Kısa öykü: Geçmişin aynasında güzeller

RÜYA ERSİNA UYGUR
ersinaru@gmail.com

-Bugün Facebook’ta gördüm, kızlar güzellik yarışması düzenliyor.

-Hangi kızlar?

-Hani kolej arkadaşları…

-Bu yaşta mı? diye sordu kaşlarını kaldırarak eşim.

-Her şeyi de ciddiye alırsın diyerek balkonda karşısına oturdum.

-Bugünkü halleriyle yarışsalar o da hayli eğlenceli olur da…

-Ya hangi halleriyle?

-Onlar eski fotoğraflarıyla yarışacaklar.

-Nasıl?

-Okul fotoğraflarıyla kolej günlerinin güzelini seçecekler.

“Allah akıl fikir versin” dercesine ellerini kaldırdı. Baktım ilgisini kaybediyor, okumakta olduğu makaleye dönüyor, esas haberi patlattım.

-Bu yarışma fikrini atan da bizim feminist İnci!

-Yok ya!

Makaleyi kapattığı gibi tableti de masanın üzerine koyuverdi.

-Bu İnci 70’lerde Moda plajındaki güzellik yarışmalarını basmıyor muydu?

-Basıyordu diyerek güldüm. Birinci seçilen kız onun yüzünden Küçük Moda’dan kadınlar plajına inen merdivenlerde poz verirken az daha aşağıya, kayalıklara yuvarlanıyordu.

-Bir de kadın erkek karışık bölümde bir olayı olmuş muydu?

-Sahi o da komikti. İlk ve tek kez bir erkek güzellik yarışması düzenlenmiş, hatta imamın karısı diye tanınan şarkıcı Sevtap Çetinkaya da jüri yerini almıştı. Erkekler ellerinde bir sopa ile çeşitli gövde gösterisi yapıyorlardı jürinin önünden geçerken.  Bu ergenlik yaşındaki İnci ta o zamandan feministti, ıslıklar çalıyor, bir grup toplamış yanına, bir şamata bir gürültü, sonunda yarışmayı düzenleyenler bunu dışarı attılar.

-Madem bu kadar güzellik yarışmalarına karşı, neden şimdi kendisi düzenliyor?

-Vardır bir düşüncesi dedim. Birazdan bize geliyor.

-O zaman ben kaçayım.

“Otur öğleden sonra gelecek” dememe kalmadı, telaşla kalktı. 

-İnci seni sever dedim koridorda peşinden giderek.

-Aman uzaktan sevsin dedi pazar sabahı rahatından olmaya sinirlenmiş bir halde.

Öğleden sonra İnci balkonda eşimin yerini alınca alaylı sordu.

-Ne o, seninki kaçtı mı?

-Sen de dedim gülerek, erkekleri kaçırtmak için elinden geleni ardına koymuyorsun.

İnci ile fikirlerimiz uyuşmasa da dünyayı hep kadın gözüyle görmesi beni de düşündürür, aşırılıkları hayrete düşürür, sohbeti her zaman eğlenceli gelirdi. 

Kahvesini büyük fincanda, bol telveli ve sade istedi.

-Gene ortalığı karıştırıyorsun diye konuyu açtım. Hayrola, kızlardan en artistinin fotoğrafını koyarak güzellik yarışması başlatmışsın.

-Artist bir değil ki, hepsi derece derece. Erkek çocuk devlet başkanı olacak diye yetiştirilir, kızlar da güzellik kraliçesi diye…

-Kızma dedim elini masaya vurunca fırlayan fincanımı havada yakalayarak. Eğlenmek için yapıyorsun değil mi? Sonunda herkes birbirine girmesin de…

-Hem de ne eğleneceğim dedi gözlerindeki tuhaf parıltıyla beni korkutarak.

Sonra da “Vallahi Billahi”lerle, bunun bir oyun olarak kalacağına beni inandırmak için diller döktü.

-Haftaya bugün adaylar beliriyor. Katılmak isteyen fotoğraflarından bir albüm yapıp Kolej’in kapalı grup Face sayfasına koyacak.

-Desene festival başlıyor.

İnci gider gitmez, koşmayı birlikte öğrendiğimiz çocukluktan itibaren arkadaşım Leyla’yı aradım.

-Hazırlan dedim kolej güzeli seçiliyor.

“Tamam, hodri meydan” demez mi?

