Kısa Öykü: Başkasının evi

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

Arabayı otomatiğe bağlamış gibi her gün gidip döndüğüm yollardan eve kadar düşünceli sürmüş, asansörü ne zaman çağırdığımı bile bilemeden içine girip katları çıkmış, evimin kapısına gelmiştim. Aklım hâlâ iş arkadaşımla konuştuğumuz konularda anahtarı kilidin içinde döndürüp içeri girince ayaklarıma her zaman durduğu yerdeki terlikleri geçirmeye çalışmış, ama boşta kalınca, işte o zaman farkına varmıştım. Ben başkasının evine girmiştim.

Telaşla dışarı çıktım. Yoksa Alzheimer mi olmuştum? Dehşetle numaraya baktım. O sırada asansör yine katımda durdu, içinden Allahtan eşim çıktı.

-Ne o içerde biri mi var? diye sordu.

-Gel Allah aşkına dedim, burası gerçekten bizim dairemiz mi?

Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimizde o da şaşkınlıkla etrafına bakındı.

-Dur tahmin edeyim dedi, burayı bizden habersiz Hint dizisi çevirenlere kiralamışlar.

Terliklerimi hâlâ bulamamış, çıplak ayak odanın birinden diğerine koşarak hayretlere düşerken bağırdım.

-Bu Meyva’nın işi ! dedim.

-Meyva?

-Yeni temizlikçi, Nurgül iki günlüğüne köyüne gitti, onun yerine benim kaçık bir arkadaşım var ya Tijen, o yolladı. “Hem iyi temizler hem de çok eğlenirsin, neşelidir” dedi.

-İşte bunu kastetmiş dedi eşim gülerek.

-O şimdi görür.

Telefonunu birkaç kez üst üste çaldırdım, cevap vermiyordu.

Çocukluk arkadaşım Leyla ise ilk çalışta açtı.

-Oh olsun sana diye çıkıştı, hiç tanımadığın birini evde bırakıp nereye gidiyorsun?

-Leyla püsküllü plaj örtülerimizi dolaptan çıkarıp antreye sermiş diye nefes nefese anlatmaya başladım. Salondaki divanların yerlerini kaydırmış, plazma televizyonu bile örtülerle giydirmiş, gelsen evimizi tanımazsın, rengarenk olmuş.

-Peki ev temiz mi bari? diye gülerek sordu Leyla.

-Temizliğine diyecek yok, çünkü her tarafı alt üst ettim, toz da bulamadım, terliklerimizi de…

Ben tüm dolap içlerini taradıktan sonra üç basamaklı merdivene çıkıp üstlerine de bakmaya başladığım sırada Tijen aradı.

-Meyva terlikleri nereye koyar? diye sordum.

O gülmekten zorlukla cevap verdi.

-En olmayacak yere!

En olmayacak yeri bulmak için evi altını üstüne getirdim. Bir de daire kapımızın dışına bakayım dedim. Atılacak gazeteleri koyduğumuz duvara gömülü dolabı açıverdim. İkimizin terlikleri de oradaydı!

-Tabii ya dedim. Ayakkabılarımızı dışarıda çıkarırken giyebilmemiz için terliklerimize burasını uygun görmüş.

Meyva’nın karman çorman ettiği evimiz ancak iki gün sonra elimizi attığımızda aradığımızı bulacağımız eski haline dönebildi.

Ertesi gün Tijen gelmiş, balkonda oturuyorduk.

-Sahi diye sordum, Meyva’yı bize neden yolladın?

-Ondan sonra gelecek temizlikçilerden şikayetçi olmayasın diye!

Bir de üstüne kahkaha atmaz mı…

Meyva yılın birkaç ayı İstanbul’da çalışıp geri kalan zamanda Bulgaristan’da kazandığı bu parayla yaşarmış.

-O bir Roman dedi Tijen, ev onun için çok da önemli değil. Bu kış odunu kalmamış da evinde mobilya, cam çerçeve, tahta ne bulursa yakmış. Ama seninki gibi güzel manzaralı bir daire görünce, bir günlüğüne kendi evine çevirmek istedi herhalde. Hani, burada otursa nasıl döşerdi falan.

Şaşkın baktığımı görünce devam etti.

-Bütün temizlikçiler biraz öyledir, farkında değil misin sen? dedi. Hepsi evi benimserler, “Ben oturuyor olsam…” diyerek seninkini beğenmez ille de bir iki değişiklik yapar, öyle güzelleştiğine inanırlar.

Bir iki değişiklikle yetinmeyip daha ileri gideni de olmuş.

