Işıklar şehri Paris

Şimdiye kadar birçok gezi yazısı yazmış olsam da en zorlandıklarımdandır Paris. Hakkında yazacak öyle çok şey var ki! Buram buram sanat kokan Paris, neredeyse her adım başı müze, opera, tiyatro ve sanat galerilerine ev sahipliği yapıyor! Hâl böyle olunca “Sanatın Başkenti”nde yazıya müzelerle başlamak en doğru karar olsa gerek.

RUKEN DEMİRER

demirerruken@gmail.com

CENTRE GEORGES POMPIDOU

İlginç mimari yapısıyla her yıl milyonlarca insan tarafından ziyaret edilen Centre Georges Pompidou’da, enteresan olan, içindeki eserlerin farklılığı. Binanın iki katı uluslararası modern sanata ayrılmış. 1900’lerden bu yana yapılan sürrealistten (gerçeküstü), pop arta kadar bünyesinde 65 bin eser barındıran müzede, 20. yüzyılın en önemli ressamlarından Henri 

Matisse’nin de 245 eseri bulunuyor. 

RODIN Müzesi

Heykel sanatıyla ilgilenenler ve sevenler için tavsiyem, rotalarını Rodin Müzesi’ne çevirmeleri. Le Penseur (Düşünen Adam) heykeliyle beraber, Rodin’in 300’e yakın eseri mevcut. Van Gogh’un da 3 eserinin bulunduğu müzede, öne çıkan diğer işler ise La Porte de l’Enfer-Cehennem Kapısı, La Cathedral-Katedral ve Le Baiser-Öpüş. 

VIctor Hugo’nun Evi “Notre Dame’in Kamburu”, “Sefiller” gibi yapıtlara imza atan Victor Hugo, kuşkusuz ki edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden. 1832-1848 yılları arasında yaşadığı ve 1903’ten bu yana müze olarak ziyaret edilebilen “Place des Vosges”da bulunan evini, buraya yolunuz düşerse mutlaka görmelisiniz!

GÖRÜLESİ PARK

Jardin des Tuileries Bahçeleri’nde alıyoruz soluğu. Concore Meydanı, Seine Nehri, D’Orsay Müzesi ve Louvre Müzesi’ne oldukça yakın mesafede bulunan Jardin des Tuileries, 25 hektarlık alanıyla Paris’in yeşili bol, en görülesi parklarından. Louvre Müzesi’ne doğru ağaçlarla çevrili yürüyüş parkurunda, birçok café de bulunduğundan, buralarda kahvenizi içebilirsiniz. 

VAZGEÇİLMEZ CAFE’LER 

Sartre ve Simone de Beauvoir şimdilerde biraz turistik olsa da yine de ziyaret edebileceklerinizden. Café George V, Café des 2 Moulins de tavsiyelerim arasında. Champs-Élysées Marriot Hotel’in dışarıda bulunan kafesi de cazip. Havanın da mevsim normallerinin üzerinde olması Paris’in tadını doya doya çıkarmamıza yardımcı oluyor. Eğer yolunuz 

düşerse cheesecake ve crème brûléesi denemeye değer.

ALIŞVERİŞ DİYORSANIZ

Paris’te ille de alışveriş diyorsanız St. Honore’de bir tur atın ve Colette’e mutlaka girin. Işıklar şehrinin bir başka olmazsa olmazıysa, bistroda yemek yemek. Yemekten sonra uzun yürüyüşler yapmaktan çok zevk aldığımdan, Hotel Costes’ten Avenue Montaigne’ye kadar yürüyoruz. Birçok ünlü markayı bir araya getiren bu eşsiz sokağı gezerken çok zevk aldığım tartışılmaz. 

MUSÉE DU LOUVRE- LOUVRE MÜZESİ

En son Napolyon’un saray olarak kullandığı, ilk devlet müzesi olan Louvre, “Paris’in dünyada en çok ziyaret edilen sanat müzesi” nvanını taşıyor. 1793 Fransız İhtilali sonrası açılan ve dört kattan oluşan Louvre Müzesi, içerisinde Leonardo Da Vinci’nin ünlü eseri “Mona Lisa” ile birlikte 35 binden fazla çalışması yer alıyor. Geçtiğimiz yıllara kadar Mona Lisa’yı yakından görebiliyorken, ne yazık ki artık güvenlik nedeniyle vitrin içerisinde ve belli bir mesafeden izleyebiliyorsunuz. Hemen belirteyim, Louvre Müzesi’nin her yerini görmek isterseniz, bunu bir güne sığdırmanız imkansız. 

MUSÉE D’ORSAY

Eskiden tren garı olan ve 1898 – 1900 yılları arasında inşa edilen Musée d’Orsay, Seine Nehri’nin sol yakasında yer alıyor. Van Gogh, Monet, Degas, Renoir, Cézanne gibi önemli ressamların eserlerini görüp, 1848-1915 Fransa’sına ait heykel, resimli mobilya ve fotoğraflarını yakından inceleyebilirsiniz.

PARİS modern sanatlar müzesi 

Modern ve çağdaş döneme ait eserlerin sergilendiği “Paris Modern Sanatlar Müzesi”nde, Pablo Picasso, Pierre Bonnard, Francis Picabia, Sonia Delaunay, Abidin Dino, Yves Alix, Marc Chagall gibi birçok önemli sanatçıya ait eserler var. Özel sergiler dışında ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.