'Kitaplar beni baştan yarattı'

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

Birkaç yıl önce “sıra dışı okur” unvanını alan Bedriye Engin’in hikâyesini hatırlıyor musunuz? Unutanlar ya da ilk kez okuyacaklar için işte ayağında şalvarı, başında tülbenti, elinden hiç bırakmadığı romanlarıyla tam bir kitap kurdu olan Bedriye Engin’in hikâyesi...

TEK EĞLENCEM OKUMAK

Ayağında şalvar, başında tülbent, elinden hiç bırakmadığı romanlarıyla tam bir kitap kurdu Bedriye Engin çocukluğundan beri elinden kitap düşürmeyenlerden. Öyle televizyon karşısına geçip dizi seyredenlerden de değil. Ona göre televizyon izlemek boşa geçen zaman demek. Haber programları dışında ilgisini çeken bir şey yok. Varsa yoksa radyosu. Açıyor müzik kanalını, elinde de kitabı, değmeyin keyfine. “Tek eğlencem kitap okumak. Yıllardır değişmedi. Kitapsız bir hayatım olmadı ki. En yoğun olduğum dönem harman zamanıdır. O zaman bile okurum. Büyükbaş hayvanlarımızı alır, dağlara bayırlara giderim. Onlar otlar, ben kitaplarımı okurum. Yanımda bir suyum bir hayvanlarım bir de kitaplarım olur.” 

KAHRAMANLARIN YERİNE KENDİMİ KOYUYORUM

Kızını evlendirdiğinde ilk kez köyünden çıkıp İstanbul’a gitmiş Bilecik’in Kurşunlu Köyü’nde yaşayan Bedriye Hanım. Şehrin sokakları hep aşina gelmiş ona. “Okuduğum kitaplardan öğrenmişim İstanbul’u meğer. Sanki her sokağını biliyordum.” Anne kız şehrin altını üstüne getirmişler. Bedri Rahmi Gürpınar’ın yaşadığı evi bile ziyaret etmişler. Bilumum kitapçıları gezmişler. Sıra sıra dizili kitapların arasında rüyada gibi hissetmiş kendini Bedriye Hanım. “Sağım solum romanlar, hikâye kitaplarıyla doluydu. Cennete düşmüştüm.” Kitap kurdu lakabını fazlasıyla hak eden Bedriye Hanım, kendi bildi bileli okumaya âşık. Kitapların en çok nesi ilginizi çekiyor diye soruyorum. “Kahramanların yerine kendimi koyuyorum. Kitabın konusu hangi ülkede geçiyorsa ben de orada yaşıyorum. Ne zaman kitabın kapağını kapatıyorum işte o zaman gerçek dünyaya dönüyorum.” 

MESNEVİ’Yİ DE OKUDUM   

Hangi türü okumayı sevdiğini de merak ediyorum. Bedriye Hanım tür ayırmadan eline ne geçerse okuyormuş. Bu bir roman bir öykü ya da bir biyografi kitabı oluyormuş. Ama tarih kitaplarının onun için ayrı bir yeri var. “Osmanlı tarihi üzerine kitaplar okudum. Padişahların hayatları ilgimi çekiyordu. Yavuz Sultan Selim’in hayat hikâyesine gelince bıraktım. Artık ölümlerden, boğulmalardan, yapılan entrikalardan rahatsız oldum. Moralim bozulmaya başlamıştı.” Mesnevi’nin dört cildini de okumuş Bedriye Hanım, diğer beş cildini de tamamlamaya kararlı. 

SABAHA KADAR BİTİRDİM 

Okumak isteyip de ulaşamadığı bir kitap var mıydı peki? “Önceleri kitaplara çok zor ulaşıyordum. Hiçbir kitap beni sıkmaz. Bitirmediğim olmadı hiç. Kitap bulmuşum, bırakır mıyım. Yıllar önce komşumun gelini İstanbul’dan gelmişti. Baktım elinde ‘Kızım Olmadan Asla’ kitabı. Hatta geçen akşam filmini de izledim. Neyse o dönem o kadar çok reklâmı yapılıyordu ki kitabın. ‘Ah bulsam da okusam’ diyordum. Gelinin ertesi sabah döneceğini öğrenince ‘Sen ver bana, okuyup getireyim’ dedim. O gece hiç uyumadan sabaha kadar okuyup bitirdim.” Unutamadığı, etkisinde kaldığı roman hangisiydi? “Yeni evlendiğimde Rebecca’yı okumuştum. Çok etkilenmiştim. Köy öğretmenimizin kütüphanesinde vardı. İki kez okumuştum. Hikâyenin gizemi ilgimi çekmişti. Karakterin çektiği sıkıntılardan çok etkilenmiştim. Alfred Hitchcock yazmış. Ayşe Kulin’in ‘Adı Aylin’ romanı da çok güzeldi. Kısacık yaşamına sığdırdıkları beni çok etkilemişti.” 

