Kısa öykü: Hanımefendinin küfürleri

RÜYA ERSİNA UYGUR
ersinaru@gmail.com

-Yarın bize kız istemeye geliyorlar…

Balkonun eşiğinde pervaza dayanmış, tepkisini bekliyordum.

-Gelsinler.

-Veriyoruz öyleyse kızı?

-Hangi kızı?

Başını tabletinden kaldırmış, eşim hayretle bana bakıyordu.

-Gene ne işler çeviriyorsun sen, kızımız yok ki bizim?

-Nihayet beni dinlemeye karar verdin dedim karşısındaki koltuğa otururken. Biraz önce Nermin telefon etti, oğlu evleniyormuş, müjdeyi verdi.

-Kiminle?

-Karşı kapı komşularımızın kızlarıyla!

Eşim birden ilgilendi. Ben de ballandırarak anlatmaya devam ettim.

-“ Nermin” dedim, “Talu ailesi ise, turnayı tam gözünden vurdunuz. Çok nazik insanlardır. Hayatımda tanıdığım en kibar çift!”

-Doğru dedi eşim, adam dışişlerinde çalışmış. En son Japonya’da görev yapmış, Tokyo’da büyükelçi… Geçen gün kapıda seni beklerken karşılaştık, ayaküstü söyledi.

- “Hele de evin hanımı, haza hanımefendi derler ya, tam öyledir. Bence anasına bak kızını gözün kapalı al!” dedim ama…

-Ne oldu beğenmedi mi bizim Nermin? Hâlbuki öyle titiz biri de değildir.

-“Ben yine de kızı bir görmek istiyorum” dedi. Ne kibar annelerden ne edepsiz kızlar çıkarmış… Ailelerine kaba saba, ağzı bozuk insanların girmesini istemezmiş. “Orhan bize öyle birden söyleyince bir araştırayım dedim. Senin çocukluk arkadaşın Leyla ile karşılaştık bu arada. Şansa bak onunla laflarken adresten söz ettim. O da oturduğun apartman olduğunu söyleyince …” falan.

Eşim güldü.

-Ne yani bizim evimizde karşıki komşunun kızını mı isteyecek?

-Yok, tam bir kız isteme değil de, işin doğrusu karşıki komşunun kızı evimizde görücüye çıkacak.

-Nasıl olacak o?

-Nevin dedim koltuğumda doğrularak, kapı komşumuzla kendilerini akşama çaya davet etmemi istedi. Oğlu Orhan ile müstakbel gelini haberdarlar. Hani tarafsız bir alan ya, bizde olacağı için gençlere eğlenceli gelmiş…

-Güzel dedi eşim. Peki, Talu ailesi bundan haberdar mı?

-Birazdan benden öğrenecekler.

Eşim eğlenceli bir olayla karşılaşacağı için memnun, alışverişi yapmayı üstlendi.

-Öyleyse davet ediyorum diyerek kalktım.

Talular kızlarından Nermin’in niyetini öğrenmiş olmalılar, ağırdan alarak kabul ettiler. Yine de akşam saat dokuzda zili çalıp ilk gelen onlar oldu.

Karı koca divana oturmuşlardı ki Nermin ile kocası Kerem geldi. Birbirleriyle el sıkışıp yerlerini alırken, gençler de kapıda belirmişlerdi.

-Firuze Talu!

Tam üçüncü kezdir karşı komşumuzun adını tekrarlıyordu Nermin.

-Tanışmış mıydık? diye sordu Firuze Hanım kibarca. Aslında sizin isminiz de bana pek yabancı gelmiyor.

-İnsan insana benziyor dedi Nermin bir kaşını kaldırmış kuşkulu süzerek.

Orhan ve Banu’nun salona girmesiyle Nermin’in anlaşılmaz saldırganlıktaki tanışıklık atakları kesilmiş oldu. Gençler birbirinin anne ve babasının ellerini öptüler. Sonra da karşılıklı koltuklara oturdular.

Nermin’deki tuhaflığı sanırım ilk oğlu fark etti.

-İyi misin anne? diye sordu.

-İyiyim dedi Nermin, bakışlarını Firuze Hanım’dan kızı Banu’ya kaydırarak.

Ardından hepimizi şaşırtan yeni bir saldırıda bulundu.

-Sizi çıkardım Firuze Hanım, nereden nereden derken, buldum. Ben sizi Facebook’tan tanıyorum!

