ersinaru@gmail.com
-Vay vay vay, bu ne güzellik efendim, bu ne zarafet, bir bahar çiçeği gibi açıverdiniz karşımda.
Moda’da, oturduğum apartmana giden bu çıkmaz yolda etrafıma bakındım.
-Sizsiniz siz! dedi bütün enerjisiyle üstüme doğru atılırken.
Gülümseyerek bir adım geri attım kendimi onun kollarından son anda kurtardım.
-İnsanlar bir merhabayı birbirlerinden esirgiyorlar. Ne kayıp değil mi?
Elimi sıkmış bırakmıyordu.
-Gününüz güzel olsun dedim elimi kurtarmaya çalışarak.
-Nereye? diye sordu ağzı kulaklarında, gözlerini neşeli bir şekilde oynatarak.
Samimiyetine şaşırıp evimi işaret ettim.
-Sakın orada oturduğunuzu söylemeyin! dedi bülbül gibi şakıyan sesiyle.
-Neden? diye sordum hep gülümsememi koruyarak.
-Çünkü diye bir kahkaha attı, her gün birbirimizi göreceğiz demektir.
Sonra elimi bırakıp, kollarını iki yana açtı.
-Ben de bu güzel apartmana taşındım.
İsmi Perihan imiş.
-Ama herkes bana Pollyanna der. Pollyanna Perihan !
Ondan kurtulup asansörü defalarca çağırdığım halde, her seferinde başka kattakiler yakalamış, her zamankinden daha fazla beklemiştim. Ama aynadaki aksimde hayret, hâlâ ağzım kulaklarımdaydı.
Bir test bu psikolojik hali doğrulamış. Hemen öncesinde gülen bir grup insanla, somurtan bir başka grup insan örneğin bir kaza fotoğrafına baktıklarında farklı tepkiler vermişler. Birinci grup iyimser bir şekilde “çok şükür ölü yaralı görülmüyor” derken, somurtanlar “Aman Allah’ım bu arabadan kurtulsan ne olacak, en azından sakat kalırsın” benzeri kötümser yorumlarda bulunmuşlar.
Daireme girince eşim hayli sıkıntılıydı.
-Evde bütün elektronik eşyalar sözbirliği etmiş gibi bir anda bozuldu.
Neredeyse duvara yapışmış, plazma televizyonun arkasındaki kabloları çıkartıp takmaya çalışıyordu.
-Boş ver dedim gülümsemeye devam ederek, radyo çalıyor ya.
Bana ters bir bakış attı.
-Radyo pilli dedi.
-Kapat aç hepsi hallolur dedim umursamazca. Ya da bir ara verir, benimle kahve içersin balkonda.
Kan ter içinde aletleri yeniden işler hale sokup balkonda karşıma oturdu.
-Ne oldu sana, sinirlerini mi aldırdın? diye sordu.
-Hep Pollyanna Perihan’ın yüzünden dedim. Ağzımı toparlayamıyor, hep gülümsüyorum.
-O da kim?
-Yeni taşınmış 15 Numaraya. Nemrut Nermin’in tam karşısına!
Pollyanna Perihan’ın tam zıttı kişiliğe sahip 16 numarada oturan Nermin Hanım’ı sabah görenlerin günü ters gidiyordu.
Hiçbir şeyi beğenmez kibirli bakışları tüm komşuları bezdirmişti. Apartman dışında onunla karşılaşanlar yollarını değiştiriyor ya da görmezden geliyorlar ama asansör gibi kısa, dar alanda onun aksiliklerinden kaçamıyorlardı.
Yeni bir konu bulamazsa ezberlediğimiz şikayetlerini tekrarlıyordu.
-Bugün hava kasvetli! diye başlıyor.
-Baharın da geleceği yok. Ne giyeceğimizi şaşırdık diye devam ediyor.
-Asansör de bir türlü inmek bilmiyor diyerek sürekli iç çekiyor.
-Maksimum kiloyu değil, göbeğin ucundan itibaren insanların hacmini hesaplamalılar diye etrafa çemkiriyor.
Daha da bir şey bulamazsa asansörün dört yıl önce yenileştirildiğinde güvenlik için koyulmuş otomatik ikinci kapısını yeniden eleştiriyor, “bu asansör bir kişilik oldu” diyerek öyle bir öflüyordu ki karşısındakinin kendisini mümkün olsa dışarı atası geliyordu.
Kapıcımızın karısı Nurgül, Nemrut Nermin ile Pollyanna Perihan’ın apartmanın dış kapısında ilk karşılaşışlarına tanık olmuş, gülmekten anlatamıyordu.