HANGİ ROMANIN İÇİNDE YAŞAMAK İSTERDİNİZ?

Bir romanın içinde yaşama şansınız olsaydı hangisini seçerdiniz diye sorunca “Turgut Özakman’ın Diriliş-Çanakkale kitabı” diyor hemen. Derin bir nefes çekip “Çok etkilenmiştim anlatılanlardan. Öyle böyle değil, ne zaman     elime bayrak alsam ağlamaya başlıyordum. Savaşı adeta yaşıyordum. Sanki cephedeydim ve düşmana karşı direniyordum. İşte o romanın içinde yaşamayı isterdim. Askerlere su taşıyan kadınlardan biri olabilirdim ya da cephede savaşanlardan.” Peki hangi romanın karakteriyle yer değiştirmek isterdi Bedriye Hanım? “Halide Edip Adıvar’ın yerine geçmek isterdim. Sultanahmet Meydanı’nda çıktığı kürsüde olmak isterdim.

SIRA DIŞI OKUR UNVANINI ALDI

Bedriye Hanım, her sene bir sebze bahçesi kurduğunu söylüyor. Öyle bir bahçe ki içinde yok yok. Domatesler, salatalıklar, biberler, türlü çeşit sebzeler… Salça da yapıyormuş, tarhana da. Sonra da bu ürünleri bir buçuk metrelik tezgâhında pazarda satıyormuş. Tezgâhın başında pazarın kalabalıklaşmasını beklerken boş durur mu hemen kitabını çıkarıp okumaya başlıyormuş. “Niye boşa zaman geçireyim? Benim için çarşı pazar fark etmez. Tarlada, bağda, bahçede kitaplarım hep yanımdadır. Kitapsız asla dışarı çıkmam.” Bir gün yine pazardayken bir hanım müşterisi gelmiş. Bedriye Hanım’ın kitap okuduğunu görünce Bilecik Halk Kütüphanesi’nde görevli olduğunu söyleyip davet etmiş. Bedriye Hanım bu davet karşısında durur mu ne zaman fırsatını bulsa minibüse atladığı gibi soluğu kütüphanede alıyormuş. Evi uzak diye onun için kurallar esnetilmiş. Herkes sayılı kitap alırken o daha fazlasını alabiliyormuş. Bedriye Hanım’ın kitaplara olan tutkusu vali tarafından keşfedilince “en çok kitap okuyan okur” ödülü vermişler. Ardından “sıra dışı okur” unvanını da alan Bedriye Hanım bakanlığın davetiyle Hatay’a gitmiş. 

HOŞGÖRÜYÜ VE SABRI ÖĞRENDİM

Kitap okuma tutkusu için her fırsatta şükreden Bedriye Hanım’a bugüne kadar okuduğu kitap sayısını soruyorum. “Bir yerlerde Atatürk’ün 2900’e yakın sayıda kitap okuduğunu görmüştüm. Acaba ben kaç tane okumuşumdur diye merak edip aklıma gelenleri sayınca 2700 kitabı geçmişti. Ama şimdi üç bin olmuştur.” Bedriye Hanım okuduğu kitaplardan ne öğrenmişti ve kadınlara bir tavsiyesi var mıydı? “Kitaplar beni yeni baştan yarattı. Önceleri çok sabırsızdım. Hoş görüyü ve sabrı Mesnevi’den öğrendim. Daha pozitif biri oldum. Bana yazmayı aşıladı. Henüz karalama safhasındayım ama anılarımı yazıyorum. Kadınlara da sadece okumalarını tavsiye ediyorum. Neden?     Çünkü çocuklarımızı biz yetiştiriyoruz. Kitap okumayanlara çok acıyorum. Ne kadar     çok şey kaybettiklerini bir fark etseler.  Kimi de ‘vaktim yok’ diyor. İnanmıyorum. Ben ne     yapayım? Köyde yaşıyorum, bir sürü işle uğraşıyorum ama     benim vaktim oluyor.”