Kısa Öykü: Aşk fırsatları sever

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

Davetimiz sevgililer gününe rast gelmiş, masamızı İstanbul siluetine karşı, camlı balkona kurmuştuk. Ay ışığının altında, eşimin üniversite arkadaşı Murat ve karısı Belma ile sohbetimiz kaçınılmaz aşk konusuna geldi.

-Aşk fırsatları sever dedi Belma.

Murat çatalını bıçağını masaya bıraktı.

-Yine yanlış hatırladın canım, o filmin adı “Aşk tesadüfleri sever”.

-Filmden bahsettiğimi nereden çıkardın? dedi Belma, bizim evliliğimizden söz ediyor olamaz mıyım?

-O da nereden çıktı?

Şefkatle elini tutmak istedi.

-Tam da sevgililer gününde!

Belma şık bir hareketle elini kurtardı.

-Öyle olmadı mı sence? Ne tesadüfü, sen resmen bir fırsatı değerlendirip evimizdeki kokteyle geldin, benimle tanıştın ve de birdenbire bana âşık oldun. Doğru hatırlıyorum, değil mi?

-Öyle de diye kekeledi yüzüne oturttuğu gülümsemeyle bize bakarak Murat, bu gece bunu konuşmak...

-Sevgililer gününde konuşmayacağız da ne gün konuşacağız sence? dedi Belma alaylı. Bu günü kutlamıyoruz bari ir-de-le-ye-lim.

- Gecenin keyfini kaçırmaya başladın ama…

Belma gülümseyerek bardağını kaldırdı.

-Aşkımızın şerefine, fırsat bu fırsat...

Murat isteksiz ona uydu. O sırada sessize aldığı telefonundan titreme gürültüsü duyuldu. Belma gözlerini ay ışığının denizin üzerinde oluşturduğu yol üzerinde gezdirirken kaşlarını kaldırarak sordu.

-Açmayacak mısın?

-Gecenin bu saatinde diye kesip atmaya çalıştı Murat.

-Pazar gecesinin bu saatinde çalıyorsa telefonun, acil bir çağrı olmalı…

-Pazartesini beklesin arayan diye cevapladı umursamaz bir tavırla Murat.

-Ama bak, bek-le-ye-mi-yor. Tekrar, tekrar arıyor.

-Tatlıya geçelim mi? diye araya girecek oldum.

Murat fırsat bilip masadan kalkmaya çalıştı.

-Bakayım mutfakta tahmin ettiğim o tatlı mı var?

-Senin hattında da tahmin ettiğim o kadın mı var?

-Çok oldun ama Belma diyerek telefona uzandı Murat. O güzel kafanı şirket işleriyle niye meşgul edersin ki...

Belma kavgayı sonuna kadar götürmeye kararlı, o da elini uzattı.

-Ver telefonunu, sekreterin gibi cevap verip rahatsız eden kişiden seni kurtarayım, ister misin?

Murat pek istekli görünmüyordu. Yine de blöf yaptı.

-Al diyerek itti. Bu münasebetsizler sekreterle değil benimle görüşmek isterler, görürsün, sesini duyunca kapatacak.

-Deneyelim dedi Belma kocasının blöfünü görerek.

Eşim bu tür karı koca kavgalarından çekinerek tabletinde haberleri okumaya dalmıştı.

Ben tatlıları dağıtırken Belma’nın sesi duyuldu.

-Murat Bey’in sekreteriyim diyordu en duygusuz sesiyle, yardımcı olmamı isterseniz...

Arkasından bir kahkaha atarak telefonu kocasına verdi.

-Hattaki iş kadını sevgililer gününüzü kutlamak istiyor!

Sonra bize dönerek iki elini teatral biçimde açtı.

-Ne demiştim, aşk, efendim, fırsatları sever!

Murat şaşkın ve dehşet içinde açık telefona bakıyordu. Telefon da masanın üzerinde her an patlamaya hazır saatli bomba gibi duruyordu.

-Konuş dedi Belma.

Sonra sinirli bir kahkaha attı.

-Yoksa hangisi diye mi tereddüt ediyorsun.

Murat telefonu kapatıvermiş, arka cebine atmıştı.

-Çirkinleşme.

-Ben mi çirkinleşiyorum? diye yeniden güldü Belma.

Sonra bize döndü.

-Murat arkadaşınız dedi, bana öyle âşıktı ki, okulumun önünde her sabah bir kırmızı gül ile beklerdi.

-Evet dedi Murat ne var bunda, sana romantiklik de yaramıyor.

-O romantikliği keşke babama gösterseydin. “Beyefendi” deseydin. “On yıl boyunca kapınızda yatar kalkarım, yeter ki beni firmanızda deneyin.”

-Yeter artık, sınırları aşıyorsun!

-Ne sınırıymış diyerek Murat’ın uzattığı eli itti. O gece en yakın arkadaşın Ercan 39 derece ateşle kıvranmasaydı şimdi biz evli olmayacaktık. Sen davetsiz misafir, onun yerine geldin.

-Sevgililer gününün zararlı olduğunu düşünmüşümdür hep dedi bir ara mutfakta karşılaştığım eşim. Nedense buna önem veren eşlerin eski defterleri de kabarık oluyor, açıp, açıp geceyi kavgayla bitiriyorlar.

Balkonda Belma’nın atakları durulacak gibi görünmüyordu.

-Bazıları için sevgililer günü de bir fırsattır, o gece bir yoklarsın diye devam etti Belma Murat’a bir bakış fırlatarak. Murat büyük balığı zaten yakalamış, kelli felli iş adamı olmuş, şimdiki fırsatlar, akvaryumdaki küçük balıklar gibi.

-Kalkalım diyerek davrandı Murat, kusurumuza bakmayın, sizin de gecenizi berbat ettik.

Kapıdan çıkarlarken cep telefonu yeniden titremeye başladı.

Belma zoraki gülümsemeyle eli havada parmaklarını oynattı.

-Büyük âşıklara müsaade!

Murat’ın itelemesiyle asansöre binip gittiler.

Bir ay kadar sonra bir telefon geldi. Murat müsaitsek bize uğramak istediğini söylüyor ardından da nefes nefese “hayat memat meselesi” diye ekliyordu.

Kayınpederinin Çorlu’daki fabrikalarını denetleyen Murat’ın hafta içi bu saatlerde Anadolu yakasına geçtiği, Moda’daki evimize uğradığı hiç görülmemişti.

Kapıyı açmamla salona dalması bir oldu. Kendini koltuklardan birine atıp hemen sigara yaktı.

-Ne o dedi eşim, sen sigarayı bırakmamış mıydın?

-Bittim ben, mahvoldum...

-Dur bir soluk al…

-Sizdeki kavgamızdan sonra böyle bir tuzak kuracağını tahmin etmeliydim diyerek başını arkaya attı Murat. Nasıl da düştüm tongaya...

-Canım bir çapkınlık yaptıysan onun cezasını çekersin dedi eşim, varını yoğunu niye kaybedesin ki?

-Bildiğiniz gibi değil, beni holdingin yönetim kurulundan attıkları gibi, şirketteki görevlerime de hemen son verdirdiler. Bu ne demek biliyor musunuz, ilk güne geri döndüm, bittim ben...

Kocasının zaaflarını iyi bilen Belma telefon açıp laf arasında hayır işlerinden tanıdığı televizyon haber kanallarının ünlü manken yüzü Suna’nın aradığını, bir iş için Çorlu’da olduğunu, öğleyin 12 gibi daha önce birlikte yedikleri ünlü salaş köfteciye gideceğini, kendisinden de adresini istediğini söylüyor. Murat da bunu öğrenince fırsattan yararlanmaya çalışıyor. Arabasının içinde manken sunucuyu bekliyor ve tesadüf mizanseni ile onunla aynı masaya oturuyor.

- Suna seni tanıyor mu ki? diye sordum Murat’a.

-Tabii canım, ne de olsa finans programlarına çıkmışlığım var. Ee futbol ile de adaylıklarım olduğu için geçmişte, beni ekranda tanırlar.

-Sonra diye sabırsızlandı eşim, birlikte köfte yediniz...

-Valla o kadar, biraz iş âleminden sordu, öyle zararsız konuştuk, telefon numaralarımızı aldık, fırsat oluşturur, birbirimizi arar, görüşürüz dedik, ayrıldık.

-Hâlâ sorun nerede anlamıyorum dedi eşim.

-Buraya kadar sadece Belma ile yeni bir kavga ve kıskançlık konusu. Ama başıma gelenleri bilmiyorsunuz. Akşam haberlerinde bizim şirketin zor durumda olduğuna dair bir haber geçince neye uğradığımı bilemedim. Ertesi gün de gazetelerde çarşaf çarşaf manken sunucu Suna ile baş başa fotoğraflarımız. Altında da benim şirketin sırlarını ifşa ettiğim iması.

-Ne diyorsun?

-Tabii borsada hisseler baş aşağı... Holdingin santralı telefonlardan kilitleniyor. Kayınpeder hemen genel kurulu topluyor. Şirket sırlarını basına sızdırdığım için güvenilmez ilan ediliyor ve kuruldan atılmam karara bağlanıyor. Şu anda holdinge bile girmeme izin vermiyorlar, biliyor musun?

-Peki, sen gerçekten sırları ifşa ettin mi?

-Hayır dedi yalvaran gözlerle bakarak Murat, ama bunu ispat edemem ki... Çünkü sızdırılan bilgiler doğru. O yüzden basın açıklaması yapıp yalanlamamı da tabii istemiyorlar…

-Peki, sen sızdırmadıysan, kim verdi o bilgileri? diye sordum.

-Sence kim olabilir?

-Yok dedim, Belma olamaz. Kendi babasına, sizin işyerinize niye böyle büyük bir zarar versin ki?

-Ben de bunu merak ediyorum dedi Murat. Beni o fotoğraflar çıkalı eve de almıyor. Telefonlarıma da cevap vermiyor. Senin arkadaşın ne de olsa, bir ağzını arasan, yoksa ben, inanmıyorsunuz ama yarından itibaren sıfırım, meteliğe kurşun sıkarım bu halde.

Murat’ın ısrarlarıyla telefon ettim Belma’ya. Sanki aramamı bekliyordu, hemen açtı.

-Hiç aksini söyleme biliyorum Murat ya yanınızda ya da daha önce size uğradı, doğruyu söyle, hangisi? dedi.

-Burada dedim kısık sesle. Hiç iyi görünmüyor.

-Ee her zaman fırsat yakalamaz bazen de tuzağa düşersin dedi.

-Nasıl yani dedim, başına gelenler...

-Onun başına gelenler bugüne kadar yararlandıklarının yanında çok önemsiz kalır. Acıma ona!

-Sanki bir ders vermişsin gibi konuşuyorsun dedim şakaya vurarak.

-Ben mi diyerek kahkaha attı. Ben hayır işleriyle vaktini geçiren, sadece ünlü bir iş adamının kızıyım. Yani dün öyleydim. Bugün genel kurulda onun yerini aldım.

-Ama o senin kocan diyecek oldum.

Bir kahkaha daha attı.

-Ama ne koca dedi alaylı gülerek. Yıllardır o eğlendi, şimdi sıra bende... Söyle ona, iş âlemine girdi ama temel kuralı bile öğrenemedi. Fırsat yakalamak yetmez, elinde tutmasını da bileceksin.

-Belma o kadar yıldır evlisiniz...

-Söyle ona boşanma davamız açıldı bile. Aldatmalarının çetelesini tuttum. Boşanmaya itiraz edeyim demesin, sonra manevi tazminat davası da açarım ha...

Telefonu kapatıp balkona dönüyordum çocukluk arkadaşım Leyla aradı.

-İnsan insanın kurdu olmuş deyiverdim. Bu sistem yüzünden karı koca, herkes herkese düşman!

Balkondan da Murat umutsuzca soruyordu.

-Ne diyor Belma?

Murat’a baktım, kendine güveninden eser kalmamış, bir anda omuzları çökmüş, kocamış buldum. Belma’nın boşanma davası açtığını nasıl söyleyeceğimi düşünürken, birden telefonu çaldı. Ayağa fırladı. Yüzü joker gibi ışıldamıştı.

-İşte bu fırsat kaçırılmaz diye tekrarlıyordu kapıdan çıkarken.

GELECEK HAFTA

BİZİMKİSİ ASRIN AŞKI

5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler

28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu

22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler

15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık

8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi

1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf

25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?

18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren

11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj

4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık

27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk

20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik

13 Kasım: Kısa öykü: Ömre bedel hata

06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı

30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar

23 Ekim Kısa öykü: Dayının şeridi