-A, yoksa sen de mi katılacaksın?

-Neyim eksik? dedi ve gülmesini daha fazla tutamadan kahkahalar atmaya başladı.

-Ya Leyla dedim, biz de bu yarışmaya bir renk katalım mı?

-Söyle, nedir fikrin?

Ertesi hafta pazar günü İnci yine balkonda, eşimin yerinde oturuyordu. Eşim ise ta karşı yakaya, sahaflarda kitap bakmaya kaçmıştı.

-Bu güzellik yarışması iyi oldu dedi İnci alaylı sırıtarak. Kocanı tamamen yollasan da ben mi yerleşsem buraya? Manzara harika!

-Sen her pazar gel böyle diye şakasını geçiştirdim.

Hemen dizüstü bilgisayarımdan Facebook’u açtık.  Kolej kapalı grubunun sayfası albümlerle dolmuştu.

-A bu Sibel dedim, haberi bol Sibel!

Sibel gerçek bir güzellik yarışması formatında çalışmış, albümüne okul formalı fotoğrafının yanı sıra bir mayolu, bir de gece elbiselisini koymuştu.

Arkadan gelen isim de tanıdıktı.

Afet hayli iddialı fotoğraflarla katılmıştı.

-Valla dedim. Zengin bir iş adamının karısı olacağı o zamandan belliymiş bizim mükemmeliyetçi Afet’in. Şu edaya bak. 15 Yaşında olduğuna bin şahit ister.

Biraz daha ilerde Lale’yi gördüm. Bir anlık bilinç kaybıyla arabayı otobüs durağına sürüp bir anne ve çocuğunun ölümüne neden olan Lale başına gelecekleri biliyormuş gibi o zaman da mahzun bakıyordu.

-Bunlar da kim? diye sordum, hiç tanıdık gelmedi bana.

-Zaten tanıman mümkün değil dedi İnci. Bizden on yıl sonraki mezunlar…

-E, ne işleri var bizim dönemin güzellik yarışmasında?

-Bizim dönemin olduğunu kim söyledi ki diye itiraz etti İnci. Ben sadece kolej grubuna yaptığım çağrıda adayların 15 yaşlarındaki fotoğraflarıyla yarışmaya katılabileceklerini yazdım. Bugün kaç yaşında olduklarının hiç önemi yok.

-Ama dedim bu zamanı alt üst ediyor!

-Geçmişe dönük güzellik yarışması zamanı alt üst etmiyor da bu mu ediyor? diye argüman getirdi İnci. Şu katılanların bugünkü hallerine baksana, çoğu torun sahibi!

-İnsanlar sadece kendilerini geçmişin aynasında… diyecek oldum.

-İyi ya geçmiş, gelecek, her şey karışsın birbirine dedi.

Ben gösteri toplumunda yaş, cins, her şeyin birbirine karıştırılmasının insanlığı yok edip robotlaşmaya götürdüğünü söylemeye çalıştım.

İnci’nin feminist olduğunu bir an unutmuştum.

-Ben de kime söylüyorum bunu dedim. Karşımda güzellik yarışmalarını basan bir radikal feminist var! Neydi sloganınız “Ne güzeliz, ne çirkin, biz öfkeliyiz!”

İnci gülerek aday albümlerini geçiyordu, birinde durdu.

-Bu diskalifiye dedi, photoshoplu!

Gösterdiği, zamanımızda kendini okulun en güzel kızı sanarak dolaşan meşhur artist pozluydu.

-Neden gerek duymuş ki, zaten güzel bir kızdı dedim.

-Hileye izin yok, bunu da belirtmiştim çağrıda dedi İnci.

-Ama onu yarışmadan atamazsın, herkes itiraz eder.

-Öyleyse rezil ederim, photoshopsuz halinle katıl derim.

-İstersen dedim İnci’ye, onu kibarca uyaralım. Hatta istersen ikinci bir yarışma açalım, photoshoplu katılmak isteyen o yarışmaya girsin. Eğlence iki misline çıkar.

Bu kurnazca attığım ikinci teklif Leyla ile beni yakından ilgilendiriyordu.

-Olabilir dedi İnci eliyle albümleri itmeye devam ederek.

O sırada bizimkine gelmişti.

-Bu da ne?

-Basbayağı aday! diye atıldım.

-Sizin işiniz değil mi? dedi hemen Leyla ile yaptığımız oyunu anlayarak.