Pollyanna Perihan aynı bana yaptığı gibi mutluluktan uçarcasına Nemrut Nermin’e sarılmaya kalkmış, diğerinin kendisini “Ne oluyor?” diyerek yana çekmesiyle bir anda ringdeki boksörler gibi yer değiştirivermişler.
Pollyanna Perihan bozuntuya vermeyerek yeni bir hamle yapmış, “Ne oldu komşum, bir felaket mi geldi başına?” diyerek bu kez şefkatle yaklaşmış, Nemrut Nermin ise “Biraz rahat kalmak istiyor insan, hep pişmiş kelle gibi sırıtılmaz ki” diyerek yeni apartman sakinimizi tersleyivermiş.
Nurgül çöpümüzü alırken usulca soruverdi.
-Pollyanna ne ki?
Ona Pollyanna’nın bir çocuk romanı kahramanı olduğunu, iki koltuk değneği vererek bacaklarının sağlam olup yürüyebildiklerine şükrettiren bir yaşlı kadın sayesinde babasının bir mutluluk oyunu başlattığını söyledim. Bu küçük kızın babasını da kaybedip aksi teyzesinin evine yetim öksüz olarak sığınınca bu mutluluk oyunu sayesinde hayata tutunduğunu, hatta teyzesi dahil tüm köye mutlu olmayı öğrettiğini anlattım.
-Tıpkı mutlu sonlu Amerikan filmleri gibi dedim.
-Anladım dedi Nurgül, öyleyse bu apartmana onu Allah yolladı. Nemrut Nermin’i bir güldürsün, bütün apartman kahkaha atar her gün.
Bizi hayrete düşüren, o günden sonra birbirinden ayrılmaz bir ikili haline gelmeleriydi. Nurgül’e sordum. O da buna akıl sır erdiremiyordu. Eskiden gördük mü kaçtığımız Nemrut Nermin’in yüzünde tebessüm belirip belirmediğini merak etmekten ölüyor, onu bir kerecik görebilmek için olmadık karşılaşma fırsatları yaratmaya çalışıyor ama bir türlü başaramıyorduk.
Nurgül siparişleri almaya geldiğinde kapının dışında her ikisinin de iliştirilmiş listeleriyle karşılaşıyor, paranın üstünün ise sepetlerine koyulması isteniyormuş. Çöpleri de aynı şekilde saatinde kapılarının önünde bırakılmış oluyormuş.
Dayanamayıp zillerini çaldığında ikisi birden aynı evden sesleniyor, “Merak edilecek bir şey yok!” diyorlarmış. Bu cevap bazen Nemrut Nermin’in dairesinden, bazen Pollyanna Perihan’ın evinden geliyormuş.
-Sabah akşam ne yapar bu zıt ikili diye sordum eşime.
Çocukluk arkadaşım Leyla’ya göre ise hiç de şaşırtıcı bir durum değildi.
-Birbirlerini kendilerine benzetmeye çalışırlar dedi.
Bir araştırmaya göre iyimserliğin yüzde ellisi genetikmiş. Yüzde kırkı kişinin kendi çabasıyla oluşur, yüzde onu ise çevrenin etkisiyle eklenirmiş. İyimserlik çabayla elde edilirken, kötümserlik kılını kıpırdatmadan yayılır hatta veba gibi çabuk bulaşırmış.
Kim başlattı hatırlamıyorum ama apartmanda Perihan mı Nemrutlaşacak, yoksa Nermin mi Pollyanna olacak iddiasına girenlerin sayısı her geçen gün artıyordu. Havalar da ısındığına göre iddiayı kazanan taraf bahçede mangalı yakacak, şişleri hazırlayacaktı.
Yaz sıcakları bastırıp evler gün boyu oturulmaz hale gelince ilk kez apartmanın dış kapısından çıkarken görüldüler. İlgiyi arttırmak için onlar da oyun oynuyor olmalılar, arkadan seslenen birinci kat komşumuza bir dönüp bakmamış, kol kola yürüyüp gitmişler, akşam da yine kimseye yakalanmadan geri dönmeyi başarmışlardı.
Dışarı çıkışları Pollyanna Perihan’ın hanesine artı puan olarak yazıldı. Nemrut Nermin’in baskın çıkacağına inananlar, onun daha önce de etrafındakilere çemkirmek için günde birkaç kez dolaşıp geri döndüğünü ileri sürdüler.
Kadıköy çarşısında her ikisinin de bir lokantada servisin gecikmesine karşı çıkıp mekânı terk ettikleri duyulunca bu kez Nemrut Nermin’in hanesine artı yazmaya kalktılar. Nihayet Pollyanna Perihan da onlara göre toleransını kaybetmişti.
Apartman aralıklarında iddiacılar kendi savlarını güçlü göstermeye çalışır, karşı tarafa yenilgiyi kabul ettirmek için uğraşırken bu iki zıt karakterli hanım dairelerinin kapısını açarak bu oyuna son verdiler.
