Kısa Öykü: Turnayı gözünden vuranlar

Afet hiç kuşkusuz turnayı gözünden vurmuştu! ?İki hafta sonra Afet’in kendisi ortaya çıkıverdi. Hepimizi evine, bu güzel olayı kutlamaya davet ediyordu.

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

-Size bomba gibi haberim var!

-Yoksa sevgililer gününü toplu sünnet ya da toplu düğün gibi kutlatan bir yer mi buldun? Dokuzumuz, kocalarımızla birlikte...

“İkinci bahar”ını yaşayan ilk gençlik arkadaşlarımla birlikte Moda’daki dairemde koltuklara gömülmüş, her yerde reklamları yapılan bu günde ne yapabileceğimiz üzerine kafa yorarken, bu fikir bizi kahkahalara boğmaya yetti.

-Aa, gerçekten çok tuhafsınız dedi Sibel, siz sevgililer gününü ciddiye almayabilirsiniz  ama içimizde biri var ki o bugün hayatının aşkını yaşıyor.

-Kimmiş o? diye sordu Nihal başını çevirmeden.

-“Ben o defteri kapadım” diyen biri desem...

Hep bir ağızdan bağırdık.

-Afet!

Kaprisli,  seçici, herkeste kusur bulan Afet aramızda “evde kalmış”  yegâne arkadaşımızdı.

Hepimiz koltuklarımızda doğrulduk.

-Afet defteri yeniden açtı arkadaşlar, hem de atmışından sonra, iyi mi?

-Evleniyor deme, inanmam dedi üçüncü eşinden boşanmak üzere olan Rengin.

Sibel gülerek başını sallıyordu.

-İnanın bence, çünkü şimdi balayında!

Sibel’in çantasından çıkardığı fotoğraflı kartın üzerine atladık. “Zamanın hızlı aktığı Kyoto’da iki yüzyıl öncesinin romantizmini yaşatıyorlar bana” yazılıydı.

-Afet’in Japonya’da ne işi var?

Hepimiz şaşkın, bu soruyu soruyorduk.

-Hayır dedi Nihal, onu yurtiçinde bir tatil yerine götüremedik, şimdi kalkmış 60 küsur yaşta evleniyor, balayına da Japonya’ya mı gidiyor? Şaka olmasın bu?

- İnsan bir hayat arkadaşı bulmak için olmadık şeyler yapabilir dedi Rengin. Bana bakın üç kez yanlış seçimden sonra hâlâ hayatımın erkeğini arıyorum.

-İşin garip yani diye ısrar etti Nihal, Afet kimseyi aramıyordu.

-Aşk tesadüfleri sever diye dalga geçti Lale.

-Peki, kocası kim? diye sordu Figen.

-Sıkı durun, kocası bir Japon!

-Hayda dedi, Figen, Afet’in öyle geniş bir sosyal ilişkiler ağı yok ki Japonya’ya kadar uzansın. Turizmde de çalışmıyor, bir Japon’u nereden tanır da evlenmeye karar verir?

Bu kez de arkadaş konusunda çok seçici olan ve adının aksine pek dikkat de çekmeyen Afet’in bir Japon ile karşılaşması ve evlenmesinin olasılık hesaplaması üzerinde kafa yorduk.

-Afet’te Japonluk olmasın? diye bir laf attı Nilgün. Hani gözleri de biraz çekik?

O gün kahkahalar birbirini izledi. Yeniden ilk gençliğimizde olduğu gibi tam romantik örnekler üzerine laflarken, hayalleri kırsa da Japon kocanın yaşını, mesleğini, maddi durumunu merak etmekten de kendimizi alamıyorduk. Eee her şeyin para ile ölçüldüğü günümüzde, üstelik Afet de kılı kırk yaran biriyken… Dağılırken “mükemmel biri olmalı” diyorduk.   Afet hiç kuşkusuz turnayı gözünden vurmuştu!

İki hafta sonra Afet’in kendisi ortaya çıkıverdi. Hepimizi evine, bu güzel olayı kutlamaya davet ediyordu. Biz de yeni evlilere ortak hediye almaya karar verdik. Bir yıl içinde kullanılabilecek iki kişilik “Monte Carlo’da hafta sonu”  hediye çeki. Afet’in Akdeniz sahillerinde, Japon kocasının da ışıl ışıl binaları ve birbirinden lüks arabalarıyla göz kamaştıran kumarhane ülkesinde eğleneceğine emindik.

Afet bizi kapıda karşıladı, gözlerinin içi gülüyordu.  Evi de değişmiş,  hiç evlenmemiş bir kadının boş duvarları düğün ve balayı fotoğraflarıyla renklenivermişti.

Çay servisinde bulunurken tavır ve hareketlerinin de kadınsılaşmış olduğunu fark ettik. Hayret, her zaman altına geçirdiği düz gri pantolonlarının yerine üzerinde hatlarını ortaya çıkaran ipek bir elbise vardı.

