‘Kadın’ sihirbaz değil ‘iyi’ sihirbazım

Üniversitede harçlığını çıkarmak için sekreter olarak çalışmaya başladığı psikiyatri kliniğinde önüne sihirli bir dünyanın kapıları açıldı. O kapıdan girdi ve bu sihirli dünya onun tüm dünyası oldu. Türkiye’de asistanlıktan gelmeyip direk sihirbaz olarak yetişen ilk kadın İlkay Özdemir. Bir dolu ödülü var.  Dünya Sihirbazlar Birliği tarafından 2011 yılında ‘Yılın En İyi Kadın Sihirbazı’ seçildi. Ama o, 'kadın sihirbaz' olarak anılmaktan rahatsız... “Bu başarıları kadın olduğum için değil iyi bir sihirbaz olduğum için elde ettim” diyor. İlkay Özdemir, yine birbirinden ilginç sihirli projeler peşinde. Bu projelerin arasında çok sevdiği tangoyla sihri birleştirmek de var 2 yıldır yerleştiği Şirince’de bir Sihir Köyü ve Sihir Okulu açmak da. İşte ‘Sihrin Sultanı’ İlkay Özdemir’le sihir dolu bir röportaj. 

Sizi tanıyabilir miyiz? 

1981 Amasya doğumluyum. Sihirbazım. 19 yaşından beri, yaklaşık 14 yıldır illüzyon sanatıyla uğraşıyorum. 2004 yılında Sofya’da hem genel magic hem de kart magic alanında şampiyon oldum.  En son sihirbazlığın Oscar’ı diyebileceğimiz Dünya Sihirbazlar Birliği’nin verdiği ‘Merlin Award 2011’ ödülünü almaya hak kazandım. Sihirbazlık benim için hayal etmek ve hayallerimi gerçeğe dönüştürmek demek. Çok keyif alıyorum gerçekten. Ben hep hayallerimin peşinde koştum ve şimdi hayallerim beni  Şirince’ye getirdi. Şu anda İzmir’in Şirince köyünde yaşıyorum. ‘Sihirbazın Evi’ isimli bir butik otelim var. Artık yaşamımı burada sürdürüyorum. 
Gerçekten Türkiye'nin ilk ve tek kadın sihirbazı mısınız?
Bu soru aslında çok fazla tartışmaya sebep oluyor ve ben bu tartışmalara bir son vermek istiyorum. Türkiye’de şu anda tabii ki benden başka kadın sihirbaz var ama çoğu asistanlıktan yetişme. Ben sihirbaz illüzyonist olarak yetişen, asistanlık yapmadan sahneye çıkan ilk kadın sihirbazım. Aslında ben bilimde ve sanatta kadın-erkek ayrımına inanmıyorum. Kadın matematikçi, kadın yazar, kadın müzisyen diye bir tanımlama doğru değil bence. Bu yüzden de ‘kadın sihirbaz’ olarak anılmak hoşuma gitmiyor. Ben bu başarıları kadın olduğum için değil iyi bir sihirbaz olduğum için elde ettim. Erkeklerle aynı kategorilerde yarışarak kazandım. 
Nasıl tanıştınız sihirli dünyayla? 
19 yaşında üniversitede okurken ek gelir elde etmek için bir psikiyatri kliniğinde sekreter olarak işe başlamıştım. Orada değerli ustam Psikoterapist Selim Başarır ile tanıştım. Kendisi psikoterapi dışında yaklaşık 40 yıldır sihirbazlık sanatıyla hobi olarak ilgilenen çok değerli bir ustadır. Bana seans aralarında birkaç oyun gösterdi. Çok etkilendim…  İlk defa orada kartlarla ve kart sihirbazlığıyla tanıştım. 15-20 günü içinde çevreme, aileme ve dostlarıma sunduğum bir kutu illüzyonum oldu. Derken 6 ay sonra kendimi Belgrad’da buldum. Orada sihirbazlığın çok farklı sunulduğunu, görsel sanatlar içinde yer aldığını ve bizim bildiğimiz sihirbazlığın dışında bir hikâyesi olduğunu gördüm. O şekilde başladım.
işimiz tiyatrodan daha zor
Bir röportajınızda bu işi sanat dalı olarak tarif ediyorsunuz. Sihirbazlık sanat mıdır?
Sihirbazlık yaklaşık 3 bin yıldır varlığını sürdüren, hatta tiyatrodan bile eski bir gösterdi sanatıdır. Mısır’da Nil nehri kenarında bir baba ceviz kabuklarının altında taşları kaybederek çocuklarına gösteri yapar. Esasında hokka oyunu ile başlar. Bunlar yazılı kaynaklardan bildiklerimiz. Dolayısıyla tarihi aslında çok daha eskilere dayanan Hindistan’da Mısır’da varlığını uzun yıllar sürdüren ciddi bir gösteri sanatından bahsediyoruz. Tabii ki sihirbazlık sanattır! Bizler de gösteri sanatçılarıyız. Sahnede hem sihirbaz hem oyuncuyuz. İnsanlar tarafından bir anı bile atlanmadan her detayı izlenen bir oyun sunuyoruz. Belki yeni bir tartışma konusu açılacak ama tiyatrodan çok daha zor bir iş yapıyoruz. 
