-Şu profile bakar mısın lütfen, dul ve çekici kadın…
- Çok var onlardan Face’de dedi eşim, ilgisiz.
-Bu öyle değil ama. Bana kalırsa ne dul, ne de fotoğrafta göründüğü gibi çekici. Basbayağı bir erkek!
-Nereden anladın? diye sordu eşim gözü hep tabletinde okuduğu makalede.
-“Kiralık aşk dizisinde Mustafa da iyi ofsayta düştü” diyor. Tipik sanal travesti!
Baktım eşim ile bu sohbet yürümeyecek çocukluk arkadaşım Leyla’yı aradım.
-Sanal travestilere ne diyorsun? diye doğrudan sordum.
-Ne o sosyal medyada rezillik mi yapıyorlar? diye meraklandı.
-Yok canım dedim, hani kadın profili ardına gizlenerek kadın kadına sohbetlere katılanlardan bahsediyorum.
-Sahte hesap desene şuna!
-Sahtenin de ötesinde sanal travestilikten hoşlananlar var. Erkeklere de takılıyorlar. Kimisi eğlenmek için, kiminin amacı neyse artık, kendini belli etmemek için.
İyi ki bu konuyu açmışım. Leyla birden hatırladı, bu öğleden sonra bilgisayar kullanmaya pek alışık olmayan arkadaşımız Neyyire gelecekmiş.
-Gel birlikte bu garibana sayfa açalım da, sanal gruplarımıza kavuşturalım dedi.
Neyyire bizi bütün gün çalıştırmaya hazırlıklı, bir valiz dolusu albümle gelmişti.
-O kadar uzun boylu değil, bir kapak yapacağız dedik, bir de profil resmi koyacağız, o kadar.
Neyyire ise basit bir sayfa istemiyordu, bunca zamandır uzak kaldığı Face’e hızlı girmeye kararlıydı.
-Ben bir arkadaşımda gördüm dedi, sık sık profil resmi değiştirerek Face’e hâkim oluyor.
Neyyire ne istediğini de iyi biliyordu. Bu gösteri dünyasında sosyal medyayı iyi anlamış, onu sahne gibi kullanmaya karar vermişti.
-Öyle yapalım ki, hep ilgi çeksin!
-Bizden hazırlaması, sürekli ilgi artık senin maharetine kalmış dedik.
Üstelik pek fotojenik sayılmazdı. Rötuşlarla kusurları gidermeye çalıştıksa da, ona bir türlü beğendiremedik.
-Peki, herkes nasıl öyle güzel çıkıyor? diye soruyordu.
-Güzellerdir de ondan! diyecek oldu doğrucu Davut Leyla.
-Başkalarının fotoğraflarını da kullanıyor olabilirler diye kıvırtmaya çalıştım ben.
O gençlik fotoğraflarından birini önümüze sürdü.
-En fazla on yıl öncesi diye geri çevirdik.
Sonunda rüzgâra doğru çekilmiş, saçları yüzünü dalga dalga kaplamış bir fotoğrafında karar kıldı.
Kapak resmini de profiline uyumlu kıldık. Emily Bronte’nin romanından uyarlanmış Uğultulu Tepeler filminin afişini koyduk.
-Bak şimdi entel bir hava kattık diyerek kandırdık.
Eğitim durumu, aile ve ilişkiler hakkında bölümünü de tamamlayıp bizimle de arkadaş yaptık. O kadar uğraştık, tam “Sonrası sana ait” deyip işi bitiriyorduk, Neyyire atıldı.
-Şimdi sıra esas sayfaya geldi!
Meğer o da sahte hesap istiyormuş, arkadaş derken bizi kastetmiyor, Face’den hayat arkadaşı arıyormuş.
