Kısa Öykü: Yoksa kardeşim misin?

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

-Bir genç neden herkesin kardeşi olmasından kuşkulansın ki?

-Her yerde herkes birbirine benzedi diye korkuya kapılmış olabilir diyerek güldü eşim,  malum küreselleştik ya…

Balkonumuzda camın ardından Moda sahil boyuna bakınca insanların kılık kıyafetleri, saçları hatta yürüyüş şekilleri, koşuş tarzları, bisiklete binişleri… Hatta köpek gezdirişleri, onlara top atışları, köpeklerin de yakalayıp kuyruklarını sallayarak getirişleri…

Gerçekten de an itibarıyla Akdeniz sahillerinde gezenlerden pek farklı değillerdi. Hatta bu soğuk mart gününde Kuzey Denizi sahilinde dolaşanlardan bile…

-Şaka değil dedim, Betül ile konuştuk dün, kızını istemeye geleceklermiş ama damat adayının bir takıntısı varmış, mutlaka DNA testi istiyormuş…

-Ya dedi eşim gözlerini tabletindeki haberlerden bir anlık ayırarak, bizim zamanımızda da evlenmeden önce rapor isteniyordu, kan grubu uyuşmazlığı var mı diye kontrol edilirdi. Demek şimdi iş DNA testine kadar büyüdü.

-Öyle dedim, RH pozitif ile RH negatif birlikteliği ilerde doğacak çocuk için tehlikeli bulunurdu. Ama bu gencin daha da fazlasını, DNA testini şart koşması sence garip değil mi?

-Yapılmışken o da olsun dedi eşim konudan sıkılmış halde tabletinde okuduklarına dönerek, kız bundan ne kaybeder ki?

Çocukluk arkadaşım Leyla’ya sordum telefonda. O hemen güldü.

-Yeşilçam filmleri seyretmiş olmasın dedi, hani unutulmaz film replikleri “N’ayır, n’olamaz”lar vardı ya, “siz evlenemezsiniz çünkü kardeşsiniz” gibilerden.

Betül bir ay sonra bizdeydi.

-Ay aklımı yitirmemek için sana geldim dedi. Evlenecek olan kızım ama benim de DNA testim yapıldı biliyor musun?

-O niye? diye sordum.

-Niye olacak, bu çocuğun aklından zoru var!

Ardından da söylenmeye başladı.

-İkisinin anneleri de ortada, babaları da. Bu neyin araştırmasıdır bir anlasam…

Boşver gibilerden elini salladı.

-Aman lala paşa eğlendiriyoruz, bizim müstakbel damadımızın da işte böyle bir takıntısı var.

Sonra dayanamadı, aynı konuyu sürdürdü.

-Sevgi’ye “başka takıntıları da olmasın?” diye soracak oldum, kızımı da nasılsa kendine uydurmuş şimdiden. “Anne sen bize karışma, biz her şeyin usulüyle olmasını istiyoruz. Modern dünyada bundan sonra evlilikler hep böyle testlerden geçildikten sonra olacak” diye bir de bana dünyadaki gelişmelerden geri kalmışım gibi nutuk çekmez mi?

-Peki Betül dedim senin DNA testin yapıldı, oğlanın annesinin de yapıldı mı?

-Orçun’un annesinin de yapıldı… Eskiden evlilik öncesi alışverişe gidilirdi, biz çok medeniyiz ya hep beraber buluşup hastaneye doluştuk. Ben, Sevgi, Orçun, annesi, dördümüz birlikte ağzımıza steril çubuklar sokulup yanaktan DNA testi yaptırdık. Çimdikle beni, gerçek mi bu yaşadıklarım?

-Peki sonuç diye sordum gülerek, sonuç ne çıktı Betül?

-İlahi, sonuç tabii ki, kardeş olma şansları sıfır çıktı. Ay biz evlenirken ailelerimize böyle heyecanlar yaşatmadık. Bak yine kan beynime sıçradı.

Çantasını kapıp ayağa kalktı.

- Gençler bu kadar anlaşmasa, hiç çekemeyeceğim bu işleri de, kızımın hatırına dedi, haydi hayırlısı.

Betül’ün kafasını karıştırmamak için sormadım ama ben de kardeş olmadıklarına emin olmak için yapılan bu testi anlayamamış, babaların niye devre dışı bırakıldıklarını merak etmiştim.

