emre.ozturk@aksam.com.tr
Dünyanın gözde turizm kentlerinden Barcelona merkezli Katalonya’da 1 Ekim tarihinde bağımsızlık referandumu yapıldı ve yüzde 90 oranında ‘Evet’ çıktı. İspanyol hükümeti, Katalonya özerk yönetimi hükümetini feshederek, en fazla 6 ay içerisinde erken yerel seçime gidilmesi kararını aldı ve bu kararı oylanması için senatoya gönderdi.
Madrid, Katalonya’nın referandumunu Anayasa Mahkemesi aracılığıyla yasa dışı ilan etse de Barcelona’daki yerel parlamentoda konuşan Katalonya Başkanı Puigdemont, “sonuçları askıya alınmış bir bağımsızlık ilan edildiği” söylemekte. Puigdemont, Katalanlara ayrıca Madrid’e karşı “kitlesel sivil itaatsizlik” yapılmasını da sözlerine ekliyor. Katalonya bağımsızlığa doğru koşar adımlarla gidiyor. Avrupa’nın gündeminde büyük bir sorun olarak görülen Katanlar tarih sayfalarına bakıldığında yüzyıllar önce Türkler için de büyük bir sorundu. Anadolu’ya Türklerle karşı savaşmaya gelen Katalanlar, pişman olunca Bizans’a ihanet edip Türklerin safına katılmıştı...
Elbette Barcelona denildiğinde akla önce ‘La Sagrada Familia’, ‘Park Güell’ ve ‘Casa Mila’ dolayısıyla da tüm bu doğadan esinlenmiş mimarinin dahi yaratıcısı Anotoni Gaudi geliyor. FC Barcelona, La Rambla Caddesi, gece kulüpleri ve pilajlarıyla iyi bilinen turizm noktaları da cabası. Yalnızca Katalonya değil bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası Keşifler Çağı’nın altın çağının yaşandığı ve muazzam turistik kentlere sahip bir coğrafya olarak bilinse de tarihinin büyük bölümü kesintisiz süren savaşlarla dolu. Bu savaşçılar coğrafyası içinde yarımadanın tarihindeki en belirgin güçlerden birisi her zaman Katalanlar oldular.
KATALANLARI YAKINDAN TANIYORUZ
Bugün İspanya’ya ülke adını da veren (Hispania) Roma İmparatorluğu’nun egemenliğinden bu yana İber Yarımadası askerlerin ve savaşçıların toprağı. Bu coğrafyada bulunan Leon, Kastilya, Katalunya, Lusitania, Galiçya gibi birçok tarihi devlet tarihlerinde yalnızca, Cordoba ve Granada’dan yarım adayı yöneten Endülüs Emevi devletine karşı bir araya gelebildiler. Endülüs’ler adadan sürüldüğünde kaldıkları yerden devam ettiler ve birbirleriyle savaştılar.
Bizler de tarih bilincimiz içerisinde aslında Katalanları yakından tanıyoruz. İşte Anadolu’nun ‘doğal tarih sürecini’ bozan, kendilerini bu coğrafyaya getirenlere hayatı dar eden, Türklere ise Anadolu’daki tarihleri boyunca o ana kadar görmedikleri bir mağlubiyet ve şok yaşatan “Katalanların” hikayesi…
ÇOK SALDIRGANLARDI...
Kartaca, Roma, Endülüs Emevileri, Leon ya da Kastilya farketmeksizin yarımada kimin egemenliğinde kalırsa kalsın bu coğrafyanın Avrupa coğrafyasındaki en ünlü askerleri her zaman Aragon Krallığı’na (1035–1706) bağlı Katalan askerler oldu. Gözü pek Katalanlar kısa bir süreliğine de olsa kendi krallıklarını da kurmayı başardılar ancak Kuzey’de Fransa’nın, Batı’da ise Leon-Kastilya’nın giderek birleşik bir krallık haline dönüşmesi arada sıkışan Katalan savaşçılar ‘Katalan Bölüğü’ adıyla paralı askeri gruba dönüşmesine neden oldu. Katalanlar 3. Haçlı seferinde kendilerini Papa’ya ‘Military Order’ yani Haçlı seferlerine katılan Hıristiyan askeri örgüt olarak kabul ettirmek istediyse de başarılı olamadılar. Çok saldırganlardı ve kural tanımıyorlardı. İçki içiyorlar ve kadınlarla birlikte oluyorlardı. Tüm bunlar Hıristiyan askeri örgütlerde yasaktı.
PARAYI VERENE HİZMET ETTİLER
Tarihe ‘Katalan Bölüğü’ olarak geçen bu ne yapacağı kestirilemez başarılı askeri gücün tarihi şüpheye yer bırakmayacak kadar kesinlikle yazılıdır. Bir yanda Bizans (Pachimeres’in eserlerinde) Sicilya ve Aragon tarihçilerinin kaynakları diğer yanda da bölüğün kendi üyesi olan Ramon Muntaner’in ‘Cronica’ adlı eseri bölüğün tüm tarihini gözler önüne sermektedir. Peki, bu eserlere göre Katalanların, Anadolu’ya ve Türkler üzerinde damga vuran izi neydi?