Bir mola verip kahvelerimizi içerken Belçika’ya gittiğimiz ilk günlerde alt kat komşumuz Sandra’nın erkek kardeşi için gazeteye ilan verişini anlattım. O zamanlar sosyal medya ne arar, bilgisayar da yok, internet de. İki kardeş bize gelmişler, eğitimleri olmadığından ilan yazmaya cesaret edemiyor, bizden, ülkelerine yeni gelmiş yabancılardan yardım istiyorlardı. “Ne yazalım” diye sordu eşim. Sandra erkek kardeşinin utangaçlığından göremediğimiz önüne eğdiği, hani Çorum öküzü gibi derler, öyle ağzı burnu birbirine karışmış yüzünü eliyle kaldırıp, şöyle bir baktı ve “Beau” dedi. Eşim de “Yakışıklı” diye yazdı. “Sonra?” diye sorduk. Sandra “Jeune” dedi. Orası doğruydu, en fazla 20 görünüyordu, eşim de “Genç” diye ekledi. Sonra da Sandra kardeşinin aptal bakışlarından gözlerini kaçırıp “Intelligent” dedi ve noktayı koydu. İlan şöyle olmuştu “Yakışıklı, Genç ve Akıllı Bernard duygulu kız arkadaşlar arıyor.”
-Buldu mu? diye sordu Neyyire.
-Onu hiç öğrenemedik ama Sandra kendisi için ilan vermek yerine bir dans kursuna yazıldı ve orada hemen bir erkek arkadaş edindi.
-Tamam diyerek yerinden kalktı Neyyire, yeter benimle kafa bulduğunuz. Ben aslında kendime hayat arkadaşı aramıyorum. Onu bilin de…
-Ya kimin için? diye sordum.
-Tam da anlattığın gibi “yakışıklı, genç ve akıllı” bir oğlum var, Face’de bir Nataşa’ya tutuldu, ille de onunla evlenmek istiyor. Kız hemen gelecekmiş de bizim akılsızın bilet parası yollamasını bekliyormuş. Benim bir şeyler yapıp bu Nataşa adlı para tuzağından oğlanı ayıkmam lazım.
-Ayıkmam lazım derken? diye sordu Leyla.
-Bir Face sayfası açıp bu Nataşa’yı benimle evlenmeye ikna edeceğim.
Ona baktık ve kahkahayı patlattık. Neyyire “Ne? Ne?” diye tekrarladıkça biz gülmekten iki büklüm oluyorduk. Nihayet hepimiz sakinleşince, Neyyire bilgisayarı önüne aldı.
-Ben de biliyorum Face sayfası açmayı da başkasının gözüyle gerçekçi olsun diye size yaptırdım dedi.
Oyuna geldiğimizi anlayınca fena bozulmuştuk.
-Tabii siz “Şu garibana bir sayfa açalım da bizimle arkadaş olsun” demişsinizdir. Kusura bakmayın şimdiye kadarı oyundu ama şimdi gerçekten size ihtiyacım var.
Neyyire nereden bulduysa onlarca orta yaşlı, yakışıklı erkek figüran fotoğrafını masaya serdi.
-Seçin profil resmimi! diye emretti.
Oyuna geldiğimizi anladığımızdan beri ciddileşmiş, Neyyire’yi baştan atmak yerine bildiklerimizin en iyisini yapmaya karar vermiştik. Zengin algısını en iyi veren fotoğrafı seçtik. Kapak olarak da güzel bir mankenin ön kaportasına uzandığı kırmızı bir Ferrari’nin reklamını oturttuk. Birkaç arkadaşa da telefon edip onların büyük reklam şirketlerinin sayfamızı bir ay süreyle takip etmesini sağladık. Bir reklam firmasındaki arkadaşımız parayla beğeni satın alabileceğimiz aklını verdi. Hemen 200 lira ödeyip bir anda 12 k, tam 12 bin beğeni aldık. Birkaç da büyük iş adamı görüntülü sahte hesap sayfası açıp arkadaş ettik. Neyyire sonunda “Nedim Özsan” adıyla bayağı zengin bir iş adamı görünümüne sahip oluvermiş, sanal iş adamı olarak sanal tuzaklara sayfalarını açmıştı.
Sanal Şirketi için de para harcamak gerekmiş, yine reklamcı arkadaşımız sayesinde parayla internette en çok tıklanmış internet sitesiymiş gibi şirketi birinci sıraya çekmiştik. Nataşa için dayanılmaz bir av haline gelindiğimize inanınca ona arkadaşlık teklifi yaptık. Anında kabul etti.
-Ne o dedi Leyla, bu kadın bilgisayarın başından kalkmıyor mu?
Sayfasını merakla inceledik.
-Benim “yakışıklı, genç ve akıllı” oğlumdan hiç iz görüyor musunuz? diyerek eliyle sayfasına vurdu Neyyire.