Bir hafta sonra Betül yine geldi. Karşımdaki koltukta yerinde duramıyor, hop oturup hop kalkıyordu.

-Bu çocuk valla kafadan kontak, Sevgi ile kardeş değiller ya, rahatlamadı.

-Ya?

-Şimdi de tutturmuş “evlenmeden önce başka kardeşlerim varsa bulacağım, ailem ortaya çıksın öyle, soyağacım tamam, yüzüm ak olarak seninle evleneceğim” diyormuş.

-Betül dedim, bence bu genci ailesinde rahatsız eden bir şeyler olmalı.

-Yok şekerim, bence evlenmekten korkuyor, sorumluluk almak istemiyor, durup durup bir şeyler icat ediyor!

Orçun’un bu garip takıntısının evlenme korkusundan olmadığı uzun süre geçmeden ortaya çıkıverdi. Bir ay  sonra Betül telefonda nefes nefeseydi.

-Orçun babasını bulmaya Kıbrıs’a gidiyor.

-Desene sorun neyse, ortaya çıktı. Buradaki babası herhalde…

-Evet canım, buradaki babası, nasıl desem, biyolojik babası değilmiş.

-Şunu bir baştan anlatsan…

-Hemen geliyorum, sana anlatırken belki ben de bir şeyler anlarım.

Camlı balkonda karşılıklı koltuklara kurulmuş, o anlatıyor, ben dinliyordum.

-Bak şimdi canım diye söze başladı Betül, Orçun’un babası doktordan hiçbir zaman çocuğunun olamayacağını öğrenince karıkoca bir bankaya başvurarak çocuk sahibi olmaya karar vermişler.

-Tüp bebek pahalı olduğu için mi?

-Ay ne zor anlatması, bir hastaneye başvurmuşlar işte, hastane de birlikte çalıştığı banka diyorlar ya anla, sağlıklı erkeklerin verdiklerinin saklandığı klinikten, ki kimin verdiği bilinmezmiş, anonim, oradan alıp annede doğurganlığı sağlamışlar.

-Tamam.

-Orçun üniversiteyi bitirip evlenmeye de niyetlenince, üstelik kızımı da gelin adayı olarak  tanıyınca artık babasının biyolojik baba olmadığını açıklamaya karar vermişler. İkisi birden Orçun’u karşılarına çekip durumu anlatmışlar.

-Orçun da sarsılmış tabii… Ve de senin kızına anlatmış bu durumu.

-Hah, işte Sevgi de bu yüzden Orçun’a hak vermiş, prensip olarak bir kardeşlik testi yaptırmayı kabul etmiş.

-Bu testi yaptırdınız, bitti.

-Evet, meğer haberi olmadan eşimin saç telleriyle de DNA testini desteklemişler. Böylece annelerin ayrılığı belirlendikten, Sevgi’nin babası tarafından da kardeş olmadıkları, evlenmelerine engel bir akrabalık ilişkisi bulunmadığı kesinleştikten sonra benim kızla Orçun kafa kafaya vermişler ve biyolojik babayı bulmak ve varsa kardeşler durumunu açıklığa kavuşturmak için araştırmaya girişmişler.

-Nereden, nasıl? Çok zor bir iş olmalı…

-Zor olmasına zor da bak bizim bilmediğimiz neler oluyormuş bu dünyada. Bu konuda internet siteleri bulmuşlar. Sektör o kadar büyümüş ve ürünleri o kadar çoğalmış ki dünyanın her yerinden biyolojik babalar da başvuruyormuş, biyolojik babasını merak eden sperm bankası çocukları da…

-Peki nasıl birbirlerini buluyorlar, DNA testleriyle mi?

-Evet DNA testleriyle. Bağışta bulunanların bazıları kendiliklerinden DNA verilerini paylaşıyorlarmış. Ee tabii adam da merak ediyordur çocuğu hangi kıtada dünyaya geldi diye.

-Betül dedim hayretler içinde, çok muymuş bu biyolojik babalardan doğanlar?

-Tahmin edemeyeceğin kadar çok dedi Betül. Adamın birinin, tam 92 çocuğu olmuş bu yolla…Yaş 43!

 -Ne diyorsun?

-Bu gene az, 800 çocuklusu da var…

-O zaman haklıymış Orçun endişelenmekte dedim. Düşünebiliyor musun ya bir sürü kardeşi çıkarsa dünyanın her yerinden… Sahi onları bulunca ne olacak?