-Kimse kimseyi kendine benzetemedi, hepiniz kaybettiniz dediler.
Hafta sonu gelmiş, pazar akşamı herkes şişini, etini beraberinde getirmişti. Görünürde gerçekten bir değişiklik yok gibiydi. Nemrut Nermin yüz hatları her zamanki gibi aşağıya sarkmış, mangalın etrafında dolaşıyordu. Pollyanna Perihan ise etrafına gülücükler yollamaya devam ediyordu. İddiayı kazanamamayı kendilerine yediremeyenler merakla ikisinin her hareketini izlerken apartman yöneticisinin sinirli gelişi hepimizi şaşırttı.
-Hanımlar diye ikisinin üzerine yürüyen Nail Bey, elindeki kâğıdı sallıyordu. Bunca yıldır yöneticiyim…
Herkes etrafını alıverdi.
-Bu kadar insafsız eleştirilerle karşılaşmadım.
Meğer 20 gündür birbirinden ayrılmayan bu ikili kafa kafaya vermişler, apartmanın gözden geçirilmesi gereken su tesisatından tutun da ses yalıtımına, çatının akmasından, asansörün gecenin sessizliğinde uykudan uyandıran gürültüsüne kadar tüm aksaklıklarını bir liste halinde hazırlayıp üstüne de apartman manifestosu yazmışlardı.
-Yıllardır çivi çakılmamış, yenileştirilmemiş bir evde yaşanılamaz diyerek Nermin suratını daha da fena asıyordu.
-Pamuk eller ceplere diyordu gülümseyerek Perihan, parayla her şey hallolur!
Mangalın ateşi geçmişti, beyaz küller içinde hâlâ parlayan korlar etleri pişirmeye yetmeyecekti.
Kat sahipleri kaygılı görünüyorlardı. Kafadan yapılan bir hesap ciddi bir katılım gerektiğini gösteriyordu.
Karşı komşumuz Melahat Hanım dayanamadı.
-Biz kötümserlik mi iyimserliği yenecek yoksa iyimserlik mi her şeyi alt edecek diye iddialara girerken nereden geldi aklınıza birleşip de apartmana sorun çıkartmak? diye sordu.
Birbirlerini ikna etmek için üzerinde tartışılacak somut konu olarak apartmanı seçmişler.
-Günlerce süren tartışmalarımızın sonunda bardak boş, dolu demeyi bıraktık, ikimiz de gerçekçi olduk dedi durumdan memnun görünen Pollyanna Perihan.
-Olmaz olaydınız dediğini duydum, onun kiraladığı dairenin sahibi Samime Hanım’ın. Boş dolu diye tartışmaktan, bardağı kırdınız, bardağı!
Galiba en büyük fatura da ona çıkmıştı.
Gece bitip de herkes dağılırken onun kendi kendine söylendiğini duydum.
-Ama ne mutluluk oyunuymuş! diyordu.
-Seni mendebur Pollyanna!
GELECEK HAFTA
MODA’DA SERENAT
2 Temmuz Kısa öykü: Aramızdaki engeller
25 Haziran Kısa öykü: Dünya telaşı
18 Haziran Kısa öykü: İstanbul sokaklarında babam
11 Haziran Kısa öykü: Saklanan insanlar
4 Haziran Kısa öykü: Başkasının evi
28 Mayıs Kısa öykü: Adam gibi adam
21 Mayıs Kısa öykü: Ölümsüzlüğe doğru
14 Mayıs Kısa öykü: Light anne sütü
7 Mayıs Kısa öykü: Güzel koleksiyoncu
30 Nisan Kısa öykü: Taşeron evlat
23 Nisan Kısa öykü: Bahtsız Bahri
16 Nisan Kısa öykü: Yarınsız hayatlar
9 Nisan Kısa öykü: Şeytan kadınlar
2 Nisan Kısa öykü: İçimizdeki Tankut
26 Mart Kısa öykü: Evimdeki kara büyü
19 Mart Kısa öykü: Yoksa kardeşim misin?
12 Mart Kısa öykü: Siyah beyaz hayaller
5 Mart Kısa öykü: Bunlar da çok güzel
26 Şubat Kısa öykü: Benim de canım var
19 Şubat Kısa öykü: Bizimkisi asrın aşkı
12 Şubat Kısa öykü: Aşk fırsatları sever
5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler
28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu
22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler
15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık
8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi
1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf
25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?
18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren
11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj
4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık
27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk
20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik
13 Kasım: Kısa öykü: Ömre bedel hata
06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı
30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar
23 Ekim Kısa öykü: Dayının şeridi
25 Haziran Kısa öykü: Dünya telaşı