Kısa Öykü: Güzel koleksiyoncu

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

-Ayhan Bey değil mi bu? On sekizlik delikanlı gibi seke seke gidiyor.

Eşim gözlüklerinin altından baktı ve gülmeye başladı.

-Ne o, piyango, sayısal falan mı çarpmış ona?

Ayhan Bey giriş katında oturan emlakçı komşumuzdu. Karısı Büşra Hanım Ayhan Bey’in her daim ciddi görünümünün aksine apartmanımızı çınlatan şen şakrak kahkahalarıyla tanınırdı. Atmışlı yaşlarındaki çift bir söylentiye göre aslında oldukça varlıklıydılar ama Ayhan Bey işe yakın olma uğruna apartmanımızda kiracı olmayı yeğlemişti. “Adam çalışıyor, kadın keyfini sürüyor” dedikoduları yapılırken durum sanki tersine dönmüş, Büşra Hanım’ın kahkahaları birden kesilivermiş, Ayhan Bey ise yeniden doğmuşçasına aniden neşelenmişti.

Kimsenin kimseyle ilgilenmez göründüğü Moda’da denize nazır 18 dairelik apartmanın üçte birini oluşturan yabancı kiracılar bile top model Suzy Blondy arabasından inip kiralık birinci katı görmeye emlakçı Ayhan Bey’in eşliğinde gelince, ondaki bu değişikliğin farkına vardılar.

Öğlen siparişlerini almaya gelen kapıcımızın karısı Nurgül anlattı.

-Valla dedi, Ayhan Bey o top model ile seviyeli bir birliktelik yaşıyormuş.

-O da ne demek? diye sordum. Büşra hanım ne diyor bu işe?

-Ne desin kadıncağız, ağzını bıçak açmıyor. Herkes şaşkın. Ayhan Bey’in bir top model ile ne işi olur ki?

-Yakıştırmadır diyecek oldum.

Nurgül yanlış anladı.

-Ne yakışması ? Ayhan Bey yaşlı, top model  otuzlarında ! Ayhan Bey göbekli kısa boylu, ne bileyim, öyle yusyuvarlak, top model sırım gibi, incecik, onun tepesinden bakıyor. Bir de güzel ki, hiç öyle kemikleri falan fırlamamış !

-Duyacaklar, çok ayıp olacak…

Parmaklarını oynattı.

-Parası var ya… Ondan işte ! dedi.

Nurgül siparişimizi sormayı bile unutmuştu. Yeniden kapıyı çaldı.

-Bugün dedikodudan başka alınacak bir şey yok dedim gülerek.

Bir saat sonra yeniden geldi. “Neler oldu, neler” der gibi ellerini sallayarak pabuçlarını dışarıda çıkarıp sessizce içeri girdi.

-Aman aman dedi, kıyamet kopuyor aşağıda.

-Ne oldu? diye sordum usulca.

-Büşra Hanım bas bas bağırıyor. “Delirdin mi sen adam? O seninle dalga geçiyor, ne bulur sende bir top model, üstelik anadan babadan zenginmiş, bizden daha zengin, ne yapsın seniii”

Nurgül Büşra Hanım’ın söylediklerini sadece aktarmıyor üstelik sesini de taklit  ediyordu.

Gülerek aktardım eşime ben de taklidin taklidini yaparak.

-Ayhan Bey şimdiden apartmana rezil oldu dedim. Daha kim bilir başına neler gelecek.

-Bakma, memnundur o.

-Nasıl ?

-Allah böyle rezilliği herkese versin dedi yine gülerek. Adam atmışını geçmiş, “Top model yuvasını yıkıyor” diyorsun.

Tabletini ona doğru  salladım şakadan. O da oyuna uymuş korunmaya çalışırken gülerek beni kızdırmaya devam ediyordu.

Sonra tableti kapıp  top modelin adını sordu.

-Suzy Blondy mi dedin? Oo, o tam bir koleksiyoncu!

-Nasıl ?

-Birlikte olduğu erkekler uzun bir liste oluşturuyor. Dur bir dakika… Hepsinin de meslekleri birbirinden ilginç…Finans sektörünü tamamlamış, aklına gelebilecek tüm mesleklerden var  birer tane. Televizyon spikerinden başlayıp, şovmenlere ulaşmış. Profesörler var…

-Emlakçı yok muymuş Ayhan Bey’den önce?