-Dur Allah aşkına, şu ana kadar dedi tahtaya vurarak, başvurduğu sitelerde DNA testiyle aradı, hiç kardeşi çıkmadı. Sıra biyolojik babayı bulmada. Annesi ve babası hastanenin Kıbrıs’ta olduğunu söylemek zorunda kalmışlar. O da gidiyor, bakalım.

Betül gittikten sonra kafam biyolojik babaları anonim olan çocuklardaydı.

-Düşün Fransa’da her yıl 25 bin çocuk doğuyormuş babası ya da annesi belirsiz…

- Resmen bebek endüstrisi dedi eşim rakamları duyunca.

-Adama bakar mısın dedim ne kadar da pervasız, ilan veriyor kutusu 100 Dolara diye, hem de Facebook sayfasından...

Bir ay kadar sonra Betül yine çıkageldi.

-Oh dedi koltuğa kurularak, bu iş bitti, bizim çocuklar karar vermişler, artık evlenmeyeceklermiş.

-Niye? diye hayret ettim.

Orçun Kıbrıs’tan babasını öğrenerek dönmüş dönmesine de bu bilgi onun kafasını daha fazla karıştırmaktan başka bir işe yaramamış. 

-Neden? diye sordum yeniden  merakla.

-Babası yetimhanede büyümüş bir Türkmüş. O anasının babasının kim olduğunu hiç bilmemiş, hiç de merak etmemiş. “Canları cehenneme, beni yeni doğmuş bebekken cami avlusuna terk edip gitmişler” diyormuş.

-Onun başka çocukları var mıymış?

- Hiç evlenmemiş, hayatında tek bir kez bağışta bulunmuş, o da arkadaşının zoruyla. Ondan da işte Orçun doğmuş. Biyolojik babalık onu hiç mi hiç ilgilendirmiyormuş. “Ben zaten kimsenin oğlu değilim, sen nereden benim oğlum oluyorsun?” diyerek Orçun’u bir güzel kovmuş.

Sonra Betül sinirle bir kahkaha attı.

-Artık Orçun biyolojik babası istemese de onun ana babasını da bulur. Ömrü yettiğince araştıra araştıra köküne doğru iner. Kendi kök salacağına…

-Tamam da dedim, Sevgi ile birlikte niye araştırmıyorlar, yani evlenmelerine engel değil ki?

-Süreleri dolmuş canım dedi benim üzerimde uyandıracağı hayreti ölçerek. Bunlar evlenmeyeceklermiş çünkü aşık kalma süreleri bitmiş.

-O da ne? deyivermişim.

-Robotluğa doğru sürüklendiğimiz dünyada artık aşkın kimyasal araştırmaları yapılıyor ya... Dinle, ben kızımdan öğrendim. Aşık kalma süresi en fazla 3 yıl salgılanması süren hormonlar kokteyline bağlıymış. Nasıl?

-Güzel! dedim gülerek.

-Hani görünce çarpılma phényléthylamine salgısıyla, aşık olma durumu adrenalinle ve keyifli hal dopamin gibi keyif verici kimyasal maddelerle oluyormuş. İşte ilk bakışta çakan o his, o saniyenin beşte birinde başlayan yıldırım aşkının da bunlara göre gözü kör olma, sarhoşluk süresi, yani doğal bir amfetamin olan "phényléthylamine"in (PEA) salgılanma süresi sadece 6 aymış ! İşte o süre onu bunu araştırayım derken bizim Orçun ve Sevgi için bitivermiş.

İkimiz de sinirden gülmemizi tutamaz hale geldik. İki büklüm paltosunu giyerken Betül zorlukla konuştu.

-Artık birbirlerini kardeş gibi hissediyorlarmış…

GELECEK HAFTA

EVİMDEKİ KARA BÜYÜ

12 Mart Kısa öykü: Siyah beyaz hayaller

5 Mart Kısa öykü: Bunlar da çok güzel

26 Şubat Kısa öykü: Benim de canım var

19 Şubat Kısa öykü: Bizimkisi asrın aşkı

12 Şubat Kısa öykü: Aşk fırsatları sever

5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler

28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu

22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler

15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık              

8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi

1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf

25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?

18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren

11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj

4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık 

27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk

20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik

13 Kasım:  Kısa öykü: Ömre bedel hata

06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı

30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar

23 Ekim Kısa öykü: Dayının şeridi