Etiler’deki villasına temizlik için gelen gündelikçiden pek memnunmuş. Villanın 6 odasını, iki tuvalet, iki duş, bir banyoyu pırıl pırıl yaptıktan sonra dağ gibi ütüyü de bitiriyormuş.

-Her seferinde hayretler içinde kalıyor, bu kadar işi bu kadar kısa zamanda nasıl yaptığına inanamıyordum diye anlatmaya devam etti Tijen.

Bu kadar güzel çalışmasına karşılık Tijen de ücretini yükseliyor, her fırsatta ona ödül niyetine hediyeler veriyormuş.

-O dedim, Meyva gibi eşyalarınızın yerlerini değiştirmiyor muydu?

-Zevkince küçük şekiller veriyordu, ben arkasından düzeltir lafını etmezdim. Nereden bilebilirdim ki…

Tijen başına gelen inanılmaz olayı anlatmaya döndü. Tijen’i önce komşusu uyarmış, temizlikçinin bazen yanında bir erkekle geldiğini çıtlatmış. Bir keresinde de Tijen tesadüfen eve erken geldiğinde kapı tıklatılmış. Evde olmasa temizlikçi anahtarı elinde açıp girecekmiş. Karşısında Tijen’i görünce kıpkırmızı kesilmiş. “Kocam uğradıydı” demiş. “Anahtarlarını unutmuş da…”

Tijen giriş ve bahçeyi gözleyen kameraların kayıtlarına bakmak istemiş ama işlerinin yoğunluğundan bir türlü fırsatı olmamış. Bir de iki haftalık ani yurt dışı seyahati çıkınca temizlikçinin eve gelen kocasını araştırmayı hepten unutmuş.

Havaalanının dış hatlar terminalinde uçağa alınmayı beklerken “Keşke parasını ödemeye devam etseydim ama anahtarını alsaydım” diye düşünmüş ama uygun kaçmayacağı fikrine vararak temizlikçisine telefon etmekten vaz geçmiş.

Temizlikçisi rüyalarına girmeye başlayınca tatilinin birinci haftasının sonunda dayanamamış, aynı semtte oturan evlerinin eski sahibine telefon etmiş. Aynı zamanda arkadaş haline geldiği bu hanıma kuşkularından söz etmeden “Evimiz yerinde duruyor mu, bir baksan” diye ricada bulunmuş.

Ertesi sabah erkenden arkadaşı aramış, lafı dolandırmadan evde ışık gördüğünü, içeriden bangır bangır müzik seslerinin geldiğini, zili çalınca kimsenin açmadığını, evin etrafında dolanıp yeniden salon penceresinin önüne geldiğinde ise ışıkların sönmüş, müzik sesinin kesilmiş olduğunu endişeyle anlatmış.

Sabah merakla yeniden uğradığında ise villada in cin top oynuyormuş. Arkadaşı “Polise haber vereyim mi?” diye sormuş. Tijen ise evdeki hayaletleri tanıdığını söylemiş. Sonra da “Merak etme haklarından geleceğim” demiş. Tam telefonu kapatacakken evin eski sahibi olan arkadaşı hatırlatmış.

-İçeride de kameralar olduğunu biliyorsun değil mi?

-Ne diye dehşetle bağırmış Tijen, evin içinde, odalarda kamera mı var? Niye biz görmedik bunları?

-Kameraya benzemiyor da ondan demiş evin eski sahibi, duman detektörü görünümlü. Şansın varsa temizlikçinin tüm marifetleri kayıttadır.

Tijen “Kamera olduğunu bilseydim, ona da söylerdim, insanları böyle izlemek suç” diyecekken telefon kapanmış.

Döner dönmez kamera kayıtlarını temizlikçinin ilk geldiği güne, başa sarmış. Doğrusu düşündüğünden de sıkı çalışıyormuş. Tavandan başlayıp, avizeleri unutmayıp, çerçevelerden sonra camları silip, toz almayı bitirip, koca mobilyaları ortaya çekip, halıları kaldırıp her seferinde bahar temizliği yapar gibi evi büyük bir hızla aklayıp paklıyor, sonra da her biten odanın karşısında eserine bir bakıyor, öyle kapılarını kapatıyormuş.

Tijen gördükleri karşısında kendisinden utanmış, haksızlık yaptım diye üzülmüş ama kayıtlar akmaya devam ederken birden bir erkek görünmüş. Temizlikçi ona kapıyı açmış, o biraz çekingen salona geçmiş. Televizyonu açıp spor programı izlemiş.