Şu an  bu işte arzu ettiğiniz yerde misiniz? 
Evet, arzu ettiğim yerdeyim. Tabii ki mesleğimle ilgili hedeflerim de var ama mesleğimde hep neyi yapmak istediysem onu yaptım. Birçok ilke imza atmanın gururuyla konuşuyorum. Mesleğimi çok sevdiğim gibi hayallerimi de çok seviyorum. Bence daha hayallerimin başındayım.
En büyük hayaliniz ne?
En büyük hayalim Şirince köyünde keyifli bir ‘sihirli ortam’ yaratmak… Ufak bir ‘Sihir Köyü’ aslında… Türkiye’deki değerli ustalarla çalışabileceğim minik bir ‘Sihir Okulu’ kurmayı istiyorum. Biliyorsunuz mesleğimizin bir okulu yok. Usta- çırak ilişkisiyle gelişen bir sanat. Burada çocukları illüzyon sanatçılarıyla bir araya getirebilir, belki de geleceğin sihirbazlarını yetiştirebiliriz. 
Seyirci karşısında bir kadın sihirbaz gördüğünde şaşırıyor mu? Tepkisi nasıl oluyor?
Tabii şaşırıyor. Hatta sihirbaz nerede diye bekleyen bile oluyor. Çünkü kadın olmam alışkanlıklarının dışında. Ama sonrasında da bir kadın zarafetiyle sunumu görünce çok daha fazla etkileniyor diyebilirim.
her sihirbaz çuvallar
Sahnede tabiri caizse hiç çuvalladığınız oldu mu?
Her sihirbaz çuvallar önemli olan seyirciye bunu yansıtmamaktır. Zaten profesyonellik orada başlar. Mutlaka bir şeyler ters gider. Profesyonelseniz bu tersliği seyirciye hissettirmeden devam edersiniz. Benim böyle çok anım var. Oyun takılmıştır, müzik farklı girmiştir… Gösterimi defalarca izleyen kişiler bile “Biz hiçbir şey anlamadık” derler. Meziyet, ters giden olayı seyirciye oyunun bir parçası gibi sunmak…
Bir gösteri için ne kadar hazırlanmak gerekiyor?
Bu bence bu soruların içindeki en zor soru. Çünkü bir gösteri, yani bir oyun bir anda başlamaz. Bazen bir oyunu 3-4 yıl çalıştığımız oluyor. Aslında o sadece bir-iki saniyelik bir efekt. Örneğin en son İstanbul Akvaryum’da su altında gerçekleştirdiğim şovun hazırlanışı yaklaşık 6 ay sürdü ama gösteri 63 saniyeydi. 
Kadınlar genellikle sihirbazların yanında yardımcı oyuncu olarak yer alırdı. Siz başroldesiniz. Kendinizi bir kadın olarak ispat etmeniz zor oldu mu? Kadın olmak zorlaştırdı mı işinizi?
İşim elbette zor oldu. Hem de çok.  Kadın kimliğimi geride bırakmak için yıllarca uğraştım. Dekolte giymedim, eteğimin boyunu uzattım. Şimdi artık rüştümü ispatladığım için sahne kostümlerimi daha rahat seçiyorum. 
Sihirbaz olmak isteyen kadınlara ne önerirsiniz peki?
Ben ‘sihirbaz’ olmak isteyenlere önerilerde bulunayım. Türkiye’de benim biraz kızgınlıkla izlediğim yeni bir döneme girdik. Gençler özellikle bu yetenek yarışmalarından dolayı bir an evvel sihirbaz olmak istiyorlar. ysa bu iş çok ciddi anlamda emek ve zaman ister…En önemli tavsiyem, önce bu sanatı tanısınlar. Birden medyatik olma derdine düşmesinler. Önce kendilerine bir usta bulsunlar. Hatta birçok ustayla tanışsınlar. En önemli şey malzeme alıp çok oyun öğrenmek değil bir ustayla yola çıkmaktır. 
Peki, sizce bu işin piri kim?
Hayran olduğum birçok sanatçı var ama ilk hayran olduğum meslektaşım, kıymetlim ustam Selim Başarır. Onun sanata bakışı, titizliği, hassasiyeti, gösterilere hazırlanışı bende çok büyük hayranlık uyandırıyor. Ustam dışında David Copperfield’dan başlayarak sayabileceğim birçok sihirbaz var. 
Meslektaşlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
İşimize yenilik katmalıyız. Bu konuda kendimi de eleştiriyorum. Piyasadan plak kalktı artık ama hâlâ plak çoğaltan arkadaşlar var. Şovlar birbirinin kopyası. Oysa herkesin imzası olmalı. Orijinal olmalı.Mesela ben tangoyla tanıştım. Şimdi tangoyla sihri birleştireceğim bir proje hazırlıyorum. Klasik sihirbazlığın dışına çıkıp yenilikler katmalıyız. Artık çoğaltacaksak plak değil, USB çoğaltmalıyız. 

