İstanbul'un esrarengiz komşuları

İstanbul Boğazı denilince şehri mesken edinmiş martılar gelir akla. Kimilerine göre bu koca kentin sokakları kedilerden sorulur. Oysa siz başınızı telefonunuzdan kaldırmazken gökyüzünde size eşlik eden papağanlar, hatta vapuru selamlayan yunuslar olabilir.

1

UYGAR TAYLAN
uygartaylan@gmail.com   İlk kez balkonda duran sepetin içindeki güvercin yumurtasını gece yarısı çalmaya gelen gelinciği (kaya sansarı) görmemle farkındalığım oluştu. Derken birçok farklı türle göz göze gelip kendine has seslerine aşina oldum. Hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkıp sürpriz yapan bu sevimli dostların uzun zamandır haberini yapmak istiyordum. Anadolu Ajansı’ndan yetenekli Foto Muhabiri arkadaşım Berk Özkan’ın geçen hafta çektiği Boğaz’da yüzen yunusların fotoğrafıysa harekete geçmeme sebep oldu. Peki nasıl oluyor da bunca betona ve toz dumana rağmen bu şehirde bu kadar farklı hayvan türü bulunuyor? WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)-Türkiye’den Yaban Hayat Uzmanı Ahmet Emre Kütükçü’ye sordum.   İstanbul’da yaşayan kaç hayvan türü var? Yaz ve kış göçmenleri  dahil 330'a yakın kuş, 40'ı aşkın sürüngen ve 40'ı aşkın memeli türü var.   Metropol yaşamı bu hayvanları nasıl etkiliyor? Artan yapılaşma karaca, yaban domuzu ve çakal gibi birçok farklı türün yaşam alanlarını bozdu. Bunun sonucunda o yaşam alanını kullanan tür, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için başka alanlar aramak zorunda kalıyor. Bu da insanlarla bu türleri karşı karşıya getiriyor. Bir diğer sorun ormanlık alanlara bırakılan köpekler. Bu köpekler belli bir süre sonra ormandaki diğer canlıları avlamaya başlıyor. Özellikle karacalar köpek saldırılarına maruz kalıyor. Her yıl binlerce kirpi, kaplumbağa ve tilki otoyollarda hayatını kaybediyor. On binlerce kuş sürüsü İstanbul üzerinden geçiyor. Göç sırasında yorgun düşen kuşlar bina çatılarına konuyor. Birçoğu inmeye çalışırken yaralanıp ölüyor.    Peki şehir hayatına adapte olmuş türler yok mu? Martılar, güvercinler, kargalar, ebabiller, kemirgen ve sürüngen türleri şehirde barınabiliyor. Gökdelenleri uygun yuva alanı olarak kullanabilen ve şehirde çok sayıda bulunan güvercinlerle avlanan gökdoğanlar şehir yaşamını lehine çevirmiş yırtıcı türlerin başında geliyor. Hem bol besin hem barınma imkânı bulan kemirgenler de bir başka yırtıcı türü olan yılanları çekiyor. İstanbul'da çoğu fareyle beslenen ve zehirsiz olan yılan türlerine rastlamak mümkün.   Bu hayvanları şehre entegre etmek için ne yapmalı? Güvenli hareket edebilmelerini sağlayacak geçiş noktaları oluşturulması, otoyollarda türlere özgü geçiş köprüleri veya tünelleri yapılması gerekiyor. Ayrıca kuşların bina camlarına çarpmalarını önlemek amaçlı uyarıcı görseller yapıştırılabilir.    Onlar mı bu şehrin yerlisi yoksa biz mi? İstanbul'da ilk insan yerleşiminin 7500 yıllık bir geçmişe dayandığını düşünürsek yabani hayvanlar (istilacı türler hariç) bu şehrin çok daha eski sahipleri.   İstanbul’da başka hayvan türleri var mı?  Tam 13 farklı martı türü İstanbul'da yaşıyor. Her yıl göç döneminde onlarca farklı türde yırtıcı kuş üzerimizden geçiyor. Bunların arasında kızıl akbaba dahi var. Belgesellerde izleyip “ne kadar sevimli” dediğimiz yer sincabı ve kör fare gibi hayvanlar evimizin karşısındaki tarlada yaşıyor olabilir. İstanbul'un Karadeniz kıyılarında bir zamanlar Akdeniz foku olduğu biliniyor. Şimdi bile boğazda su samurlarını görmek mümkün. Çok uzun zaman önce İstanbul ormanlarının leopara bile ev sahipliği yaptığını söyleyebiliriz.   EVCİL HAYVANLARI DOĞAYA BIRAKMAYIN!   İstanbul’un yerlisi bu hayvanlarla ilgili yaptığımız ne gibi yanlışlar var?  