Kısa Öykü: Light anne sütü

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

Anneler Günü’nde Moda’daki evimin balkonundan İstanbul siluetine bakarken gözlerim Fatih’te doğduğum mahalleyi aradı.

-Biliyor musun dedim, bebekliğimde annem hastaymış, her lohusa ziyaretinde bana yeterince süt veremediğini hatırlar üzülürdü. Halbuki hiç de hastalanmazmışım.

Eşim bu ani duygulanışıma şaşırdı.

- Giriş katındaki gelinden aklıma geldi dedim, bol sütü varmış ama bebek nedense kilo alamıyormuş.

-Anne diyet yapıyordur dedi eşim konuya ilgisini kaybederek, kendisi hep light yiyorsa, sütü de light geliyordur.

-Sen nereden biliyorsun ki bunları?

Mantık yürütüyormuş, sıfır bedenden nasıl büyüme beklenirmiş.

-Sanki ekonomi üzerine konuşuyoruz dedim gülerek.

Aşağıya indiğimde Bengisu Hanım’la kapıda karşılaştım.

-Torun çok tatlı da işte süt…dedi kaygılı.

Doktora başvurmuşlar, annenin beslenmesi normalin de üstünde “fevkalade”ymiş. Ama bebek tartıda yine bir gram bile almamış çıkınca mecburi ek mama verilmiş.

-Bizim gelin Yeşim’i bir görseniz deli deli bakıyor. Bebeği kedi gibi tam korumaya aldı, tırnaklarını çıkarmış, oğlum dahil kimseyi biberonlara yaklaştırmıyor.

Ayrılırken dertli, başını salladı.

-Bebeği kucağıma bile vermiyor!

Yeşim’in bebeği 18 dairenin yaş ortalamasının 50’nin üstüne çıktığı Moda’daki apartmanımızın baş konusu haline gelmişti. Herkes kilo almasının derdine düşmüşken, vergi memuru Mümtaz Bey olaya sanki nüfus açısından bakıyordu.

-Şöyle bir hesapladım deyişini duydum, bu apartmanda 75 yaş üstü mal sahipleri Allah geçinden versin, kazara ölüverse, boşalan daireleri dolduracak çocuklarımız, torunlarımız yok!

Sadece kapıcımızın karısı Nurgül kaygısız gülümsüyordu.

-Valla her gün üç litre süt götürüyorum, burnunu sıkıp içiyor. Bu gelinin sütü gelmeyecek de kimin gelecek?

Nurgül haklı çıktı, bebek bir aylık olduğunda ele gelmiş, normal kilosuna ulaşmasına az kalmıştı.

Eski zamanlardaki gibi komşuluk ilişkilerimiz canlanmış, bebek apartmanımıza neşe getirmişti.

-Ah artık torunumuzu da sevebiliyoruz diye sevincini paylaşıyordu Bengisu Hanım, bir gün gelin de görün, pek tatlı maşallah!

Biz de teklifi ikiletmeyip ziyaretlerine gitmiş, karnı tok, yatağında hedefsiz tekmeler atan bebeğe bakıp “Bu hızla büyümeye devam ederse, milli takıma santrfor olur” diyerek aileyi tebrik etmiştik.

Babaanne Bengisu Hanım da işleri yolunda giden çiftçi karısı gibi “maşallah sütümüz bol” diye gerinerek dolaşmaya başlamıştı.

Aldığımız haberlere göre anne sütü bebek onunla beslendikçe artıyor, gelin fazla sütünü özel saklama kaplarında biriktiriyordu.

Öyle ki bebeğin iştahına yetişmek için, anne baba vardiyalı çalışmaya başlamışlardı. Gündüzleri anne bebeği emzirirken geceleri baba buzdolabına sıralanan sütleri ısıtıp ısıtıp veriyordu. Bu ağır işçiliğe karı koca ancak bir ay dayanabildiler.

Yeşim kocasının gündüzleri işte çalışarak gece bebeğe süt vermeyi sürdüremeyeceğini görüp bakıcı aramaya başlamıştı. Hamilelik öncesi gittiği Fitness kulüpte çalışan genç Sertap’ın işinden ayrılıp geceleri bebek baktığını öğrenince hemen onunla anlaştı.

Sırf gece sütleri için de bir mini buzdolabı konmuş, bakıcıya ayrılan yer adeta bir süt sağım ve emzirme odasına çevrilmişti.

Tam her şey yolunda giderken Nurgül’ün sipariş almak için kat dolaşırken verdiği haberle tüm apartman yine altüst oldu. Bebeğin büyümesi durmuş, tartının ibresi yine terse dönmeye başlamıştı.