Katalanlar paralı askeri birliğe dönüştüklerinde parayı verene hizmet etmeye başladılar. Sicilya’da bulunan komutan Roger de Flor 1303 yılında bu kez Bizans İmparatoru II. Andronikos Palaiologos ve oğlu IX. Mikhail Palaiologos ile görüşerek kendisine bağlı Katalan birliklerini Bizans saflarına katarak Anadolu’daki Türk ilerleyişine karşı kullanılmasını önerdi. Yardım talebi Bizans’tan gelmişti. Bizans İmparatorluğu Katolik Latin Batı’dan destek alır hale gelmişti ancak çekinceleri vardı. Yaklaşık bir asır önce 4. Haçlı Seferi’nde Klasik ve Orta Çağ’ın kültür hazineleriyle dolu olan başkent Konstantinopolis yakılıp talan edilmiş, Haçlılar kentte 1204 yılında Katolik inançlarına uyan Latin İmparatorluğu’nu kurmuşlardı. Ancak İmparator, Türkler karşısında tüm yardımlara açıktı. Başıbozuk Katalan birlikleri kendi coğrafyasından göndermek isteyen Aragon Krallığı ise bu habere çok mutlu olmuş hatta bu birliklerin Bizans topraklarına geçmesi için lojistik destek bile sağlamıştı. Kısacası aslında kimsenin yanında istemeyeceği türden gaddar ve yıkım geitren birliklerdi. Kural tanımaz Katalanlar 39 kadırga 4 bin piyade ve 1500 şövalyeyi Konstantinopolis’e taşıdı.
KATALANLARIN GEÇTİĞİ HER YERDE YIKIM VE ÖLÜM OLDU
Katalanların başında bulunan Roger de Flor burada Bizans İmparatorunun yeğeniyle evlenerek İmparatorluk hiyerarşisinde 5. en yüksek asalet sıfatı olan ‘megadük’ ilan edildi. Kendisine Bizans’ın seçkin bin piyade ve süvari askeri de verildikten sonra Anadolu topraklarına geçti. Roger de Flor 8 yaşından beri Avrupa’da ‘Tapınakçılar’ olarak bilinen ve ilk Hıristiyan askeri örgüt olan birliğin içinde yetişmiş zamanla da bir Tapınakçı olmuştu. Diğer yandan Papa’nın gözünde halen açıkça “din düşmanı” ve “hırsızdı.”
Roger de Flor komutasındaki Katalan birliği 1303-1304 yıllarında Karesi, Germiyanoğulları, Aydınoğulları, Menteşe ve Karamanoğlu Beyliklerini tüm savaşlarda mağlup etmeyi başardı. Anadolu’daki Türk beylikleri uzun yıllar sonra ilk kez mağlubiyetle tanışıyorlardı. Bu şekilde ciddi bir zenginliğe ve toprağa da ulaşan Roger de Flor kendi krallığını yaratmak için hazırlıklara başladı. Roger de Flor, Balıkesir, Kütahya, Manisa, Alaşehir ve Tire bölgesinde çok sayıda toprağı ele geçirmişti. Ne var ki bu hazırlıklar ve Katalanların geçtiği her yerde yıkım, ölüm ve talan yaratmaları Bizans İmparatoru’na ulaşmıştı. de Flor 30 Nisan 1305 tarihinde İmparatorun emriyle Edirne’ye çağırıldı ve burada zehirlenerek öldürüldü. İmparatorun oğlu IX. Mikhail Palaiologos da başsız kalan Katalanlara karşı harekat başlattı. Katalan birlikler başlarına Berenguer d’Etença’yı atadılar ve 1305 yılının Temmuz ayında Tekirdağ Muharebesi’nde Bizans’ın sayısal üstünlüğüne karşın savaşta galip gelerek bu kez de İmparatorluğu şaşkınlığa uğrattılar.
TÜRKLERE KARŞI GELEN KATALANLAR TÜRKLERİN SAFINA KATILDI
Katalanlar bu galibiyete karşın Türklerin giderek artan baskıları karşısında da başka seçenek göremiyorlardı. Türk beylikler bir olarak Katalan askerlerin ardından ‘sürek avı’ başlatmışlardı. Katalanlar sonunda savaşmak için geldikleri Türklerle işbirliği yapmak zorunda kaldılar. Ece Halil ve Melik gibi birçok Türk komutanın emrindeki Türk savaşçılarla birlikle bu kez Trakya’da yağma ve akınlara giriştiler. Bu akınlara sonunda Osman Bey’in bölgesindeki Türkler de katıldı. Elbette katılım tek yönlü olmadı. Osmanlı Beyliği’nin kurucausu Osman Bey’in komutanları arasında Katalanların da olduğunu ileri süren görüşlerler bugün de mevcut.
SONLARINI PARALI ASKERLER GETİRDİ
Katalan bölükleri Trakya ve Makedonya topraklarına geçip hiçbir kutsalı tanımadan girdikleri tüm yerleşim yerlerini yağmaladılar. 1311 yılında Atina’ya kadar yayılmış ve Avrupa’daki taht kavgalarına da müdahale olmuş dolayısıyla kontrolden tamamen çıkmış bir hale geldiler.
1388 yılına kadar Balkan ve Yunanistan topraklarında güçlü bir varlık gösteren Katalan bölüğünü tamamen ortadan kaldıranlar ise Yunanistan’ın güneyindeki Mora Yarımadası’nda, Pedro de San Superano komutanlığında olan bir başka paralı asker grubu, ‘Navarra Bölüğü’ oldu.