Kısa öykü: Şansın eseri

RÜYA ERSİNA UYGUR
ersinaru@gmail.com

Emel ile balkona kurulmuş, İstanbul silueti karşısında gençlik günlerinin anılarını deşiyorduk.

-Sen hep çok şanslıydın dedim. Biliyorsun bunu, değil mi?

-Ne şansı ya dedi gülerek. Çalışıp kazanıyoruz biz.

- Hani dedim,  ikimiz de sürpriz sözlüye kalkmıştık coğrafyadan, hatırlıyor musun?

-Evet, sen sıfırla oturdun, sıra bana gelince…

-Sobadaki kömürler patladı, hoca sınıftan fırladı.

Gülmekten gözlerimizden yaşlar geldi.

Gerçi kömür sobasında patlayan kömür değil de, muzip bir arkadaşımızın attığı ampuldü ama sobanın kapaklarını açacak derecedeki patlama için ampulün belli bir ısıya erişmesi gerekliydi. İşte o ısınma süresi bana bir sıfıra mal olmuş, patlamasıyla doğan şans da Emel’e vurmuştu.

-Geçenlerde diye devam etti Emel, Beykoz’da arkadaşlardan dönüyoruz, vakit de hayli geç. Ben yanlışlıkla küçük bir orman yoluna saptım. Yol bozuk. Bir de araba sarsılmaya başlamaz mı? Direksiyon çekiyor, besbelli lastikte sorun var. “Gördün mü yaptığını?” diyerek telaşlandı kocam. Haklı korkmakta, arabanın yedek lastiği de patlak. İnanmayacaksın ama işte tam o an karşıdan önce bir far sıkıldı, gözlerimiz kamaştı, ardından bir kamyonet göründü, üstelik de üzerinde “Oto lastikte öncü” bilmem kim yazıyor. Mucize gibi…

O sırada telefonu çaldı.

-Beş lira borcum mu varmış sana? dedi hattın öbür ucundakine.  Neredenmiş, sorabilir miyim?

Ne diyorsa karşısındaki artık, Emel kahkaha üstüne kahkaha patlatıyordu.

-Ayıp ettin ağabeyciğim, kumar borcu kalmaz tabii, hemen ödeyeceğim.

-Ne yani, bir de çıkmamış kolonlara mı istiyorsun? Şaka… Bir saat sonra her zaman buluştuğumuz kafeye mi geliyorsunuz Nihal ile birlikte? Tabii unutmam 5 liranı getiririm.

Telefon kapanınca gülüyordu, sordum.

-Ne parası bu?

-Süper Loto parası, bizim kayınbiraderle oynuyoruz. İki kardeşler ama kocam elini sürmez, o ise iki eli kanda bile olsa…  Öyle yıllardır birlikte oynuyoruz. İşbirliğimiz güzel, ben ödüyorum, o yatırıyor.

-Kazanmadığınız biletin parasını mı istiyor senden? diye takılacak oldum.  Bari oynarken sana sormuş muydu?

-Sormaz ki dedi Emel gülerek, bir kere anlaştık, işin güzel tarafı o sormadan oynar, çok da dürüsttür, çıkanı paylaştırır, ikiye böler.

-Buraya yazıyorum dedim, sana çıkacak bir gün. Çıkacak da bu şans mı olur, yoksa şanssızlık mı, onu bilmem.

-Nedenmiş o? diye sordu.

-Büyük ikramiye kazananların sevinci genellikle kısa sürüyor da ondan dedim. Haydan gelen huya giderken eldekini de götürüyor.

Ona birkaç ay zenginlikten sonra köydeki evini de kaybedip soğuktan donarak ölenleri, kazandığı milyonları uçak tutup kadınları doldurarak zevk sefa içinde bir ayda harcayıp eskisinden daha fakirleşenleri, her zevki deneyip aşırı doz uyuşturucudan ölenleri saydım.

- Kültür eksikliğinden diye yorumladı. Müzayedeleri gezer, sevdiğin ressamların tablolarını alırsın; tiyatro, opera hatta spor karşılaşmaları dünyanın neresinde olsa kaçırmaz, görürsün. Hiçbir şey yapamadın, dünyayı gezersin. Ayrıca şansını kollayacaksın ki o senden kaçmasın, hep seninle olsun.

Emel evden ayrılırken baktım, gözleri ışıltılı, joker gibi parlıyordu.