-Yok…

Ayhan Bey’in top model ile ilişkisi apartmanımızı bir ay boyunca 4 büyüklüğünde bir deprem gibi sallamaya devam etti. Emlakçı komşumuz bizlerden biri olmaktan çıkmış, ünlüler kervanına katılmıştı. Televizyonun magazin programlarında da müzik eşliğinde parlak ışıklı eğlence yerlerinden top model kolunda, kot ceketler ya da deri yeleklerle çıkan, İstanbul’un ünlü lüks alışveriş merkezi İstinye Park’ta top modelin peşinde büyük markaların poşetlerini yüklenmiş gezinen Ayhan Bey’in görüntüleri bakana “estetik ameliyat mı geçirdi, adam birden gençleşti” dedirtiyordu.

Büşra Hanım da kendini havaya kaptırmış, saçları fönsüz dolaşmıyordu. Bir kez de onu televizyonda gördük. “Ben de aldatıldım” diyor, bu durumu nasıl fark ettiğini ballandıra ballandıra anlatıyor, fotoğrafı kıyaslatılmak istenircesine ünlü top modelin hemen yanında basılıyordu.

Paparazziler de evimizin girişinde görünmeye başlamıştı. Her an bir köşeden çıkacaklarmış gibi tedirgin çantamın derinliklerinde anahtarı bulmaya çalışırken kapı birden açıldı ve genç bir adam bana çarpmaktan son anda kurtularak rüzgâr gibi fırladı.  İçeri girince Büşra Hanım’ın eski kahkahalarından birini duyunca şaşırdım.

-Hah hah ha diye gülüyordu Büşra Hanım, ne o dut yemiş bülbül gibi oturuyorsun? Konuşsana be adam, oğlumuz “Suzy ile evleneceğim” diyor.

Suzy  aileden çıkmayacak gibiydi. Ahmet Bey’in ex’i şimdi de gelini olmuştu. Kapıcımız Nurgül’ün anlattığına göre Ayhan Bey’in genç oğlunu görünce onu tercih etmiş, birlikte yaşamaya başlamışlardı.

Eşim hemen mesleğini sordu.

-Amerika’da yüksek matematik tahsili yapmış dedim gülümseyerek, uluslararası prestije sahip bir istatistik kurumunun yönetici kadrosunda olduğunu da ekleyeyim.

-Top modelimiz koleksiyonuna bu kez bir yüksek matematikçiyi katmak istemiş olmalı dedi o da arkasına dayanarak.

Bir senesi dolarken Büşra Hanım “Kocamın ex’inden bir torunum oluyor” diye acı kahkahalarından atıyordu. Suzy anlaşılan yüksek matematikçiyi baba olarak  da seçmişti çocuğu için.

Bu rezalete daha fazla dayanamadılar, emlakçı Ayhan Bey ve karısı Büşra Hanım sessiz sedasız apartmanımızdan taşındılar. Evlerine temizliğe gitmeyi sürdüren Nurgül haberlerini vermeye devam ediyordu.

Değişik meslekli erkekler koleksiyoncusu top model Suzy ile oğullarının beraberlikleri üç yıl dokuz ay sürdü.  Nurgül’ün anlattığına göre ne Büşra Hanım, ne de Ayhan Bey bir gün olsun torunlarını görmediler, kucaklarına almadılar.

Günün birinde ana haberlerde Suzy’yi görür gibi oldum. Çocukluk arkadaşım Leyla’yı aradım.

-Suzy Blondy  ile ilgili bir haber geçti mi? diye sordum.

-Top model mi? diye cevapladı Leyla, o eski bir Fransız sömürgesine first lady mi ne oluyormuş. Birazdan röportajını da verecekler, bekle dedi.

Semaveri hazırlayıp ekran başındaki koltuklara kurulduk. Eşim onun meslek koleksiyonuyla ilgili, tabletindeki uzun listeyi açık tutarak bekliyordu.

Suzy Blondy stüdyoda görününce yüzlerimizde bir tebessüm belirdi. Dior döpiyesinin içinde bir first lady’ye yakışır biçimde hanım hanımcık oturuyordu. Röportajda oğlunun babasını kendisinin seçtiğini doğruladı. Sperm bankasına güvenmediği için  zekasından emin olduğu kanlı canlı bir erkekte karar kılmıştı. Çocuk için babanın önemli olduğunu düşündüğü ilk üç yılı onunla bitirdikten ve bu ilk kocadan boşandıktan sonra hayatının erkeğini bulmuştu. İlk bakışta aşk!