Her kafadan bir ses çıkıyordu.

Yeni bakıcı Sertap görevini iyi yapmıyor olabilir miydi?

-Ay ben de bundan kuşkulandım diyordu Bengisu Hanım meraklı komşularına, üç gecedir hafiye gibi peşindeyim, bakıcımızda kusur yok, sütü saatinden biraz önce istenen derecede hazır tutup, bebeğin viyaklamasını iki etmiyor, biberonu anında veriyor.

Dört numaralı dairenin sahibi ortalık karıştırıcı Tülay Hanım’a gün doğmuş, Yeliz’in buzdolabına dizdiği sütlerini tartışmaya açarak kuşku yaratmayı bu kez becermişti.

-Ay ben bilmem diyordu. İnternette anne sütü satılıyormuş. Belki de Yeliz benim sütüm diye önce bunların kalitelisinden verdi, sonra da ucuza kaçtı, kim bilir…

Yeliz apartmanda sütü üzerine şaibeler yayılmasına kızıp soluğu hastanede almış, kimlik numarasıyla birlikte adına düzenlenmiş, kendi sütünün son derece kaliteli olduğunun sertifikasını daire kapısına asarak herkesi bir anda susturmuştu.

-Aman kimse gelmesin şu aralar evimize diyordu Bengisu Hanım, gelin çok öfkeli!

Yine de kendimizi alamıyor, fırsat oluşturup bebeğin beslenmesi konusunda içimizi rahatlatıcı haberi almaya çalışıyorduk.

-Yok dedi Bengisu Hanım, bu işte gerçekten bir gariplik var.

Bebeğin büyüme cetvelindeki zikzaklara doktorlar da şaşırıyormuş.

-Sütü günü gününe uymuyor desek, Yeliz onu da analiz ettirdi. Üç gün üst üste saklama kabına koyduğu sütlerden alınmış birer örneğin tahlil sonucu hep aynı kalitede çıktı. Söyleyin Allah aşkına bu sütün sırrı ne ki içindeki değerli tüm maddeler bir kaybolup, bir geliyor?

Sütün kalitesinin günü gününe uymamasının sırrı çok geçmeden bir hırsızlık olayıyla ortaya çıktı. Bütün apartmanı ayağa kaldıran bağırış, koşuşturma ve kapı çarpmaların ardından “yakalandı” çığlıklarıyla gecenin bir yarısı giriş katına doluşmuştuk.

Kapıcımız Ahmet Bey hırsızı kıskıvrak yakalamış, polis gelene kadar kaçmasın diye kazan dairesine kilitlemişti. Hırsız tam bakıcının kaldığı odanın penceresinden girmek üzereymiş. Ahmet Bey belinden yakalamış, bakıcı Sertap da uyanıp, çığlığı basmış...

Poliste hırsız bakıcı Sertap’ın ağabeyi çıkınca işin rengi değişti. Her ne kadar iki kardeş yemin billah ederek maksatlarının sadece birbirlerini görmek olduğunu söyleseler de apartmanın hemen önündeki açık otoparka konulmuş mobese kameraları Sertap’ın ağabeyinin eli boş gelip içi dolu bir torbayla çıkışını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde delillendiriyordu.

Tüm aile seferber oldu. Sakladıkları paralar, kadınların takıları, bilgisayarlar, değerli ne varsa yerinde duruyor, hatta bebeğin henüz kasaya konulmamış altınlarının sayısında bile eksik çıkmıyordu. Hırsızlık sabitlenmiş ama çalınan bilinmiyordu.

Apartmanın kuşkucu dört numaralı mal sahibi Tülay Hanım kapıdan onlara bir uğradığında Yeliz’e bir kaşını kaldırarak can alıcı sorusunu sorarak yine ortalığı karıştırdı.

-Ay bu adam bebeğin sütlerini çalıyor olmasın?

Yeliz dışında kimse Tülay Hanım’ın kuşkusunu ciddiye almamış, gülüp geçmişti. Kalitesi bile şüpheli olan anne sütünü kim, neden çalacaktı?

Yeliz hemen bakıcı odasındaki mini buzdolabındaki tüm süt kaplarını toparlayıp tahlile götürmüş, böylece sütlerinin yarısından fazlasına su eklendiğini öğrenmişti.

Yeliz o hırsla doğru karakola başvurmuş ve sütlerini çalıp yerine su katanlar hakkında suç duyurusunda bulunarak polisleri güldürmüştü. Bengisu Hanım’ın anlattığına göre gelin yılmamış ısrarla bu iki kardeşin evlerinin aranmasını istemişti.

