Fransız Le Figaro Gazetesi, 6 Ağustos 2016’da İstanbul'da deprem basıncının en yüksek seviyede olduğunu yazdı. Amerika'nın Sesi'nde de yer alan habere göre bu basınç Richter ölçeğine göre 7 ila 8 büyüklüğünde bir depreme yol açabilirdi. Tam da 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından çıkan bu haberler yeni bir tartışmanın fitilini de ateşledi. Bazı çevreler ‘deprem uyarısı’nın tehdit olduğunu ve Türkiye’de darbe planlayan üst akılların elinde, ülkemizde deprem olmasına yol açacak teknolojiler olduğunu söylemeye başladı. Aynı tartışmalar 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında da yaşanmıştı. Peki, gerçekten dünya üzerinde böyle bir teknoloji var mı? Amerika’nın uzun yıllardır üzerinde çalıştığı HAARP projesi neyi amaçlıyor? HAARP bir kıyamet silahı mı? ‘Kara Bilim’in sınırları nerede başlayıp nerede bitiyor? 17 Ağustos depremi bir elektromanyetik saldırı olabilir mi? Bütün bu soruların cevabını 1999 depreminden bu yana konuyu araştıran ve ulaştığı bilgi ve belgelerle ‘Beynimdeki Yabancı’ adlı kitabını yazan Ali Selman Demirbağ anlattı.
Yıllardır bu konu üzerine çalışıyorum
2003 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Bio Medikal Teknolojisi bölümünden mezun oldum. Serbest Fizik Teorisyenlerinden Parçacık Fiziği (Kuantum Mekaniği) Eğitimi aldım. O günden bu yana çalışmalarımı Beynimdeki Yabancı isimli kitabımda topladım. Ayrıca küresel güçlerin insanlığa hükmetme hegemonyasıyla ilgili konsorsiyum şeklinde hazırlanan Zihin Kontrol Operasyonları isimli kitaba katkıda bulundum. Doğa olayları ve kontrolü hakkında özellikle HAARP Teknolojisi (Kara Bilim) 2011 yılında Amerikalı Akademisyen Dr. Nick Begich ile CIA’in gizli çalışmaları ve açıklanmış belgeleri üzerine ve HAARP teknolojisinin gizlenen asıl amaçları çalışma sistemi, etkileri ve alınması gereken önlemler hakkında çalışmalar yaptım.
MUCİDİ NİKOLA TESLA
İlk yapay deprem deneyleri Sırp asıllı bilim adamı Nikola Tesla tarafından New York’taki laboratuvarında başarıyla gerçekleştirildi. ‘Elektromanyetik Dalgalar’ın mucidi Tesla, bu dalgaları kullanarak Richter ölçeğinde 5 şiddetinde bir deprem yapmayı başardı. Tesla’nın başarısı New York Times'ta yayımlandı. O dönemde çok fazla bilinmeyen elektromanyetik dalgalar ve etkileri, bilim çevreleri ve kanaat önderleri tarafından korkutucu ve gereksiz görülerek dışlandı. Bunun yanında Tesla’nın çalışmaları elektriğin kablosuz taşınması yönünde ilerlediği için, para kaybedeceğini düşünen dönemin bakır ve iletken kablo kartelleri de Tesla’nın önünü kestiler.
1920’DE SUMEN ALTI EDİLDİ
Nikola Tesla’nın elektromanyetik dalgalarla yaptığı çalışmaların konu başlıklarını; ‘Enerji birikimi yüksek fay hatlarının olduğu bölgelerde depremi tetiklemek’, ‘İklimi kontrol etmek (Dünyanın manyetik alanlarını ve iyonosferi kullanarak yağışı ve rüzgârları kontrol etmek)’, ‘İstenilen bölgeye yıldırım düşürmek ve enerjisini depolamak’, ‘İstenilen bölgeye radyasyon vermek’, ‘Tüm iletişimi engelleyerek sadece kendi iletişimini sağlamak’ şeklinde sıralayabiliriz. 1920’lerde sumen altı edilen bu çalışmalar, II. Dünya Savaşı ile tekrar gündeme geldi, gizli servisler tarafından yürütüldü.
