Kısa Öykü: Evimdeki kara büyü

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

Aşağıya inmek üzere düğmeye bastım, beşinci kattan gelen asansörün içinde tuhaf kara giysiler içinde, hiç de tanıdık gelmeyen bir kadın duruyordu. Gülümsedim. O ise atmaca gözleriyle beni endişeli süzdü. Sonra da gözlerini gözlerimden ayırmayarak mırıldandı.

-Bir şey mi dediniz? diye sordum başımı eğerek.

-Elemtere fiş, kem gözlere şiş, üzerlik çatlasın, nazar eden patlasın.

Bu kez yüksek sesle söylemiş, bir de üstüme üflemişti.

Gülmemek için kendimi zor tuttum.

-Yok dedi, hafife almayın öyle, üstünüzde nazar var. Bu duam sadece apartmandan çıkana kadar geçerli.

-Ah teşekkür ederim dedim. O da bir mesafe. Maazallah, değil mi, bir elektrikler kesilse…

-Ya da halatlar kopuverse… dedi gözlerini büyüterek.

-Olur mu olur dedim ben de gözlerimi onunkiler gibi büyüterek.

Neyse ki halatları koparmadan aşağıya inmiştik.

Kapıdan çıkıp ayrılırken yine üstüme üfleyerek mırıldandı.

-Bu da biraz korur ama fazla güvenmeyin kendinize, dikkat! diye arkamdan bağırdı.

O “Dikkat!” diye uzatarak bağırırken ben dış kapıyı açmış tam adımımı atmıştım ki nasıl olduysa yer ayağımın altından kaydı sanki ve kendi kendimi boylu boyunca yere kapaklanmış buluverdim.

Kapıcımız Ahmet Bey ile karısı Nurgül çıkmazın kıvrımından düşüşümü görmüşler, koşarak yardımıma geldiler.

-Yok Nurgül dedim acıyla. Bacağımı kıpırdatamıyorum. Galiba kırıldı.

Zili çalıp eşime de haber vermişler. O hemen bir ambulans çağırdı.

Sedyeyle ambülansa taşınırken kapıda yine onu gördüm. Bana doğru ellerini uzatmış aynı duayı tekrarlıyordu.

-Elemtere fiş, kem gözlere şiş, üzerlik çatlasın, nazar eden patlasın.

O kadar kötü bakmışım ki eşim de hemen o yöne döndü.

-Kime baktın öyle? dedi.

-O garip giysili kadın var ya, ne bulduysa üstüne geçirmiş, büyü bozucu o…

-Ben kimseyi görmedim dedi şaşkınlıkla. Sonra sordu.

-Başını da çarptın mı?

Bacağım tahmin ettiğim gibi kırılmıştı. Alçı içine alınıp kol değnekleriyle apartmana dönünce acımı unutup etrafta o büyü bozan kadını aradı gözlerim.

-Önüne bak, yine düşeceksin diye uyardı eşim.

Daireme çıkınca İstanbul siluetini gören panoramik camların karşısındaki divan hazırlandı benim için. Kapıcımızın karısı Nurgül de gelişimi duymuş, hemen yardıma koşmuştu.

Yatar yatmaz ona sordum.

-Asansörde bir kadına rastladım. Tuhaf giysili, atmaca bakışlı, etrafa üfürüp duruyor. Tanıyor musun onu?

-Bir şey dedi mi sana? diye soruma soruyla cevap verdi.

-Evet Elemtere fiş, kem gözlere şiş, üzerlik çatlasın, nazar eden patlasın” dedi ve üfürdü üstüme. Güya bana büyü yapılmış.

-Ay o medyum Ayda olmasın? Geri gelmiş demek ki.

-Nasıl geri gelmiş? Burada mı kalıyor?

-Yok, beşinci katta sizin karşı dairenin üstünde oturan bir dul var ya, Zerrin Hanım, o çağırıyor, Ayda da geliyor onda kalıyor birkaç gün.

-Büyü bozmaya mı geliyor?

-Yok dedi gülerek Nurgül, Zerrin Hanım ona “eski kocasını pişman ettirme büyüsü” yaptırıyormuş.

-O da ne? deyivermişim.

-Bilmem dedi Nurgül omuz silkerek. Benim eski kocam yok ki yaptırayım.

Nurgül çıktı beş dakika geçmedi, tam çocukluk arkadaşım Leyla’yı aramış, telefonda başıma göz göre göre gelen kazayı anlatıyordum, kapı çaldı. Eşime seslendim ama duymadı. Telefonu kapatıp, çaresiz koltuk değneklerimle zar zor divandan kalkıp, seke seke kapıya ulaştım. Açtığımda atmaca bakışlarıyla medyum Ayda karşımdaydı.

