'Körfezdeki rüzgâr'lardan bahseden bir albüm

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

Geçtiğimiz yaz çıkardığı “Bu Hayatta” şarkısıyla adını söz yazarı – besteci olarak duyduğumuz Berkant Ali’nin ilk solo albümü dinleyiciyle buluştu. Albümde söz ve müziği kendisine ait 10 şarkı bulunan Berkant Ali’yle yeni albümü  “Körfezde Rüzgâr”ı konuştuk.

Geçtiğimiz aylarda yayımladığınız single’ın ardından ilk albümünüzle karşımızdasın. Albümün hazırlık sürecinden bahseder misin?

Geçtiğimiz kış albüm demolarına başlamıştım. İlk şarkımız yeni çıkmıştı. İki ayda şarkıların üç aşağı beş yukarı taslak halleri elimdeydi. Hiç ara vermeden Mert Tunçmakas ile Erekli/Tunç stüdyolarında albüm kayıtlarına başladık. Ağustos ortasında son halleri bitmişti. Biraz yalnız albüm olabilir bu. Albümdeki tüm enstrümanları kendimiz çalabiliyorduk. Ne yapmak istediğimi de biliyordum. Bu yüzden etrafta çok kalabalık değildi. Kıştan yazın sonlarına kadar pek insan yüzü görmedim. Stüdyoyu gece kilitleyip çıktığımız bir dönemdi. Şarkılar üzerine düşünmek zaten hep bildiğim, sevdiğim şeyler. Günlük rutinimin de bir parçası. Albüme hazırlanırken, şarkıları kaydederken, duygu iniş-çıkışlarımı kontrol etmeye çalışmak, sağlıklı işleyişini sağlamak benim için çok daha zor oldu. 

Albümde kaç şarkı var? Hepsi sana mı ait? Tüm şarkılar bir konseptte mi buluşuyor yoksa her birinin başka hikâyesi mi var?

Albümde sözü-müziği bana ait 10 şarkı var. Tüm bu şarkıların aynı konseptte buluşan farklı hikâyeler olduğunu düşünüyorum. Rahat olmak ve yuva kurmak isteyen ama aklı kendine, perdelere takılanlardan, yanarken her yer manzarayı izlemeyenlerden, ayrı düşenlerden, bir olanlardan, körfezdeki rüzgârlardan, evlerin salonundaki eski kutulardan ve içindekilerinden, absürd dünyadan, yalnızlıktan ve anladığımız şekilde aşktan bahseden hikayeleri var bu albümde. Eskiden emin olduğum şeylerin yıkılışına, yeniden kuruluşuna tanık oluyorum. Benden önceki adamlar da en temel insani hislerle ilgili şarkılar çalıp söylediler. Aradaki fark belki zamanın şekillendirdiği ayrıntılardı. Bu albüm de bu zamanların, 2000’lerin albümü. 

Genel olarak albümünün sound’unu nasıl tanımlıyorsun?

Nostaljik altyapıların bulunduğu, rock/alternatif pop janrlarının birbirine karıştığı bir albüm. Davul-bas-gitar iskeletiyle yola çıktık şarkıların düzenlemesini yaparken. 

Söz ve beste yazarken, seni en çok neler etkiler?

Çok konuşan biri saymam kendimi. Hayatımı geçirdikçe, daha fazla tanımları bildikçe, yaşadıkça bunlarla ilgili daha da az konuşan biri oldum. Bazı şeylerin gizemine, büyüsüne inanıyorum ve saygı duyuyorum. En nihayetinde şarkı hikâyeye dönüşüyor, bu yüzden istediğim gibi yazabiliyorum. Hayatın kendimle ilgili tarafını tecrübe ettim. Tuhaftı. Aşk da elimde kalacak en son şey olurdu, genelde de öyle oldu. Yine de tüm bunların aşkla ilgili olduğunu biliyorum. İki insanın hissettiğinden daha büyük, sonsuz ve bitmeyecek bir aşk.  

Şarkı sözlerini yazarken etkilendiğin ve en sevdiğin yazarlar kimler? 

Ahmet Munip Dıranas, Cahit Külebi, Ece Ayhan, Metin Eloğlu ilk aklıma gelenler. Şiir okumaktan hoşlanıyorum. Bu coğrafyada doğup, büyümüş olmakla da ilgili olabilir, okuyunca gönlüme, vicdanıma nokta atışlı şairler. Direkt olarak değil belki ama muhakkak içinde tüm o şairler de var.  

Albümün çıkış videosundan bahseder misiniz? 

Albümden ilk klibimiz “Her Şeyi Önceden Gördüm’’e çekildi. Yönetmenliğini Barış Denge, görüntü yönetmenliğini Kenan Sunar yaptı. Klip, tüm olacakları bir saniyeliğine de olsa görmek ve bu ezber gidişatı kabul etmemekle ilgili. Ben almayım, çünkü bu filmi daha önce gördüm demekle ilgili. Klipte de ben, Fahranaz Bozkurt, Bükre İkizer ve grup arkadaşlarım var. 

Yeni albüm konserleri çok yakında

Son olarak belli bir konser tarihiniz var mı? Müzikseverler sizi nerelerde dinleyebilirler?

14 Kasım’da İstanbul Babylon’da konserimiz olacak. Ardından Ankara, Eskişehir, Bursa, İzmir ve gidebileceğimiz tüm yerler için bir takvim oluşturuyoruz. Konser duyurularını instgram, twitter, facebook ve varsa diğer sayfalarımızda paylaşıyoruz.