Seray Kaya’yı önce Huzur Sokağı dizisinde canlandırdığıRezzan karakteriyle tanıdık. Ardından Kocamın Ailesi’nde Miray olarak çıktı karşımıza. Şimdi de Gülümse Yeter’de Doktor Gül’le hayat veriyor. Kendini “Hayata bakışımız, insanlara olan tavrımız hep aynı” dediği Gül’e çok benzetiyor ve “Kendimi oynamak istedim sanırım” diyor.
‘Gülümse Yeter’de oynuyorsun. Nasıl gidiyor?
ÇEKTİĞİM ÇİLE BOŞUNAYMIŞ
Oyunculuk nasıl sızdı hayatına?
Yazıyordum. Yazdıkça da rahatlıyordum.
Neyi yazıyordun?
Oynamak istediğim rolleri… Mesela konu bir aşk hikâyesiyse bütün sahnelerini gözden geçirip âşık bir kadını nasıl oynayacağımı düşünür, öyle yazardım.
O zaman oyunculuk yedekte tuttuğun bir sevgiliydi?
Oyuncu olmayı hep istedim ama ailem karşıydı. İlk adımı atmak için de cesaretim yoktu. Fakat hayat sürprizlerle dolu bir yer. Bir gün arkadaşım Sadri Alışık Kültür Merkezi’ne kayıt yaptıracağını söyledi. Ona yol arkadaşı oldum, birlikte gittik. Artık içimdeki istek gözümü nasıl bürüdüyse ben de kaydoldum. İki senelik eğitimin ardından bir ajansta çalışmaya başladım.
E peki aileni nasıl ikna ettin?
İki yıl boyunca hiç haberleri olmadı. Bunu saklamak öyle zordu ki… İzin vermezler, engel olurla diye korkuyordum. Kursa gitmek için artık ne yalan söyleyeceğimi bulamıyordum. Evden çıkana kadar akla karayı seçiyordum. Ama çektiğim çilenin hepsi boşunaymış.
Nasıl yani aslında karşı değiller miymiş?
‘Huzur Sokağı’ dizisiyle sözleşme imzaladım. Artık ne olursa olsun aileme söyleyecektim, kararlıydım. Annemle babamı karşıma aldım ve duygusal bir konuşma yaptım. Babamın gözleri doldu, annem “Kızım madem sen istiyorsun,yanındayım, destekçinim” dedi. Belki de hayatımın en mutlu günüydü.
“HÂLÂ ÇOK İYİ OYNUYOR” DESİNLER
‘Huzur Sokağı’yla birlikte bambaşka bir hayatın içinde buldun kendini. Ün, şan, şöhret… Kolay adapte olabildin mi?
Huzur Sokağı döneminde tanınmıyordum ki öyle bir adaptasyon sorunu yaşayayım ama sette elimin, ayağımın birbirine dolandığı çok olurdu. Oyuncuların dibinden ayrılmazdım, belki bir şey öğrenirim diye… Kocamın Ailesi’ndeki Miray karakteri dönüm noktasıydı benim için. Hem tanınmaya başladım hem de oyunculuğum fark edildi. Ama hayatımda bir şey değişti mi, değişmedi. Arkadaşlarım, çevrem, hobilerim hâlâ aynı.
Oyunculuk hayatının sonuna kadar yapacağın iş mi?
Evet, hayattan tek istediğim bu... Bu işe aşığım. Ömrümün yettiği son güne kadar da oyunculuk yapmak istiyorum.
Oyunculukta sınırların var mı?
Çırılçıplak oynayamam. Oynayamam değil aslında ‘nasıl görünemem’ kısmı önemli benim için. Beni zorlayacak, köşeleri olan her rolü oynamak isterim. Mesela bir şizofreni, boksör bir kadını ya da dansçı bir kızı ama çırılçıplak görünemem.
Kendi hayatını oynamak ister misin, hatta yazmak?
Kendi hayatımı yazarsam, onu bir kasada saklar, ben öldükten sonra çekilsin diye de vasiyet ederim.
Neden öldükten sonra?
Ben hayattayken insanlar beni tam anlamıyla tanımamalı…
Mesleğinle ilgili hayalin var mı?
50 yaşına geldiğimde seyirciler “Hâlâ çok iyi oynuyor” desinler istiyorum.
SERAY EŞİTTİR ÖZGÜRLÜK
Seray nasıl biri? Mesela arkadaşlarına sorsak nasıl tarif ederler?
Seray eşittir özgürlük... Özgürlüğüme çok düşkünüm, kısıtlanmaya gelemiyorum. Sonra mutlaka bir hedef belirlerim kendime ve ona ulaşana kadar da çok çalışırım. Kov burcuyum, kafama koyduğum her şeyi yaparım.
Nasıl bir ailede büyüdün?
Halalar, teyzeler, dayılar, amcalar, kuzenler… Çok kalabalık ve mutlu bir ailede büyüdüm. Bir aradayken göbekler atar çok eğlenirdik. Hatta kuzenlerim beni ortalarına alır dans ettirirlerdi.