-Kesin bir gün kazanacaksın dedim, sen sanki şansın eserisin!

Akşam telefonda yine sesini duyunca şaşırdım.

-Konuşma, beni dinle dedi heyecandan kesik kesik konuşarak. Hani bana bugün şuraya yazıyorum falan, bir şey söyledin ya, o işte, o oldu.

-İnanmıyorum, onun için miymiş istediği 5 lira…

-Evet, beni denemiş. Onu ödemeseymişim…

-Kazandığınızı da paylaşmayacak mıymış?

-Sonra yüz yüze konuşuruz, tabii bunlar aramızda dedi birden tedirgin.

Ben daha kutlayamadan kapattı.

-Ne oldu diye sordu eşim, pek bir heyecanlısın?

-Emel’e dedim, hani bugün bize gelen okul arkadaşıma büyük para çıktı Süper Loto’dan.

-Baksana diye ekledim, kaç kazanmış altı bilen?

Eşim tabletinden sonuçları ve kazananları ararken sürekli tekrarlamaktan kendimi alamıyordum.

-Hayatımda tanıdığım en şanslı insan, sanki şansın eseri,  yüzündeki parıltıdan belli…

-Ooo, hiç fena değil dedi eşim. Bir kişi Süper lotoda 6 numarayı tahmin etmiş ve 49 milyon 657 bin lira kazanmış.

-İşte onlar dedim, şanslı Emel ile kayınbiraderi.

Emel’in kazandığı paradan kimseye söz etmedim, hep onun aramasını bekledim. Aramadı, üzerinden günler geçtikçe de Emel’i de, şansını da unuttum. Dört ay kadar sonraydı aldığım telefonla sarsıldım. Çocukluk arkadaşım Leyla hattın başında bana “Emel’in kliniğe yatırılmış olduğunu bilip bilmediğimi” soruyordu.

-Neden? diye bağırdım.

- Derin depresyon! Paranoya!

-Hangi klinik?

-Ben gidiyorum şimdi ziyaretine, onun için aradım seni, istiyorsan…

-Beş dakikaya hazırım.

Leyla arabada Emel’in Süper Loto kazandıktan sonra bir seri sağlık sorunu yaşadığını söyledi.

-Demek sen de biliyordun dedim Süper Loto’yu kazandığını.

-Duymayan mı var?

Emel evimizden ayrıldıktan sonra o gün kayınbiraderi ve eltisiyle buluşmaya gittiğinde kocasını da orada görünce olağanüstü bir şeylerin olduğunu anlamış anlamasına ama kayınbiraderi 49 milyon Türk lirası kazandıklarını birden söyleyince aşırı heyecandan kısa süren bir fenalık geçirmiş. “Sevinçten bir şey olmaz” demiş, ciddiye almamışlar. Akşam beni aradıktan sonra kendi aralarında bir eğlence düzenlemişler, hepsi birbirine sarılmış zıplarlarken Emel yine yığılmış yere ama bu kez kalkamamış. Hemen bir ambulansla en yakın tam teşekküllü hastaneye taşınmış sedyelerle.

Doktorlar kalp krizi geçirmekte olduğunu söyleyince çok şaşırmışlar. Hemen ameliyat salonuna alınmış. Stentler takılmış üç ana damarından tıkalı olan ikisine. Ama bir takım uyuşmazlık sonucu stent takımını iki kez daha tekrarlamak zorunda kalmışlar. Ardından beyin damarlarında da daralma olduğu fark edilince beyin felcinden endişelenilerek ciddi bir kontrol altında tutulmuş.  

Defalarca anestezi altında ameliyatlara sokulması, bir şekilde ölüp ölüp dirilmesi Emel’de depresyona yol açmış, her şeyden de korkar olmuş.

Klinikten içeri girince doğru danışmaya uğradık.

-Emel Hanım bugün taburcu oluyor diye müjdeyi verdi personel.

-Odasında mı diye sorduk ikimiz de bir ağızdan.

-Hayır, bahçede olmalı, yakınlarını haberdar ettik, onları bekliyor…

Emel bizi görünce çok sevindi.

-Ne bu halin? diye takıldım. Şans bu sefer fena vurmuş başına, öyle ki seni yere sermiş.