-Oğlunla paylaştıklarını özel tutuyor olabilir dedi Leyla.
-Neden? diye sordu Neyyire, evlenecek bir kadın niye gizli tutsun ki… Ama sayfasında poz poz kendi fotoğrafları var. Çünkü herkese, her teklife açık…
- Oğlunun hesabından dene bir de, orada tüm paylaşımlarını görürsün dedi Leyla. Ona göre teklifimizi cazipleştiririz.
-Ve de böylece belki “yakışıklı, genç ve akıllı” oğlum hakkında da bir şeyler yazmasını sağlarız dedi kalkarken Neyyire.
Üç gün sonrası için randevulaştık. Neyyire üzgün ve sinirli görünüyordu.
-Bir seferinde tamamen kapatmadan ayrılmış Face’den, ben açınca sayfası çıktı ortaya. Aman Allahım… Girmez olaydım. Bu çocuk iyice abayı yakmış!
-Nasıl? diye sorduk merakla.
-“Bilgilerini ver hemen sana bilet alıp, yollayayım” diyor. Malımızı, mülkümüzü sıralamış, ona sunacağı hayatı bir güzel ballandırarak anlatmış…
-Ya Nataşa, o ne diyor?
-O ilgilenmez görünüyor. “Annem yatalak hasta” diyor. “Onu bırakıp gelemem, ona bakıcı tutmak için de para kazanmam lazım” diyor. Bizim akıllı oğlan bir de “Ne kadar paraya ihtiyacın var?” diye soruyor. Acaba banka hesaplarını mı bloke etsem? O bugün, yarın para da yollar.
O gün baş başa verip Nataşa’nın oğlanla sadece para koparmak için ilgilendiğini ortaya çıkaracak bir yol aradık.
Sonunda Nataşa’ya kendi yarattığımız zengin işadamı Nedim Özsan tarafından bir davetiye yolladık.
“Şirketimizin geleneksel anne-kız, baba-oğul ‘İki Nesil Bir arada’ yılsonu balomuza davetli olarak seçildiniz. Katılırsanız onur verirsiniz.”
Altına da balonun yeri, tarihi ile birlikte kısa bir not da düşülmüştü.
“Katılıp katılmayacağınızı bildirmenizi rica ederiz. Uçak biletlerinizin ayırtılması için kimlik bilgilerinizi yollayınız.”
Anında cevabı geldi. Nataşa yolladığı mesajda şöyle diyordu.
“Nazik davetinizi aldım. Annem ile birlikte katılmak istiyoruz. Annem uçağa binmekten korktuğu için ancak arabamızla gelebiliriz. Uçak parasına eş miktarda yol masrafımızı aşağıdaki banka hesabına yatırabilirseniz çok seviniriz.”
-İşte bu! diye sevinçle fırladı Neyyire. Yatalak anne arabayla balolara geliyor…
-Bir dakika dedi Leyla, bu hesap numarasını benim polis yeğenime soruştursak, belki daha ilginç sonuçlara ulaşırız.
Leyla hemen telefon etti. Yeğeninden de fazla vakit geçmeden cevabı geldi. Hesap numarası polisin “Nataşa Çetesi” adını taktığı dolandırıcılara aitmiş. Polis Leyla’nın yeğeni vasıtasıyla Facebook sayfamıza devam edip, ilişkiyi sürdürmemizi istedi. Onlar da şifreyi alarak izleyeceklerdi. Neyyire’nin sonradan anlattığına göre oğlu “Ya… Ben de biliyordum zaten…” demiş, pek renk vermemiş. Bir ay sonra Antalya’da çete çökeltilip, üyelerinin kara sakallı, bıyıklı Türklerle, iki sarışın Çeçen genci olduğu anlaşılınca odasına kapanmış, bir müddet insan yüzüne çıkamamış.
-Benim yakışıklı, genç ve akıllı oğlumu sanal travestilerden nasıl kurtardım ama… diye anlatıyordu Neyyire…
GELECEK HAFTA
MUTLU KEBAP
28 Ağustos Kısa öykü: Çakma turist İstanbul'da
21 Ağustos Kısa öykü: Yaşamı değiştiren o an
14 Ağustos Kısa öykü: Neyin peşinde