Doğal besinlerine uygun olmayan gıdalarla beslemek büyük sorun. Özellikle su kuşlarına verilen ekmekteki tuz ve maya bu kuşların ciddi sindirim sorunları yaşamalarına neden oluyor. Köpeklerin ormanlık alanlara bırakılması ve buralarda yapılan besleme çalışmaları da ayrı bir sorun. Birçok yavru kuş ilk uçuş denemesinde başarısız olup etrafta dolaşırken görülebiliyor. Etrafta onları için tehdit oluşturacak bir durum yoksa müdahale etmemek en iyi çözüm. Özellikle küçükken satın alınıp büyüyünce sulak alanlara bırakılan kırmızı yanaklı su kaplumbağası gibi yabancı türler, sularda hızla üreyerek yerli türün yok olmasına neden oluyor, bu da ekosistemin dengesini bozuyor. Evcil hayvanları doğal ortamlara bırakmamalıyız.   Sincap: (Beşiktaş Yıldız Parkı) Ülkemizde iki tür sincap yaşıyor. Sincap ve kızıl sincap. Sincapların doğal yayılış alanları içinde Avrupa yok. Dolayısıyla İstanbul›un Avrupa yakasında bulunmamaları gerekiyor. Ancak insanlar tarafından bakılıp salınan sincapların Avrupa yakasına da yerleşmesi bu bölgenin doğal türü olan kızıl sincabın çoğu alandan kaybolmasına neden oldu. Sincapları park ve bahçelerde görmek mümkünken kızıl sincabı İstanbul›un kuzey ve batısındaki ormanlık alanlarda görebiliyoruz.   Yunus: (İstanbul Boğazı ve Adalar) İstanbul Boğazı’nda 4 farklı türde yunus görülüyor. Mutur, afalina, tırtak ve çizgili yunus gibi türleri burun yapıları ve renklerinden ayırt etmek mümkün. Boğaz yunuslarının en küçüğü olup küçük burnuyla göze çarpan mutur aynı zamanda bu sularda en sık görebileceğimiz tür.   Papağan: (Dolmabahçe Sarayı) İstanbul›da yeşil papağan ve İskender papağanı olmak üzere iki tür yaşıyor ve bu türlerin uzun zamandır ürediği de biliniyor. Kuş gözlemine artan  ilgi ve bu türlerin son yıllarda artan sayısı daha çok fark edilmelerine neden olsa da İstanbul›daki varlıklarının Roma dönemine kadar dayandığı söylenebilir. O dönem birçok egzotik tür gibi papağanlar da İstanbul›a getirilen türler arasındaydı ve bu kuşların kaçıp doğaya yerleşmiş olmaları en büyük olasılık.   Kirpi: (Göztepe, Beylikdüzü) İstanbul›daki park ve bahçelerin bahar ve yaz sakinlerinden olan kirpileri geceleri küçük adımlarla yol kenarlarında yürürken görmek mümkün. Özellikle kedi ve köpek mamalarına düşkünlükleriyle biliniyorlar.    Tilki: (Belgrad Ormanı) İstanbul›da görülen iki yabani köpekgil türünden biri. İstanbul ormanlarının ve tarım alanlarının sakinlerinden tilkiler, Avrupa şehirlerindeki türdeşlerinin aksine daha çekingenler ve şehir içinde az görülüyorlar. Bunun nedeni de sokak köpeklerinden çekinmeleri.   Kaya Sansarı: (Gümüşsuyu) İstanbul›un birçok bölgesinde rastlamak mümkün. Özellikle birkaç katlı, bahçeli ve eski binalar onlar için hem barınma hem beslenme yeri. Çoğunlukla gece aktif oldukları ve binalar ve duvarlar üzerinde hareket ettikleri için çoğumuz onları fark etmiyoruz. Evimizin çatısında ya da bahçemizde bıraktıkları iz ve işaretlere rastlayabiliriz. Bu sansar türü şehir yaşamına iyi uyum sağlamış türlerden.   Yaban Domuzu: (Garipçe) İstanbul›un Kuzey ormanlarının sakinlerinden olan yaban domuzlarını sürü halinde görmemiz mümkün. Özellikle ormanlık alanlardaki yollarda araç kullanırken dikkat etmek gerekiyor çünkü aniden yola çıkabilecek bir domuz sürüsü hem onların hem bizim hayatımızı tehlikeye sokabilir. Son dönemlerde şehir içlerinde de sık sık yaban domuzlarının görülmesi onların yaşam alanları üzerindeki baskının önemli bir sonucu.   Karabatak: (İstanbul Boğazı) İstanbul›da üç tür karabatak yaşıyor. En sık görüleni karabatak ancak her üç türü de aynı anda da görebileceğimiz yerler var. Özellikle vapurla karşıya geçerken mendireklere dikkatli bakarsak sıra sıra dizilmiş oturan karabataklar içinde diğer iki türü de görebilirsiniz.