-Geyşa gibi olmuşsun demeyin diye bir de kahkaha attı. Bunu Kyoto’da bir butikten aldım. Japon İmparatoriçelerinin elbiselerinden esinlenerek,  sanki benim için yapılmış!

-Yürüyüşün bile değişmiş diye lafı açtı Sibel, anlat, meraktan ölmek üzereyiz.

- Nasıl tanıştınız, nasıl evlenmeye karar verdiniz? diye atıldı Nihal.

-Nece anlaşıyorsunuz? diye merak etti Sibel.

-Ne iş yapar, Türkiye’de mi işi, ailesi nasıl? diye soruları sıraladı Figen.

-Rahat bırakın da bir soluk alsın diye araya girdi çocukluktan arkadaşım Leyla.

Afet, üstünde toplanan ilgiden memnun, gülümseyerek büfenin üzerinden bir albüm aldı, getirdi. Hemen dokuz baş üzerine eğildik.

Goblen kaplamalı şık albümün ilk sayfasında Japon alfabesiyle yazılı olan isimleriymiş.

-Eşinin adı? diye sordu merakla Sibel.

-Yasahiku dedi yumuşak bir sesle Afet. Adı gibi nazik ve kibardır!

Bir sonraki sayfada Afet harikulade bir gelinlik içinde, sanki nikâha son anda yetişmiş gibi yüzünde telaşlı bir heyecanla karışık mutlulukla objektife gülümsüyordu.

-Duyguları nasıl da vermiş fotoğraf dedim kendimi tutamayarak.

-Biraz rötuş yaptılar dedi mahcup bir şekilde Afet. Japonlarda adettenmiş.

İkinci sayfada Afet yine yalnızdı başını arkaya doğru atmış duvağını rüzgâra vermiş, elindeki yapma çiçek buketini göğe doğru uzatmıştı. Yüzü iyi seçilmiyordu.

-Bu gerçekten sen misin? diye patavatsızca sordu Nihal.

Sonra kendini savunmaya kalktı.

-Afet’e hiç benzemiyor da, sanki bir manken!

-Öyle oluyor dedi Afet ona anlayışla bakarak, insanın hayalleri gerçekleşince o anın mutluluğu her şeyi bambaşka yapabiliyor.

Sonra döndü bize bir itirafta bulundu.

-Japonya’da şunu anladım dedi.  İnsan kendini nasıl algılarsa başkalarına da öyle gösteriyor. Bazı artistler var örneğin, hiç de güzel değiller. Ama kendilerinin güzel olduklarına inandıkları veya buna inanmış görünecek kadar artist oldukları için başkaları da onları güzel buluyor.

- Vay dedi Lale,  Japonlardan gösteri dünyasının felsefesini de kapmış.

Nikâh albümünün ardından balayı fotoğraflarına geçtik. Kyoto Afet’in anlattığı gibi bir hayal şehrine benziyordu.

-Her şey güzel de dedi Figen eşinin fotoğrafını ben mi kaçırdım? Albümde yanında var mıydı?

-Ah dedi Afet, bilmediğiniz bir şey var. Japon erkekleri düğün fotoğraflarını, yani damat gelin birlikte çekilenleri uğursuz sayıyorlar.  Gerçi Yasahiku’ya çok ısrar ettim, “bizim Türk geleneklerimizde yalnız gelin olmaz” dedim. Kırmadı kibar kocam, bir fotoğraf çektirdi ama “albüme koyma” dedi.

-Yani onun fotoğrafını göremeyecek miyiz? diye sordu Sibel kuşkulu.

-Size göstereceğim ama bir seferlik diyerek ayağa kalktı Afet. İçeriden, yatak odasından başka bir albüm getirdi. Bu albüm diğerine göre oldukça sadeydi. Üçüncü sayfasını itinayla açtı. Afet geleneksel kimono kıyafeti içinde idi, kocası da yanında nazik bir şekilde kolundan tutmuştu.

-Gelinliğinle diye üsteleyecek oldu Sibel.

Afet ona gülümseyerek bir sayfa daha çevirdi. Burada da Afet gelinlik ve duvağıyla kocasının yanında mahcup gülümsüyordu.

Kocası 007 James Bond’un ilk aktörü Sean Connery’nin Japon versiyonu gibiydi.

-Ve de yakışıklı demekten kendini alamadı Rengin.

Hediyemizi verip kapı önünde dağılırken birden hiçbir şey öğrenmediğimizi fark ettik.

-Gerçekten dedi Leyla hayretle. Kocasının adından başka ne biliyoruz ki? Afet’in evine bu gece gelecek mi, bu konuda bile bir fikrimiz yok.

Bir ay sonra yeniden bu kez Renginlerde bir araya geldiğimizde Serpil’in yine bir haberi vardı.