-Sormayın dedi bize de evinin bahçesinde gibi iki koltuk göstererek. Başıma gelenleri bir bilseniz…

-Kötü haber ile iyi haber aynı etkiyi yaparmış diye söze başladı. Yani üzüntü veya sevinç şoku aynı şiddetle kalp krizine yol açarmış. Bunu doktor açıkladı. Ben de üst üste iki kriz geçirmişim. İlki hafif, ikincisi tam anlamıyla.

-Sonra stentler takıldı, iyileştin yani…

-Öyle de büyük ikramiye şokunun ardından kalp krizleri geçirmem beni allak bullak etti. Ölüm korkusu panik ataklar yarattı. Tekrar tekrar kalp krizleri geçiriyorum sandım, her seferinde ambülanslarla hastanelerin aciline taşındım.

-Kalp krizinin tüm belirtilerini yaşıyorsun dedim, ama gerçekte kalpte bir şey yok, değil mi?

-Evet, bir ter döküyorsun, göğüste ağrı, nefessiz kalma… Çok korkunç. Üstelik paranoya halinde insanların bana kötülük etmek için haberler vereceklerinden endişeleniyor, kimseyi dinlemek istemiyordum. Sonunda bu kliniğe yattım işte.

-Sen Süper Loto’dan da vazgeçmişsindir diyecek oldu Leyla.

-O kadar korktum ki halimden, onu da duymak istemiyordum.

-Nasıl diye sordum tam anlamıyla iyileşmiş hissediyor musun?

-Çok daha iyiyim dedi gülümseyerek Emel, artık evime çıkacağım, biraz huzura kavuşacağım. Tüm isteğim bu. Sonra zaten içmiyorum o günden beri ama ilk iş sigarayı temelli bırakacağım.

-Güzel kararlar dedim. Yürüyüş lazım herhalde. Kilo vermek diyeceğim ama fazlan da yok gibi.

-İşte bu yüzden kalp krizi geçireceğim aklımın ucundan geçmezdi.  Ne bileyim ben, kendimin risk altında olmadığımı sanır, etrafımdakilerle ilgilenirdim. Hâlbuki bir damar yüzde doksan beş tıkalıymış, diğeri de yüzde elliden fazla…

-Hiç kan tahlillerinde, yıllık taramalarda falan görülmemiş miydi?

-Nereden görülsün? Kolesterolüm sınırda çıkıyordu o kadar.

-Yine şansın varmış dedi Leyla, kalp krizi geçirirken hastaneye varmışsın. Bambaşka bir ortamda kurtulamayabilirdin.

-Tabii beyne giden damarları da şimdi ilaçla kontrol altında tutuyorlar. Büyük bir tehlike atlattım anlayacağınız kızlar.

-Süper Loto sayesinde! dedim.  Şans yine iki kere vurmuş sana.

-Nasıl? diye anlamaz sordu Leyla.

-Sahi diye açıkladı Emel, eğer Süper Loto heyecanı yaşamasaydım, kalp krizi riski taşıdığımı hiçbir zaman bilmeyecektim.

-Üstelik dedi Leyla, milyonlar da başını döndürmeyecek artık, kalp krizin de milyonlarını koruyacak, zenginliğini yavaş yavaş hazmedersin.

Emel gülümsemeye başlamış, gözlerinde yine parıltılar belirmişti.

Uzaktan kocasıyla birlikte akrabaları grup halinde belirdi.

Tam vedalaştık ayrılıyorduk, karşıdan gelen iki hemşirenin heyecanlı konuşmalarını duyup kulak kabarttık.

-Ne kadar şanslı bir kadın!

-Evet de, alıştırarak söyleyecekler. Yoksa şok geçirirmiş yeniden…

Dayanamayıp sorduk.

-Duymadınız mı dediler, bütün gazetelerde var, “Süper Loto” idaresi Emel Hanım’ı reklam mankeni olarak kullanmaya karar vermiş. “Kalbinize dikkat, her an kazanabilirsiniz” sloganıyla.

-Ne kadar vereceklerdi? dedi biri ötekine…

-Her ay loto kazanmış gibi…

GELECEK HAFTA

ÖLESİYE SEVGİSİZLİK

05 Haziran Kısa Öykü: Ev yapımı artist

29 Mayıs Kısa Öykü: İstanbul şoförü

22 Mayıs Kısa Öykü: Yalanın yalancısı

15 Mayıs  Kısa öykü: Psikoz

08 Mayıs Kısa öykü: Yeniden kollarında