KEŞKE GERÇEK BİR SİHİRLİ DEĞNEĞİM OLSA
 

Gerçek bir sihirli değneğiniz olsa neleri değiştirmek istersiniz?
Dünyayı topyekûn değiştirmek isterim. Gün geçtikçe belki de doğayla daha fazla bir araya geldikçe farkındalığım mı arttı bilmiyorum ama sanki insanlık sınavı kaybetmiş gibi geliyor. Daha iyi, daha hoşgörülü, daha sevgi dolu bir yer olması gerekirken daha kavgacı, daha agresif, birbirini sevmeyen insanların yaşadığı bir yer haline dönüşmeye başladı. Dolayısıyla belik biraz klişe olacak ama dünyadan kavgayı, dövüşü, kötülüğü kaldırmak istiyorum. Keşke gerçekten bir sihirbaz olsaydım diyorum bu noktada. 

ÇOCUKLAR SİHİR SANATIYLA TANIŞACAK

Şirince hayatımın en güzel noktası. Keşke daha önce gelseymişim. “33 yıl boş yere yaşamışım” dediğim bir hayat sundu bana. Burada mutluyum.  Çünkü doğayla, hayvanlarla ve sevgi dolu bir ortamla buluştum. Dolayısıyla şu anda Şirince tutkumla sihir tutkumu birleştirme hayaliyle yanıp tutuşuyorum. Önümüzdeki günlerde burada ‘Sihirbazın Dağ Evi’ isimli bir ortam yaratmak istiyorum. Bu projeyi Sihir Köyü ile tamamlayıp ufak amfi tiyatrolarda insanların kısa sihirler izleyebileceği, çocukların da sihirbazlık sanatıyla tanışabilecekleri bir yandan da doğanın tadını çıkarabilecekleri bir ortam oluşturmak istiyorum.