Daha davet etmeden abartılı hareketlerle başını içeri soktu. Havayı kokladı.

-Kara büyü var etrafta! dedi. Ooooo, kara büyü kaplamış her yeri… Ooooo…

Bir an tereddüt ettim, kapıyı yüzüne kapatsam mı diye ama sonra merakıma yenildim.

-Buyurun dedim. Salona gelin, karşımdaki koltuğa oturun.

Bunları emreder gibi söylemiştim. “Kara büyü” diyerek etrafa dokunup her şeyi karıştırmasını istemiyordum. Ayda ise kamburunu çıkarmış, elini ağzına götürüp “Ooooo’lar çekerek ilerliyordu. Ben zorlukla alçılı bacağımı uzatıp, diğerini sarkıtarak divanda oturabildim. O hâlâ ayaktaydı.

-Oturur musunuz lütfen dedim. Size ayaktayken bakmaktan yoruluyorum.

İsteksiz oturdu.

-Bana inanmadın, bak düştün dedi.

-Anlat bakalım dedim, bana nasıl bir büyü yapmışlar?

-Kara büyü yapmışlar dedi. Kim, onu sen bilecen. Ama bak, televizyonun arkasında parke kenarındaki süpürgelikte, sonracığıma…

O sırada eşim salona girmiş, tuhaf misafirime bakıyordu.

-Duydun mu dedim ona, televizyonun arkasında bize yapılmış büyünün izi varmış.

-Desene ondan cızırtı yapıp duruyor.

-İnanmıyorsunuz ama iki adımlık yer, hele bir bak var mı yok mu?

-Nasılmış bu büyü? diye sordu eşim, muska değil herhalde. Kara büyü olduğuna göre kötüdür, koruyucu büyülerden değildir, öyle mi?

-Hemen görürsün lekesini. Çıkmayan bir sarı leke. Domuz yağı…

Eğilip baktı eşim.

-Var da oralar iyi temizlenemiyor herhalde ondan kalmıştır böyle bir leke dedi. Kahverengi boya kolaylıkla sarıya dönüşebilir.

-Peki dedi Ayda şöminenin yanındaki hasır sepetin içinde odunlar var ya, onu biraz çek öne, tam taşların bitip duvarın başladığı yerde de var. Fildişi duvarın üzerinde.

Sonra dediğinin çıkacağından emin insanların çok bilmişliğiyle üstten konuştu.

-Domuz yağı o, kara büyü! Bak da gör, işte orada.

-Hadi bir bak dedim merakla.

Oraya da baktı eşim, evet vardı.

Birden kalktı.

-Bu lekeleri çıkartmak için yorulmayın dedi. Bir kere kara büyü yapılmış, cinler artık lekeyle ilgilenmezler.

-Otur dedim, bunları söyleyip, öyle kalkıp, gidemezsin.

İğreti oturdu. Öyle önüne bakıyordu.

-Peki biz uzun süredir burada oturuyoruz. Bu kara büyü bize yapıldı da ne oldu söyler misin?

-Bu kara büyü dedi yine önüne bakarak, eşleri birbirinden soğutmak için yapılır. Sizinki bundan değil.

-Ya?

-Bir de dedi atmaca gözlerini yine gözlerime dikerek, kişiyi çok sevdiği işinden ayırmak için yapılır. Misal, saz çalmayı seversin, çalamaz olursun.

Sessiz eşimle bakıştık.

-Kalkayım artık ben dedi Ayda. Diyeceğimi dedim. Ha, kara büyüyü bozmamı isterseniz... Ben birkaç gün yukarıda Zerrin Hanım’dayım.

O çıkıp daire kapımız ardından kapanır kapanmaz eşim yanıma geldi.

-Benim kroki defterimi getirsene dedim.

-Ne o, sen yeniden resim yapmaya mı başlayacaksın? Ben de gemi maketime devam edeyim bari…

-Gördün mü bak dedim, meğer bize kara büyü yapılmış da ondan böyle hiçbir şey üretmeden oturup Moda’daki dairemizden sadece karşı kıyıya İstanbul siluetine bakıp duruyormuşuz. Bak bak elim bağlanmış, ne yapsam kıpırdamıyor…

Gülmeye başladık karşılıklı.

Akşama kadar Ayda’nın sarı lekeleri kafamı kurcaladı. Televizyonun arkasındaki süpürgelikte ve şöminenin taştan kenarının hemen yanında lekeler olduğunu nereden bilebilirdi?