-Afet Monte Carlo’da!

Ardından sabırsız bir ifadeyle gülümsedi.

-Acaba bombayı patlatsam mı?

-Patlat dedik eğlenceli yeni bir konu bulma umuduyla.

-Afet dedi Sibel,  dün telefonla beni aradı. Bir heyecanlı sormayın, Monte Carlo’da hayatının erkeğini bulmuş!

Şaşkın bakakaldık.

-Peki, Japon kocasına ne olmuş? diye hayretle sordu Nilgün.

-Her şeyi gelince anlatacakmış. Önceki evliliği bir algı mıymış, ne.

Hepimiz en az Japon koca kadar aldatılmış hissediyorduk kendimizi.

İki hafta sonra Afet’in nikâh davetiyesini aldık. Evleneceği kişinin ünlü iş adamlarımızdan biri olduğunu görünce şaşırdık. Nezih Bey iki yıl önce uzun süredir tedavi görmekte olan eşini kaybetmiş.  Yine Sibel’den aldığımız habere göre ona da bir arkadaşı “Monte Carlo’da hafta sonu” hediye çeki  vermiş, o da toplantılardan kaçıp başını dinlemek için Afet ile aynı tarihte gitmiş, tesadüfen orada karşılaşmışlar ve iki Türk olarak birlikte Cote d’Azur’u gezmişler.

Nikâhta Afet ilerlemiş yaşına uygun olarak mat beyaz döpiyes giymişti. Salondan çıkışta elindeki yapma çiçeği bizim gurubumuza bakarak havaya kaldırdı, Rengin’e fırlattı.

Resepsiyona bizler de davetliydik.  Damat Nezih Bey masamızı ziyaret ettiklerinde Afet’in solo evliliği için verdiğimiz hediye sayesinde birbirlerini tanıdıklarını söyleyerek teşekkürler etti. Şaşkın bakışlarımız karşısında Afet’in elinden tutarak Japonlara da teşekkür borçlu olduklarını ekledi.

- Eğer Japon firmasının bu hizmeti olmasaydı, Afet Monte Carlo’ya da gelmezdi, bende de kusurlar bulur, beni de beğenmezdi dedi.

Kalkarlarken de ekledi.

-Ben de karımın o seçiciliğini seviyorum işte.

Arkalarından bakakaldık.

-Biri bize anlatsa dedi Nilgün, siz bir şey anladınız mı bu işten?

-Geçenlerde okudum dedim, bir Japon firması solo evlilik hizmeti sunuyormuş. 300 000 ile 400 000 yen karşılığında gelinlik giyme heyecanını yaşatıyor, üstelik bunu fotoğraflarla ölümsüzleştiriyor, böyle herkese gösterebileceğin bir albüme sahip oluyormuşsun. Sadece gelinlik giymek de değil, sabahtan kuaföre götürüp gelin başı, makyaj yapılıyor,  hazırlıklar tamamlanınca da ünlü geleneksel Japon tiyatrosunun bulunduğu Shugakuin Kirara Sanso parkında evlenme heyecanı yaşatılıyormuş. İlle de bir damat olsun istersen 54 000 yen fazla ödeyerek fotoğraflarında bir mankenin bulunmasını sağlayabiliyormuşsun.

-Bayağı da gerçeğe yakın yapmışlar Afet’in solo evliliğini dedi Leyla. Her ne kadar albümlere baktığımızda reklam kokusu alsak da.

-Afet söyledi aslında dedi Figen. Günümüzde her şey algı yaratmak üzere.

-Bazen işe yaradığı oluyor dedi Nergin. Yıllardır sokağa çıkmayan Afet bu sayede “evde kalmış” kompleksinden kurtuldu. Monte Carlo’ya gitmeseydi bugünkü evlilik de gerçekleşmeyecekti.

Sonra birden boşanmakta olduğu üçüncü kocası aklına gelmiş olmalı başını salladı.

-Solo evlilik de fena fikir değil hani dedi. Boşanma derdi kalkmış oluyor. Koca derdi çekmeden evli gibi oluyorsun.

Hepimiz itiraz ettik.

-Afet’in çiçeğini yakaladın bir kere...

-Kimbilir dedi Lale, belki sen de evlene evlene, umut kesilmez, bir gün turnayı gözünden vurursun!

-O biraz şüpheli diye lafa karıştı münasebetsiz Nilgün. Üç kocada başarısız olunca… Ama Kyoto yüzde yüz garantili, 54 000 yenlik turnalar sırada, seni bekliyor!

GELECEK HAFTA

ÖLDÜREN SELFİE

31 Ocak kısa öyküsü: Boğaza karşı

24 Ocak kısa öykü: İki pizza bir kola bir koca

17 Ocak kısa öykü: Güncellenen kadın

10 Ocak Kısa öykü: Hayatın anlamı

3 Ocak kısa öykü: Sosyete örgütü