KARA BİLİM
Peki, tüm bu gizli servislerin yapmış olduğu bilimsel çalışmaların günümüzdeki yansımaları ve devamı nasıl gerçekleşmekte? Bu sorunun cevabı bir muaama değil, aksine birçok bilim insanı, teorisyen ve gizli servis tarafından kamunun bilgisine sunuldu. Ancak bazı çevreler inanmadıklarından mıdır yoksa akademik kariyerlerine zeval gelmesin diye midir bilinmez, ülkemizde bu durumu 'komplo teorisi' diye adlandırıyor. Oysa bu konuda Amerika’da birçok yayın var, üniversitelerde çalışmalar yapılıyor ve kamuoyuyla paylaşılıyor. Günümüzde bu çalışmalar, Nikola Tesla’nın 100 yıl önce geliştirdiği temel prensipler üzerinden, HAARP Projesi kapsamında devam ediyor. Ben bu çalışmaları ‘Kara Bilim’ diye adlandırıyorum. Kara bilim, başta ABD olmak üzere büyük devletlerin, dünyayı kendi hegemonyaları altında tutabilmek için yaptıkları bilimsel-teknik araştırmalara ve üzerinde çalıştıkları çeşitli projelerin toplamına verilen addır. Bu projeler büyük ölçekli ve büyük bütçelerle yürütülen, gizli veya yarı gizli projeler.
BÜTÇESİ 30 MİLYON DOLAR
İşte HAARP (High Frequency Active Auroral Research Program) Projesi’nin de bu tip bir ‘Kara Proje’ olduğuna dair ciddi iddialar var. HAARP ‘Dünyanın en büyük ve en güçlü radyo verici (iletici) birimini imal etme projesi’. Proje, Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleri tarafından ortaklaşa finanse ediliyor. 30 milyon dolarlık programın yürütme göreviyse Alaska Üniversitesi’nin. Proje, Alaska/Gakona’nın 11 mil doğusunda inşa edildi. 1993 yılında uygulamaya konan program 2002 veya 2003 yılında tamamlandı.
MASUM BİR PROJE DEĞİL
Aslında HAARP gizli bir proje değil. Amerikan Savunma Bakanlığı da HAARP’ın varlığını diğer projelerde olduğu gibi inkâr etmiyor. İnternette HAARP’ın kendi web sitesi bile var. Bu ihtilaflı projenin yöneticisi olan John Heckscher’e göre HAARP’ın amacı gayet masum. HAARP, iyonosferi dev bir anten olarak kullanabilmek amacıyla, bir parçasını ısıtmak için araştırmacıların kullanabileceği bir alet. Amerikan ordusu da HAARP için, ‘iyonosfer üzerine yapılan bilimsel bir araştırma’ gibi zararsız bir gerekçe ileri sürüyor. Oysa iyonosfer tabakası askeriye için önemli. Çünkü ordu tarafından kullanılan iletişim, gözetim ve denizcilik sistemlerinin hepsi iyonosferin içinden geçer veya iyonosfer tarafından yansıtılır. İyonosferin bir bütün olarak anlaşılması ve kontrol edilmesi Pentagon’a bu sistemler üzerinde daha iyi kontrol imkânı verecek. Ancak ABD’nin bilimi, teknolojiyi ve bilim insanlarını nasıl kullanageldiği düşünülürse ve ortaya konan deliller de göz önünde tutulursa, yapılmak istenenlerin masumane olduğunu söylemek zor.