Kolejden mezun erkeklerden ünlü simaları photoshopla kadın kılığına sokmuş, onlara sahte kimlikler uydurmuştuk.

Sonra da kahkahalarla güldü.

-Böyle olmaz, adamlar bize dava açarlar.

-Ya?

-Bir çağrı daha yapıp dediğin gibi photoshoplu güzellik yarışması düzenleyelim.

-Peki, Kolejin güzeli kim olacak?

-İki güzel olacak. Biri 15 yaşındaki halleri arasından seçilecek, öteki 15 yaşında olmak istedikleri halleri arasından.

Güzellik yarışması, kimileri çok ciddiye aldığı için tartışma ve küslüklere yol açsa da bizleri aylarca eğlendirdi. İnci’nin çeşitli feminist akımdan arkadaşları da oyuna katılınca photoshoplu kolej güzeli adayları hayli renklendi. Feministin liberalleri, sosyalistleri, radikalleri, hatta erkeklerle alay etmek için sakal postişi takanları da jüride yer almak istediler.

İnci radikal bir feminist olarak “Femen”lere yasak koydu da kolej sayfamız kapatılmaktan kurtuldu.

Feministleri gören her türden LGBT adaylığını koyamasa da, onlar da yorumlarda boy gösterdi.

Yarışmanın sonucunun belirleneceği gün için bir salon tutulmuştu. Emeklilik yaşında kadın ve erkeklerin çoğunlukta olduğu topluluk çekingen bir şekilde önce uzaktan birbirlerine bakıp sonra dostça el sıkışarak, ya da eskiden samimi arkadaş olanlar çığlıklar atıp sarılarak yerlerini aldılar.

Beyaz perdede Kolej’in Face sayfası görününce ergenler gibi şamata yapmaya, bağırmaya başlandı. Geçmişin aynasında kendi 15 yaşlarının güzelliğini görmek bazılarını duygulandırmış, gözlerini yaşartmıştı. Sıra en heyecanlı ana daha önce not verdikleri adaylardan kimin kazandığını öğrenmeye gelmişti.

Birinci güzel tacı giydirilmek üzere çağırıldı ama “mevcut” değildi. İkinciye de ulaşılamadı. İkisi de hayallerde hep 15 yaşında kalmayı yeğlemiş olabilirlerdi. Üçüncü güzel yaşlanmışsa da tipi pek değişmemişti. Sempatik tavırlarıyla öne çıktı ve herkesi selamlayıp krepon kâğıdından bandının üzerine geçirilmesini komiklikler yaparak bekledi.

Asıl eğlenceli yarışma photoshoplu olandı. Heyecanı arttırmak için üçüncü güzelden başlandı. Bazıları bu yarışmanın eğlence için yapıldığını unutup salondaki arkadaşlarının yüzüne bakarak  “yok artık!” bile dediler. Photoshoplu ikinci güzel kendisini andırıyordu. Sıra “Photoshoplu Kolej Güzeli ”ne gelince nefesler tutuldu.  Herkesten tam not alan bu güzel kim olabilirdi? Üstelik yarışmayı sunan İnci salonda olduğunu söylemişti.

Salonda herkes birbirinin yüzüne hayal etmeye çalışır gibi kısık gözlerle bakıyor, sonra hemen bir başkasını inceliyordu. Sonunda okulun en maçosu, kavgacılığı ve herkesi rahatsız etmesiyle tanınan “Bela Nuri” kendiliğinden ayağa kalktı.

Salonda bir dalgalanma oldu. Herkes öyle tepkiliydi ki bir türlü tacı başına geçirilemedi. Eskiden Nuri’den kırık çıkık, yara bere ile canını zor kurtarmış olanlar “Sen mi? “ diyerek şakadan ona kâğıt tabaklarını fırlatıyorlar, o da kendini korumaya çalışırken “Ne yani size güzellik de yaramıyor!” diye bağırıyordu…

GELECEK HAFTA

OLMAZA SEVDALANANLAR

18 Eylül Kısa öykü: Hanımefendinin küfürleri

11 Eylül  Kısa öykü: Mutlu kebap

04 Eylül Kısa Öykü: Yakışıklı, Genç ve Akıllı

28 Ağustos Kısa öykü: Çakma turist İstanbul'da

21 Ağustos Kısa öykü: Yaşamı değiştiren o an