Firuze Hanım birden kıpkırmızı kesildi.

-Sosyal medya dedi başını yana eğerek, gerçek değil biliyorsunuz, sanal, bambaşka bir dünya…

-Öyle de, RTÜK yazdıklarınızı okusa, sanal manal, sizin beş yıl o âleme girmenizi yasaklar.

Firuze Hanım bu kez kocasından medet umarcasına koluna dokundu.

-Öyle değil mi canım, insan sosyal medyada…

Eşi Haldun Bey ayakkabılarının sivri uçlarını birbirine sürtüyor, görünürde sessiz kalmayı yeğliyordu.

-Yani Firuze Hanımcığım paylaştığınız yakası açılmadık küfürler… Valla yenilir yutulur değil.

-Bakın dedi Firuze Hanım, çoğunu okumadan, bana geldiği gibi yolluyorum.

-Öyle de dedi eliyle cep telefonu ekranındakileri iteleyerek Nermin, şu cümlenizi okusam… Hitap olarak birinci kelimeniz  “ulan” ile başlıyor. Sonra köylüden söz ederken bir sıfat kullanıyorsunuz ki bir hanımefendinin yazdığına kimse inanmaz. Açlıktan yiyeceğini yazdığınız ağıza alınmaz cümlenizdeki en kibar sıfatınız “şerefsiz”.

Orhan ile Banu bakışıp, bir kahkaha patlattılar.

Sonra Banu hayretle annesine döndü.

-Anne! Sen? Sen gerçekten Face’de sağa sola küfürler mi savuruyorsun? 

Nermin’e dönerek açıkladı.

-Annem bırakın küfrü, daha küçük bir çocuktum, masada tuz isterken lütfen eklemezsem beni uyarır, bu hatayı bir daha tekrarlarsam isteğimi duymazdan gelir, hele de bunu misafirlerin önünde yaparsam ertesi gün üç öğün yemekte bana sürekli lütfen dedirtirdi. Öyle abartılı kibarlık düşkünüdür.

Arkasından da babasından yardım istedi.

-Öyle değil mi baba?

-Annen küfür bilmez! dedi Yalçın Bey tok sesiyle.

-Peki, dedi inanmaz şekilde Nermin, kim yolluyor o halde o galiz küfürleri, yoksa hesabınız mı çalındı?

-Bilemedim şimdi, dedi sıkıntılı Firuze Hanım kızına bakarak,  küfürlü paylaşımları bazen anlayamayabiliyor insan, öyle değil mi?

Nermin’in ısrarlı saldırganlığı karşısında Banu da sessizliğe bürünmüş, babası gibi birbirine sürttüğü ayakkabılarına gözünü dikmişti.

Orhan hemen Firuze Hanım’a döndü.

-Annem size iltifat etmek istiyor da pek anlatamıyor dedi. Asıl o küfretmeye bayılır da sizin tersinize Facebook’ta kendini kibar gösterir.

Nermin şaşkın, itiraz etmeye çalışırken eşim ile Kerem kahkahayı patlattılar.

-Yahu dedi Kerem seni o galiz küfürlerinden biri sayesinde tanıdım.

-Nasılmış o? diye sordu Nermin şaşkın.

- Biz mahallenin gençleri duvar bulup üstüne oturmuş laflıyoruz dedi Kerem Firuze Hanım ile Haldun Beye bakarak. Gençlik işte bildiğimiz küfürleri yarıştırıyoruz. O sırada Nermin geçti önümüzden. Gurubun en bitirimi Adnan “şu kız var ya, şu kız” dedi, kız kardeşimin arkadaşı, annem onun eve gelmesini yasakladı.

-Yalan dedi Nermin, nereden bulup da uydurursun bunları. İnanmayın efendim eşimin hayal gücü inanılmaz geniştir.

-Madem sayende bu konu açıldı, sen de dinle bakalım dedi, Kerem.   Bizim Nermin komiklik olsun diye öyle küfürler uydurup kız arkadaşlarını güldürüyormuş ki, Adnan’ın annesi meraklanıp bunlar neye bu kadar gülüyor diye kulak kabartmış.

-Canım dedi Nermin, küçük bir kızım daha, 14’ümde yokum…

-Yoksun da, küfrün yaşından büyük. O kadar ayrıntılıymış ki Adnan’ın annesi dayanamamış, öfkeyle odaya dalıp, seni evden kovmuş.

