sibel.ates@aksam.com.tr
Kariyerine birçok ulusal gazete ve dergi grubunda fotoğrafçılık yaparak başlayan ve sokak fotoğraflarını sergilediği Instagram hesabıyla adını dünyaya duyuran ödüllü sokak fotoğrafı sanatçısı Mustafa Seven, yepyeni bir sergiye daha imzasını attı. İstanbul’un suretine dair duygusal temaların yer aldığı İstanbul Hikâyeleri sergisi kapsamında Mustafa Seven ile bir araya geldik, başarılı sanatçıya merak edilenleri sorduk.
FOTOĞRAFÇILIK SERÜVENİ
Fotoğrafçılık merakınız nasıl başladı?
Üniversitedeyken bir kafede çalışıyordum. Orada unutulan bir fotoğraf makinesi kimse tarafından alınmayınca benim makineyle ilk buluşmam gerçekleşti. Heyecanla kurcaladım, gittikçe merakım arttı, hiç unutmuyorum ertesi gün koşup ilk filmimi aldım. Makina çok ilgimi çekti. Daha önce kendmi ifade etmek için seçtiğim yol desen ve karikatür çizmekti. Ama gün geçtikçe ilgim fotoğrafçılığa kaydı ve serüvenim böylece başladı.
GÜNDÜZ GAZETEDE, GECE STÜDYODA
Reklâmcılık, sokak fotoğrafçılığı ve proje fotoğrafçılığı gibi geniş bir yelpazede fotoğrafçılık yapıyorsunuz. Bu kadar farklı alanlarda çalışmaya başlamanız nasıl oldu?
Benim ilk profesyonel fotoğrafçılık hayatım foto muhabirliğiyle başladı. Editör bir arkadaşım bir gazete grubunda çalışmaya başlayınca, beni de fotoğraf çekmek için davet etti. Profesyonel anlamda İlk fotoğraf işine başlamam bu şekilde oldu. Artık tüm enerjimi ve zamanımı bu iş alıyordu, fotoğraf hayatımın merkezindeydi. Gün geçtikçe dİğer alanları da merak etmeye başladım. Gündüz gazetede, gece stüdyoda çalışıyordum. Sokak fotoğrafçılığı bunlar devam ederken hobi olarak yaptığım bir şeydi. Temel olarak herşeyi tetikleyen duygum merak ve öğrenme isteğimdi. Bütün bu farklı alanları bildiğinizde geniş bir yelpazede olayı görüp algılayabiliyrosunuz.
DOKUNDUĞUM HAYATLAR
Çok seyahat ettiğinizi biliyoruz, sizi en çok etkileyen yer neresi ve neden?
Spesifik olarak bir yer söylemek zor. Ama İstanbul benim için vazgeçilmez, buradan besleniyorum. İnsan hikayesi anlattığım için İstanbul dışında da insan varlığının yoğun bir biçimde devam ettiği her yer benim için vazgeçilmez. Kalabalıklar, yaşamın aktığı sokaklar, dokunduğum hayatlar çok kıymetli. İstanbul dışında da yaşam ve hikayesi olan her yer diyebilirim.
En çok nerede fotoğraf çekmeyi seviyorsunuz?
Ben ilhamımı İstanbul’dan alıyorum. Bu topraklar doğduğumuz, bildiğimiz ve ait olduğumuz coğrafyanın parçası. Dünyayı dolaşabilirim, keşfedebilirim ancak dönüp geleceğim büyülü şehir İstanbul olacaktır.
Fotoğraf çekerken nasıl bir yol izliyorsunuz, sokakta fotoğraf çekerken nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Kendime bir rota belirliyorum. Rota içinde sabah çok erken başlayıp geceye kadar bu rotayı takip ediyorum. İnsanlarla tanışıyorum, onların hikayelerine şahit oluyorum. Böylece çekimlerim zenginleşiyor. Bugüne kadar negatif bir tepki almadım. Bu hayatlara duyduğum saygıdan kaynaklanıyor olabilir. Tüm hayatlar özel ve onları rencide etmeden içinize katabilirseniz, insanlar size kucaklar. Aldığım her tepki olumlu, dokunduğum ve hikâyesini paylaştığım her yaşam, her çizgi çok kıymetli ve özel.
Kurgulayarak mı çekiyorsunuz fotoğrafları yoksa hikayeler karşınıza mı çıkıyor?
Hiç bir fotoğrafı kurgulamıyorum. Ticari çekimler dışında hikayeler yaşanan anda gizli. Bunun peşindeyim. Dolayısıyla kurguladığınızda büyü bir şekilde bozuluyor. Akışta kalmak, anı yaşamak, keşfetmek ve paylaşmak, peşinde olduğum şey bu.
Fotoğraflarınızı siyah-beyaz çekmenizin sebebi nedir?
Fotoğrafın dijital dönüşüme uğradığı andan itibaren renkler algıları manipule ediyor. Dolayısıyla bu kadar rengin bir arada ve abartılı kullanılışı hikayenin önüne geçiyor. Renkler bir şekilde fotoğrafın hikayesinden çalıyor. Dolayısıyla insanların hikayeye odaklanması için renklerden arınmayı tercih ettim.
ZAMANSIZLIK ÜZERİNE
Analog dönemden dijital döneme geçişte de mesleğinizi sürdürdünüz. O dönemleri nasıl yorumluyorsunuz?
Bu 2 dönemin birbirine karşı avantaj ve dezavantajları var ve bunların hepsi ayrı üretim biçimlerinden doğuyor. Hiçbirini yeremem ya da övemem. O dönem, şu an 20’li yaşlardaki gençler için nostaljik geliyor. Dijital ise tüm bu karmaşık prosesleri kaldırdığı için avantajlı bir dönem.
Akasya’da yer alan İstanbul’un Suretleri serginizdeki fotoğrafları hangi dönemler arasında çektiniz?
Akasya’da yer alan İstanbul’un Suretleri sergimdeki fotoğrafların tamamı 2010 yılından bugüne kadar süren bir seri. Sergiye baktığınızda çok daha eski bir döneme ait gibi hissedebilirsiniz ama benim genel tarzım zamansızlık üzerine kurulu olduğu için bu sergi, zamanı uzaklaştırma çabamın bir göstergesi.