Artık first lady olduğu için ona cesaret edilemeyip de sorulamayan sorulara da kendiliğinden açıklama getirerek izleyiciyi hayretlere düşürüyordu. Uzun arayışlar sonucuydu evet, değişik ilişkileri olmuştu, evet. Şarkıcısı da vardı, kanun adamı, savcısı, hâkimi de hayranları arasında. Neden miydi bu arayışlar ? Az sonra onu da açıklayacaktı. “Bir first lady’nin içten itirafları…”

Suzy Blondy yeniden ekranda belirdiğinde kameralar gözlerine odaklandı. Yaşlar ha indi ha inecekti. “Sevgi aradım tüm çocukluğum boyunca” dedi. “Annem araya mesafe koyan bir kadındı, beni kucağına bile almazdı. Neyse ki çok iyi bir babam vardı, üstüme titrerdi. Ama ölüm döşeğinde bana ‘yaklaş sana söylemem gereken bir şey var’ dedi ve açıklamalarıyla ruh dünyamı altüst etti.”

Suzy zarif bir el dokunuşuyla gözyaşlarını sildi. “Biyolojik babam o değilmiş. Adını soyadını verdi. İngiltere’de  yaşayan bir İranlıymış. Onunla buluştum. Yanında karısı ile geldi, iki yabancı gibi el sıkıştık, ‘kızım’ diyerek bir başımı bile okşamadı, ‘görüşürüz’ dedik ayrıldık. O zamanlar 18 yaşındaydım.”

Röportajın geri kalan kısmı ise büyükelçilikte sade bir törenle evlendiği devlet başkanı ve yeni yaşamı ile ilgiliydi. Fransa başkanlık seçimleriyle de yakından ilgileniyor, röportajın ardından Paris’e uçacakları haberini veriyordu.

-Koleksiyon burada biter dedi eşim tabletini kapatarak. Devlet başkanlığından daha üstte bir mesleğe ulaşmak istemez!

Suzy Blondy’ye ilgimiz de burada bitecek sanıyorduk. Ertesi gün tesadüfen zapladığımız bir sansasyonel kanalın “İçimizde Kalmasın” adlı sabah dedikoduları programında dört magazin uzmanı değişik konularda lafı birbirlerinin ağzından alırken alt bantta da Suzy üzerine “Flaş flaş her şey mi yalan?” anonsu geçiyordu.

Hemen koltuğumuza yerleştik. Program Tokat’a bağlanıyor, saçlarına kırmızı bir bant bağlamış, garip kıyafetli bir kadın gözleriyle kameraları arayarak saçlarını savura savura “o bizim Hacer ayol” diyordu. “Suzy de nereden çıkmış ki?”

Bir ara Fransa’daki halasının yanında düzmece evraklarla kızıymış gibi kaldığını öğrendiğimiz Suzy meğer eski Fransa Devlet Başkanı Sarkozy’nin eşi eski top model, şarkıcı Carla Bruni ’ye özenmiş. Yıllarca onun videolarını izleyip, onu taklit etmeye çalışmış.

“Babası İngiltere’de yaşayan bir İranlı mıymış?” deyip belini tutarak gülüyordu programın uzaktan konuğu. “Babası bizim uzun Halil” diyor ve ekliyordu «Allah var yukarıda, hakkını da teslim etmeli, ne kazandıysa kendisi kazandı, Hacer top modellikten zengin oldu. O babasını reddetmiş, adını bile değiştirmiş baksanıza.”

Tam ayrılacakken tekrar kameralara dönüyor,  “Ben  bilmeyeceğim de kim bilecek ?” diyordu. “Ben onun süt annesiyim, hepsi yalan, hepsi sahte”

GELECEK HAFTA

ÖLÜMSÜZLÜĞE DOĞRU

30 Nisan Kısa öykü: Taşeron evlat

23 Nisan Kısa öykü: Bahtsız Bahri

16 Nisan Kısa öykü: Yarınsız hayatlar

9 Nisan Kısa öykü: Şeytan kadınlar

2 Nisan Kısa öykü: İçimizdeki Tankut

26 Mart Kısa öykü: Evimdeki kara büyü

19 Mart Kısa öykü: Yoksa kardeşim misin?

12 Mart Kısa öykü: Siyah beyaz hayaller

5 Mart Kısa öykü: Bunlar da çok güzel

26 Şubat Kısa öykü: Benim de canım var

19 Şubat Kısa öykü: Bizimkisi asrın aşkı

12 Şubat Kısa öykü: Aşk fırsatları sever

5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler

28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu

22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler

15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık              

8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi

1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf

25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?

18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren

11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj

4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık 

27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk

20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik

13 Kasım:  Kısa öykü: Ömre bedel hata

06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı

30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar

23 Ekim Kısa öykü: Dayının şeridi