-Öyle de olmadı dedi Nermin, iyice koltuğunda büzülerek. Sadece evinde küfredilmesine izin vermediğini, dışarda ne istersem söyleyebile…

Hepimiz onun daha kibar görünebilmek için kırılıp dökülerek yaptığı savunmaya daha fazla dayanamadık. Gençler kahkahalarını tutamıyorlar, Firuze Hanım çantasından çıkardığı mendille yaşaran gözlerini kenarından silerken, ağzından garip sesler çıkmasını engelleyemiyor, eşim alenen gülüyordu.

O gecemiz kız istemeden çok daha uzun sürdü. Balkona geçmiş, mehtapta çaylar, kahveler birbiri ardına içilirken,  Nermin ile Firuze Hanım iyice kaynaşmışlar, yaşamlarının kesişen anlarını ve bulundukları ortak yerleri heyecanla bir puzzle’ı birleştirir gibi bilgileriyle tamamlıyorlardı.

Bir ara dizüstü bilgisayarımı istediler. Önce Facebook’ta Nermin’in sayfasını açtık.

Nermin profil fotoğrafında gözünde yakın gözlükleri, bir profesör edasıyla kitap okuyordu. Paylaşımları imza ya da yardım kampanyalarıydı. Bazen de yazarlardan özlü sözler paylaşmıştı. Kapak fotoğrafı olarak satranç tahtası üzerinde piyonlar koymuştu.  

-Pek entelmiş sayfan deyiverdim. Dirseğiyle koluma vurup, kıkırdadı.

-Değil mi ama!

Firuze Hanım’ın Facebook sayfasının kapağında bir dağın yamacında çiçeklerden yapılmış bir Türk Bayrağı, profil resmi yerinde ise eşofmanı ile koşuşu görünüyordu.

-Siz de deyiverdim, oldukça kararlı bir koşudasınız bayrağa doğru…

Erkekler masanın bir ucunda dış politika konusuna dalmışlar, Türkiye’nin olası bir savaşa girme risklerini tartışıyorlardı. Kerem’in bir kulağı bizdeymiş, dayanamadı döndü.

-Sanalda herkes olmayıp da gönlünde yatan aslanla çıkıyor ortaya. Bizim Nermin meğer eskilerin deyişiyle ordinaryüs profesör olacakmış, sanalda kasım kasım kasılıyor.

Nermin’in protestoları arasında güldük yeniden.

Saat sabahın ikisi olmuştu.

-Oo dediler güneşi doğuracağız burada.

Tam kalkmaya hazırlanırlarken Orhan ve Banu el ele tutuşmuş balkon kapısını tuttular.

-Bizi unuttunuz dediler.

Nermin Banu’ya göz kırptı.

-O iş tamam dedi.

-Annem diye atıldı Orhan,  küfürbaz olmakla kalmıyor, bir de racon kesiyor.

Yeni gülüşmelerin ardından Firuze Hanım Nermin’in yardımına koştu.

-Görücüye çıkan kızlar pek lafa karışmazlar diyerek şakadan kızını azarladı.

Banu’nun bakışlarını görünce hemen düzeltti.

-Bizim zamanımızda öyleydi demek istedim.

Orhan annesinin konuşması için bir işaret yaptı.

Nermin kararlı bir şekilde ayağa kalktı.

-Tamam dedi. Olduğum gibi konuşayım baştan da, yanlış anlaşılma olmasın.

Merakla kulak kesildik.

-Annen sanalda küfürbaz ama kendisi çok hanımefendi, onu sevdim diye başladı.

Sonra birden 14 yaşındaki küfürbaz haline dönüşüverdi. 

-Sen de madem gelinim olacaksın, şu eşek sıpasını büyütmek için az emek vermedim ben dedi. Şimdi sen…

Kerem gülerek karısını kapıya doğru iteledi.

-Sabahın köründe kibarlığı tutturamayacaksın Neriman dedi herkesin kahkahaları arasında,  iyisi mi ağzını bozmadan çıkalım…

GELECEK HAFTA

GEÇMİŞİN AYNASINDA GÜZELLER

11 Eylül  Kısa öykü: Mutlu kebap

04 Eylül Kısa Öykü: Yakışıklı, Genç ve Akıllı

28 Ağustos Kısa öykü: Çakma turist İstanbul'da

21 Ağustos Kısa öykü: Yaşamı değiştiren o an

14 Ağustos  Kısa öykü: Neyin peşinde