Sertap ve ağabeyinin birlikte yaşadığı evde yapılan arama da sonuç vermemiş, mütevazi apartman dairesinde değerli hiçbir şey bulunamamıştı. Sadece bankaya yeni yatırılmış 4000 Türk lirasının kaynağı belirsizdi. Sertap’ın ağabeyi bu paranın Fitness kulüpte çalışırken müşterilerden aldığı bahşişlerle biriktiğini söylüyordu.

Yeliz bu kez Fitness kulübün aranması için karakolda olay çıkartmış, Bengisu Hanım’ın polislere ricalarıyla baskın yapılmış ve buzdolabında gerçekten de 250 mililitrelik özel küçük biberon benzeri plastik kaplarda Yeliz’in sütleri bulunmuştu.

-Ahlaksızlar diyordu Bengisu Hanım, “Altın kondisyon suyu” etiketiyle torunumun sütlerini fahiş fiyata satmışlar.

Çocukluk arkadaşım Leyla ile konuştum. O da bir yerlerde okumuş, Amerika’da bir çılgınlık halindeymiş, vücut geliştirmeciler lıkır lıkır anne sütü içiyorlarmış. Talebi karşılamak için Kolombiyalı kadınlar atölyelerde kendi sütlerini sağıyorlarmış.

-Anne sütündeki o sarımsı renk yüksek beta karoten düzeyinden kaynaklandığı için hem kondisyonu hem de bağışıklığı artırdığına inanılıyormuş.

-Ne? diye bağırıyordu Mustafa Bey, yarım litresi 200 lira mı?

Yeliz’in anne sütü hırsızlarına açtığı davanın gününde tüm aileyi arabaya binerlerken gördüm.

- Analarındandan emdikleri sütü burunlarından getireceğiz diye seslendi Bengisu Hanım. Parmak kadar bebeğe yapılır mı bu?

Mahkemenin de süt davası ilgisini çekmiş olmalı, savcı soruşturmayı jet hızıyla bitirmiş, hakim davayı tek celsede sona erdirmişti.

Bengisu Hanım’ı ziyaret ettiğimde geliniyle birlikte gazeteleri masaya dizmişler dava hakkındaki yazıları keyifle okuyorlardı.

-Bakın dedi Bengisu Hanım, bakıcı süte su katışını ak sütten çıkmış kaşık gibi savunuyor. Bebeğe kötülük etmemiş, tam tersine gereksiz yere tosunlaşmasın diye light süt hazırlamış ona.

Televizyonda da Yeliz’in çalınan sütünün davasından renkli görüntüler veriliyor, dava sonucu yapılan seri operasyonlarla bazı kulüplere yapılan baskınlarda ele geçirilen biberonlarda anne sütleri terör örgütünün kaleşnikofları gibi sıralanmış, ekranda tekrar tekrar gösteriliyordu.

Bazı kulüplerin kapılarına mühür vurulmuş, isyan eden mahalleli “sütü bozuklar” diye önlerinde protesto gösterileri düzenlemişti.

Sabah kapıcımızı yanında bir ustayla beraber Bengisu Hanımların dairesinin penceresine demir parmaklıklar takarken gördük.

Yeşim’in bebeği için biriktirdiği biberonları korumak içinmiş.

-Neme lazım diye seslendi komşumuz, anne sütüne de göz diktiler.

GELECEK HAFTA

ÖLÜMSÜZLÜĞE DOĞRU

7 Mayıs Kısa öykü: Güzel koleksiyoncu

30 Nisan Kısa öykü: Taşeron evlat

23 Nisan Kısa öykü: Bahtsız Bahri

16 Nisan Kısa öykü: Yarınsız hayatlar

9 Nisan Kısa öykü: Şeytan kadınlar

2 Nisan Kısa öykü: İçimizdeki Tankut

26 Mart Kısa öykü: Evimdeki kara büyü

19 Mart Kısa öykü: Yoksa kardeşim misin?

12 Mart Kısa öykü: Siyah beyaz hayaller

5 Mart Kısa öykü: Bunlar da çok güzel

26 Şubat Kısa öykü: Benim de canım var

19 Şubat Kısa öykü: Bizimkisi asrın aşkı

12 Şubat Kısa öykü: Aşk fırsatları sever

5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler

28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu

22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler

15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık

8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi

1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf

25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?

18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren

11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj

4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık

27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk

20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik

13 Kasım: Kısa öykü: Ömre bedel hata

06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı

30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar

23 Ekim Kısa öykü: Dayının şeridi