İleriki tarihlerde adam içeri girerken artık çekingenliğini de bırakmış görünüyormuş. Evin erkeği gibi ceketini portmantoya atıp yorgunluk kahvesini içerken ayaklarını sehpanın üzerine uzatıyormuş. Sofra kurup birlikte getirdiklerini yiyorlar, hatta şekerleme yapıyorlarmış.

Hayretler içerisinde kalmış Tijen, tekrar kaydı öne alıp incelemiş, salondaki eşyaların yerlerini değiştiriyor, aile fotoğraflarını ters çeviriyorlar, evi olabildiğince kendi evleri haline getiriyorlarmış.

Daha fazla ayrıntılara bakamamış tatile çıktığı tarihe kadarını atlamış. Bu kayıtlarda bu kez üç çocukla beraber gelmişler. Adam sağa sola bakıp çocukları hızla eve soktuktan sonra teker teker küçük çantaları arabadan eve taşıyormuş. Sonra da herhalde temkinli olmak için arabasını evin önünden uzaklaştırmış.

Evin sahibi arkadaşının telefonda anlattığı gece olacak, küçük kızlarının doğum gününü kutlamışlar. Müzik eşliğinde hep birlikte dans edip, oynamışlar. Zilin çalış anında ise kapıldıkları büyük panik de görülecek şeymiş. Sonrası malum, eğlence o an bitmiş, toparlanıp karanlıkta evi terk etmişler.

-Üzücü dedim Tijen’e, hem üzücü hem dehşet verici.

-Ay o kadar da önemsemedim dedi önce.

Sonra döndü.

-Önemsesem ne yapabilirim ki, olmuş bitmiş işte.

-Peki kameralar dedim, hâlâ saklıyor musun onları?

-İçerdekileri kaldırttım dedi Tijen. Bana bir kahve daha yap da kendime geleyim.

Sonra arkamdan seslendi.

-O kameraları izledikten sonra uykusuzluk çektim. Gözümü kapıyorum yabancılar giriyor evime. Ne korkunç…

-Tabii dedim ben de, evin bir mahremiyeti vardır.

Kahveleri getirirken bir yandan da temizlikçi ve ailesini düşünüyordum.

- “Ne var ki, misafir gibi oturduk işte” diyorlar, anlamıyorlardır dedim. Onlar izin almadan bir evde yaşamanın, başkasının eşyalarını kullanmanın o insanlar üzerinde bırakacakları travmayı düşünmüyorlardır bile.

Tijen gittikten sonra İstanbul siluetine bakarak huzur bulmak için balkonda oturuyordum, zil çaldı.

Kapıcımızın karısı Nurgül köyden geri gelmişti. Kendimi onun sayesinde apartmanda güvende hissettim, sıkı sarıldım. Şaşırdı.

-Aa bak mis gibi evin dedi, yokluğunun önemli olmadığını kastederek.

Ben de ona Meyva’nın evi kendi zevkine göre değiştirdiğini anlattım. Çok güldü.

Çıkarken bir de laf attı ortaya.

-Benim evim değil ama dedi, ben olsaydım, bak bu kilimi koymazdım ki girişe.

Sonra da bir şey yapacakmışım gibi kahkahalar atarak kaçtı.

GELECEK HAFTA

SAKLANAN İNSANLAR

28 Mayıs Kısa öykü: Adam gibi adam

21 Mayıs Kısa öykü: Ölümsüzlüğe doğru

14 Mayıs Kısa öykü: Light anne sütü

7 Mayıs Kısa öykü: Güzel koleksiyoncu

30 Nisan Kısa öykü: Taşeron evlat

23 Nisan Kısa öykü: Bahtsız Bahri

16 Nisan Kısa öykü: Yarınsız hayatlar

9 Nisan Kısa öykü: Şeytan kadınlar

2 Nisan Kısa öykü: İçimizdeki Tankut

26 Mart Kısa öykü: Evimdeki kara büyü

19 Mart Kısa öykü: Yoksa kardeşim misin?

12 Mart Kısa öykü: Siyah beyaz hayaller

5 Mart Kısa öykü: Bunlar da çok güzel

26 Şubat Kısa öykü: Benim de canım var

19 Şubat Kısa öykü: Bizimkisi asrın aşkı

12 Şubat Kısa öykü: Aşk fırsatları sever

5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler

28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu

22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler

15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık

8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi

1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf

25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?

18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren

11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj

4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık

27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk

20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik

13 Kasım: Kısa öykü: Ömre bedel hata

06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı

30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar

23 Ekim Kısa öykü: Dayının şeridi