“SOR, AMERİKALILAR MI YAPMIŞ”
Benim ‘HAARP- Kara Bilim’le tanışmam 17 Ağustos Depremi’yle oldu. 9 Eylül Üniversitesi’nde öğrenciyken gerçekleşen bu olay herkes gibi beni de derdinden etkiledi. Üstelik dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in, Ahmet Mete Işıkara’ya “Depremi Amerikalılar yapmış olabilir mi?” diye sorması ve cevap alamaması meselesi, deprem esnasında görülen alev topu, Gölcük Deniz Üstündeki devir teslim törenine üst düzey Amerikan ve İsrailli subayların ilk defa gelmiş olması, depremden sonra bölgenin dalışa yasak ilan edilmiş olması konuyu odak noktama aldı. Nihayetinde uzun araştırmalar sonucu yukarıda bilgilere ve bazı açıklanmış CIA belgelerine ulaştım. Bu belgelerde geçmişte yapılan gizli deneyler de yer alıyordu. Anlaşılan şu ki; Amerika, arkada iz bırakmadan, hiç kayıp vermeden istediği bölgeleri askeri, ekonomik ve insani olarak yok edebilecek seviyeye getirecek bir silah yapmak istiyor. Bu bilgi ve belgeler ‘Beynimdeki Yabancı’ isimli kitabımda da yer alıyor.
DEPREM VURGUSU BİLİNÇLİ
Bugünlerde yine “Ortadoğu’da Amerika’nın ve sermaye sahiplerinin planlarını bozan Türkiye’ye karşı, böyle bir saldırı olur mu?” sorusu soruluyor. Zira 15 Temmuz hezimeti sonucu istediklerini elde edememiş, planları ötelenmiş hırs dolu bir anlayış var. ‘Türk Milleti’ faktörü bu sefer onlara hakikaten kaybettirdi. Marmara fayı 15 Temmuz’dan sonra ilk defa Le Figaro gazetesinde gündeme geldi. Gazete, yazısında, Marmara fayını inceleyen sismik gemiden gelen bilgilerde fay hattında yüksek enerji birikimi olduğu ve fayın kararsız olduğundan bahsedildi. Bu yazıdan bir hafta sonra Pensilvanya’dan salyalar eşliğinde deprem vurgusu gelmeye başladı. Benim buradan anladığım deprem olursa “Biz demiştik” diyecekler. Eğer deprem olmazsa da taraftarlarına mecazen söylendiği empoze edilecektir. Zira 14 Ağustos tarihi vurgusu deprem haberinden önce ortaya atılmıştır.
17 AĞUSTOS DEPREMİNDE ABD PARMAĞI VAR
Bilindiği üzere Marmara yani Kuzey Anadolu Fay Hattı 17 Ağustos 1999’dan beri kararsız ve enerji yüklü. O günden beri deprem bilimciler “Bu fay hattı tekrar kırılacak ama bu kırılma 3 gün sonra da olabilir, 50 yıl sonra da” diye defalarca açıkladılar. Evet, Amerika bir deprem silahı yapabilmek için sürekli çalışmalar yapıyor. Dünyada açıklanmış 7 adet HAARP tesisi var. Açıklanmayanlarla birlikte bu sayı 20. Ancak bu çalışmalar sonuçlanmadı ve kesin sonuç veren bir silah haline gelmedi. HAARP silahı depremi şiddetini ve süresini belirleyip kontrol edemez, sadece fay hattını tetikleyebilir. ABD’nin amacıysa depremin herhangi bir fay hattında başından sonuna şiddetini ve süresini kendi belirleyeceği bir deprem silahı geliştirmek. Bunun için dünyanın fay hattı kararsız bölgelerinde her zaman HAARP ile deneyler yapıyor. Bizim ülkemizde de deprem yapma çalışmaları da devam ediyor. Mesela bana göre 17 Ağustos depreminde kesin olarak ABD parmağı var ancak bu, o gün 7,5 şiddetinde 45 saniye süren depremin planlı ve kontrolünün tamamen ABD’de olduğunu göstermez. Dediğim gibi HAARP kesin sonuç veren bir silah haline dönüşmedi. Biz şimdi asıl millet olarak kazandığımız bu birliğin hain oyunlarla bozulmasına izin verirsek en büyük depremi yaşamış olacağız. Birliğimiz diriliğimiz, diriliğimiz farkındalığımız, farkındalığımız birbirimizi sevmek ve saymak olunca, karşımızdaki güç deprem silahlı da yapsa o birlikten korkacaktır.