Nurgül çöpümüzü almaya gelince ona sordum.

-Evlerde, süpürgeliklerde, şömine kenarlarında duvarlarda sarı lekeler olur mu diye sordum, inatçısından, hani temizlesen de çıkmayanından?

-Tövbe tövbe dedi kulağını çekerek. Domuz yağı lekesi niye olsun ki?

Gece yatağımda kabuslar görür, alçıdaki bacağım yüzünden kıpırdayamadan sadece başımı sağa sola sallarken ısrarlı zil sesiyle uyandım. Eşim fırlayıp kapıyı açmaya gitmişti bile.

Zorlukla koridoru geçtim.

-Zerrin Hanım? diye hayretimi belirttim.

Üst kat komşumuz sabahlığıyla salonumuza girmişti.

-Ah neler geldi başıma!

Koca kadın dört dönüyor, açıkça ağlıyordu. Ayrıldığı eşi polislerle gelerek dairesini basmış, şöminede yakılmış not defterini yakalamış. Ayda’yı polise teslim etmiş, onlar gidince de adam Zerrin Hanım’a saldırmış.

-Mahkemede görüşeceğiz diye bağırmaya başladı. O not defterinde çok önemli randevuları varmış. Hepsi gitti diye çıldırdı. Ben de korktum size kaçtım.

Yine zil çaldı.

Nurgül Zerrin Hanım’a eski eşinin apartmandan ayrıldığını haber vermeye gelmişti.

Ayaküstü konuşmadan anladığımız kadarıyla “eski kocayı pişman ettirme büyüsü” için o erkeğe ait bir eşya bulunmalıymış. Onu da Ayda’nın temizlikçi kız kardeşi ayarlamış. Bu iki kız kardeş hep birlikte çalışırlarmış. Zerrin Hanım’ın eski eşini yeniden kazanmak isteği üzerine başlayan büyü, o not defterini yakarken Ayda’nın duası sırasında eski eşin basmasıyla yarım kalmış. Zerrin Hanım’ın kocası tesadüfen temizlikçi kız kardeşin telefon görüşmesine kulak misafiri olmuş da, bu büyüyü de, yapılacağı saati de böylece öğrenmiş.

-Ah akılsız başım diyordu dizlerine vurarak Zerrin Hanım, nerde eski kocamı benden ayrıldığına pişman ettirmek, adam iyice düşman kesildi bana.

-Ayda’nın temizlikçi kız kardeşinin adı neydi? diye sordum Zerrin Hanım’a.

Tabii ki, geçenlerde bize de bir seferliğine gelen oydu. Bana karşıki komşum tavsiye etmişti. Ona da herhalde sabah kahvelerini birlikte içtiği Zerrin Hanım…Domuz yağı lekelerini koyan da belli oluyordu. Eşimin yarım kalmış gemi maketini gören de oydu…

Ayda’nın polis ifadesinde “içki bıraktırma büyüsü”nden, “herkese kendini güzel gösterme” büyüsüne kadar, “yuva kurdurmak”tan, “yuva yıkma”ya, muskalardan, kara büyülere her türlü şarlatanlığı yaptığı ortaya çıkmış. Önce kara büyü yapıyor, sonra da büyü bozma ücreti istiyormuş.

-Peki seni nasıl düşürdü? diye sordu eşim. Onun yüzünden daha 3 hafta alçıda gezeceksin…

Nurgül’den öğrendim bu sorunun cevabını da. O da bir türlü anlayamamış o gün. Kocası Ahmet için “Dikkatli adamdır, nasıl oldu da eşiğe deterjanı döktü?” diye bayağı düşünmüş. Sonra da olan oldu deyip bana söyleyememiş.

-Gözümü bağladı bu kadın diyordu o da. Bana da büyü mü yaptı, ne?

GELECEK HAFTA

İÇİMİZDEKİ TANKUT

19 Mart Kısa öykü: Yoksa kardeşim misin?

12 Mart Kısa öykü: Siyah beyaz hayaller

5 Mart Kısa öykü: Bunlar da çok güzel

26 Şubat Kısa öykü: Benim de canım var

19 Şubat Kısa öykü: Bizimkisi asrın aşkı

12 Şubat Kısa öykü: Aşk fırsatları sever

5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler

28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu

22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler

15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık

8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi

1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf

25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?

18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren

11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj

4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık

27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk

20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik

13 Kasım: Kısa öykü: Ömre bedel hata

06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı

30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar