Sylvester Stallone, kapı kapı dolaşıp yapımcı aradığı bir senaryodan, 6 filmlik bir seri ve bir de spin-off’la devam eden bir efsane yaratacağını muhtemelen hayal bile etmemişti. Bugün, fenomene dönüşen Rocky, tam 40 yıl önce hayatımıza girdi…
Rocky filmlerini sinemada izleyememiş şanssız neslin bir üyesiyim. Yıllar sonra büyüyüp, sinemayla olan bağım güçlenince televizyondan aşina olduğum bu filmleri oturup bir çırpıda izledim. İzlemek mi dedim? Daha çok yaşadım diyelim… Sylvester Stallone’nin, yenilgisiz şampiyon Rocky Marciano’dan esinlenerek yarattığı “İtalyan aygırı” Rocky Balboa, salt Amerikalıların değil, izleyen herkesin “rüyası” oldu. Yalnızca Amerikan Rüyasını gerçek ya da mümkün kılmadı Rocky; Adrian’a olan saf aşkı, Mickey ve Apollo ile dostluğu, kimsesizliği ve yoksulluğuna rağmen düzen adamı olmayışıyla pek çoğumuzun olmak istediği “insan”dı aslında. Bir boks filminden çok daha fazlası vardı hep Rocky’de… Adrian’la olan ilişkisine baksak unutulmaz bir aşk filmi de çıkardı; Soğuk Savaş’ın her iki bloku buza çevirdiği bir dönemin ürünü Ivan Drago dövüşünden politik mesajlarla dolu bir film de… Bir “serserinin” başarı öyküsü de, bir “yıldız”ın trajedisi de… Hafızalarımıza kazınan Bill Conti’nin “Gonna Fly Now” şarkısı eşliğinde Philadelphia Sanat Müzesi’nin merdivenlerine tırmanan Rocky sahnelerinin, maç sekanslarından daha az heyecanlı olduğunu kim söyleyebilir ki? Rocky’nin rakibi belli olduktan sonra, tavuk yakalamak ve et deposunda antrenman yapmakla geçen bir dizi sekansını dahi nefesini tutarak izlemiş Rockyseverler olarak, Survivor’ın “The Eye Of The Tiger” parçasının duyduğumuz en motive edici müziklerin başında geldiği konusunda hemfikir olmamak ne mümkün… Rocky Balboa’yı, Adrian’ın mezarının başında otururken gördüğümüzde ya da oğluna “hiçbir şeyin hayattan daha sert vuramayacağı” temalı konuşmasını yaparken izlediğimizde ağlamamış olan çok az kişi vardır sanırım… Adeta gerçek bir karakter gibi, dev bir çınara dönüşen, düşen ama yeniden kalkan, dayak yiyen ama asla pes etmeyen, Amerika’nın arka sokaklarından çıkıp dünyaca tanınmış bir isme dönüşen fakat yine şanssızlıklardan bir türlü başı kurtulmayan ve bunca deneyimiyle karşımızda yaşlanan bir adam, Rocky ya da Sylvester… Talihsiz olan ise (tıpkı filmdeki gibi) tüm serinin senaryosunu yazan, pek çoğunu yöneten, birçok sinemasever için sinema tarihinin en iyi serisini, unutulmaz karakterini ve bir efsaneyi yaratan kişinin, Sylvester Stallone’nin, yalnızca ilk filmle ve son gelen spin-off proje Creed ile Oscar’a aday gösterilmesi… Geçtiğimiz yılın Akademi Ödülleri’nden de eli boş dönmesiyle fark ettik ki, Stallone de hakkı teslim edilmeyecekler kervanının bir müdavimi olacak… Olsun, Stallone ve yarattığı Rocky, sinemaseverler için çoktan epik bir kahramana dönüştü bile… Kulağımızda Gonna Fly Now, hafızalarımızda unutulmaz bir film, büyük bir dövüşçü… İyi ki vardın şampiyon!