olmadı. Okuyanlar roman olsa diyorlardı. Nihayet Doğan Novus’ta yine bir akrep burcu olan Doğan Novus yayın yönetmeni Handan Akdemir beni öyküyü roman yapmaya yüreklendirdi ve roman oldu. Hacmi küçük tahrip gücü yüksek bir roman yazıyor kitabın arkasında.

Kötülükçü’de Berrak’ın terk edilme korkusu ve Kerem’e duyduğu tutkulu aşk ustaca anlatılmış. Sizce korku ve sevgi kardeş mi?

Aslında korku ve sevgi madalyonun iki yüzü, korku arttıkça sevgi azalır, sevgi azaldıkça korku artar. İkisi birbirinin hem kardseşi hem zıttıdır, biri aydınlık yanımız biri karanlık… Berrak Kerem’i kaybetme korkusu yüzünden şüpheci ve

karanlık bir kadın haline geleceğine daha çok bu sevgiyi güzellikle büyütseydi belki bunları yaşamayacaktı. Ama ona da hak vermek lazım çünkü çok şey kaybettiği için gene kaybetmekten korkması doğal. Öbürünü yapmak ise tam bir dönüşüm gerektiriyor.

TRAJEDİ İNSANLIK TARİHİ GİBİ ESKİDİR

İntikam, büyü ve aşk… Bu duyguların kötülüğünü aşk merkezli bir kurguyla anlatmak nasıl oldu?

Aşk kötü bir şey değil. Aşk bu dünyaya geliş amacımız. Aşk olmasa bu dünyanın anlamı da olmazdı bana göre. Biz buraya sevgiyi öğrenmeye geldik. Ruhumuz bunu istiyor. İntikam da insani bir duygu ama sonu hiçbir zaman iyi olmaz. Ben trajedi okumayı severim çünkü trajedi insanlık tarihi gibi eskidir, gücü ve gücün doğasını anlatır. Örneğin Romeo ve Jülyet’te ki o da bir trajedidir, vahşi arzular vahşi biter diye bir söz vardır. Doğrudur, karanlık karanlığı çağırır.

Kitap adım adım ‘intikam’ duygusunun peşinden gidiyor. İntikam nasıl bir duygu?

Canı yanmış kadının, cevap bulamıyor sorularına, kendini köşeye sıkışmış ve çaresiz hissediyor. Üzerine basıldığını hiçe sayıldığını, aşkının paramparça edildiğini görüyor ve bu çaresizlikte yaşamak için öldürmeyi seçiyor. Onu anlıyorum ama bu intikamı onayladığımı göstermez, benim göstermek istediğim insan çok derin bir kuyudur ve insanın içinde iyi ile kötü daima cenk eder ve umarız ki iyilik kazanır, çünkü kötülük eninde sonunda kaybeder.

Kitapta Berrak’ın akrep burcu olduğunun yer yer altını çiziyorsunuz. Sizce bütün akrep burçları intikam mı besler?

Akrep burcunun üç türü vardır. Bunu kitapta anlatıyorum zaten. Akrep en önemli burçlardan biridir, kıskançlık

ve intikamcılık gibi dersleri vardır, bu zorlu özelliklerini yenerlerse ve üstün bir akrep aşmasına geçer ve kartal olurlar. Elbette Berrak sancılı geçen çocukluğunun sonucu böyle yapıyor ama aynı zamanda bir akrep burcu.

BEN RUH ARKEOLOĞUYUM

“Kötülüğün bir kılığı yoktur; bir kılığı olsa, en çok iyilik kılığına girmeyi sever…” Belki de kitabın cümlesi bu...

Bizi en çok yaralayan kötülükler sevdiklerimizden gelir. Çünkü onlara karşı savunmasız bir durumda oluruz. Onlara güveniriz ve gardımızı indiririz, savunma mekanizmamız yoktur. O zaman gelen ok tam on ikiden kalbin ortasından vurur. Tıpkı iyilik kılığında gelen, masum görünen kötülükler gibi. En acımasız ve hedefi şaşırmayan, yok edici

kötülük iyilik kılığında gelir. Onu baştan tuzağına düşene kadar tanımadığın için bütün kalbini açarsın ve o kötülük kalbini yer.

Kitabınızda mekânlar adeta karakterlerin ruhuna bürünmüş. Mekânların, eşyaların da ruhu geziniyor satır aralarında. Sadece kitap okumakla kalmıyor, iyi çekilmiş bir film de izliyorsunuz. Sahi ileride Kötülükçü’yü beyazperdede izleyebilir miyiz, ne dersiniz?

Bu kitapla ilgili en çok istediğim şey iyi bir sinema filmi olması. Biraz da o kurguyla yazdım. İnşallah kısmet olur.

‘Kötülüğe’ aşkla bakmak ilginç bir bakış açısı…

Ben insan duygularını anlamaya çalışırım, ruh arkeoloğuyum derim kendime, aşk da insanın derinlerine inmemin

en büyük kapısı. İnsan birini sevmeden tam olarak kendisi olamaz.

Her kötülüğün bir cezası var mıdır?

Bence evet. Her kötülüğün bir cezası, her iyiliğin de bir mükâfatı vardır. ‘Cabbar el Badisi’, bir kitabın kahramanı değil de gerçekten bir ‘kötülükçü’ olsaydı.

Sizce kaç kişi başvururdu?

Bence epey zengin bir adam olurdu gibi geliyor, ne yazık ki, zaten o da bunu biliyor.

GAZETECİLİK İNSAN TANIMA SANATIDIR 

Gazeteciliğinizin bu öykünün kitaba dönüşmesinde payı oldu mu?

Kesinlikle oldu. Gazetecilik insan konuşturma ve tanıma sanatıdır, merak sanatıdır aynı zamanda. Çok uzun yıllar gazetecilik yaptım, çok insan tanıdım, çok insan hayatının ayrıntılarına girdim çok gözlem yaptım. Hâlâ da yaparım. Otobüste otururken bile karşımdaki insanı inceler onun nasıl bir hikâyesi olduğunu düşünürüm, giyiminden, kaşlarını çatışından, etrafına davranışından onu tanımaya çalışırım.

Son olarak eklemek istediğiniz her şey…

Bu muhteşem sorulara ancak çok teşekkür edilir.

GÖRÜLMEYEN ENERJİ SAVAŞLARI VAR

“Bir insanı yok saymak ölümle eş değerdir” diyorsunuz. Bunu biraz daha açar mısınız?

Biz her şeyimizle bir varlığız. Düşüncelerimiz var, duygularımız var, tavırlarımız var. Mesela biri tavrını bozarsa, senin bir parçan olan düşünceni öldürmeye çalışırsa bile sana aslında ölüm enerjisi yollamış demektir. Elbette ölmezsin ama ruhun yok edilme enerjisinin bir parçasını hisseder ve acı çeker. Bütün insanlar arasında bir görünen davranışlar vardır bir de görülmeyen enerji savaşları vardır. Biri seni yok saydığında senin ruhuna ölüm enerjisi yollar sen bunu hissedersin ama görünüşte hiçbir şey yoktur. İncinirsin. İnsanlar her gün birbirine işte, evde sokakta ne yazık ki bunu yapıyorlar.