İki ulusun yüzyıllık dostluğu

İlk Japon-Türk ortak yapımı film olan Ertuğrul 1890, gerçek bir faciadan yola çıkarak, iki farklı dönemde, iki ayrı 

ulusun kader ortaklığını peliküle taşıyor.

II. Abdülhamit dönemi, Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde söz sahibi olmaya çalışan ‘Büyük Güçler’le yürütülen ilişkilerin en çalkantılı yıllarına rastlar. Meiji reformasyonu sayesinde yükselişe geçen Japonya ile ilişkilerini geliştirmek isteyen II. Abdülhamit, birkaç yıl önce Osmanlı topraklarına gelen Japon heyetine iade-i ziyaret için Ertuğrul Fırkateyni’ni bu ülkeye göndermeye karar verir. 1889 yılında, 600’ü aşkın mürettebatıyla yola çıkarılan Ertuğrul’un, büyük bir felaketle sonuçlanan Japonya yolculuğunu konu alan Ertuğrul 1890, ilk yarısında yaşanan trajediyi büyük bir dikkatle ele almayı başaran bir film. Ancak bu bölümün devamında, Irak-İran savaşının baş gösterdiği 1985 yılına gidiliyor ve film, zorlama bir duygusallık ile kahramanlaştırma çabası yüzünden heba oluyor. Keşke Ertuğrul 1890 adı gibi, 1890’la sınırlı kalsaymış…


Zekâ ürünü bir hiciv örneği

Köpek Dişi ve Alpler filmleriyle dünya çapında üne kavuşan Yorgo Lanthimos’un, Cannes Film Festivali ödüllü yeni filmi The Lobster, Lanthimos sinemasını sevenlerin ağzına layık bir yapım. Bekârların tutuklanıp çift olmaya zorlandığı, eşini bulamayanların ise bir hayvana dönüştürüldüğü distopik bir dünyada geçen film, toplum normlarına getirdiği taşlamaları ve sıra dışı hikâyesiyle yılın en dikkat çekici, hatta pek çok eleştirmene göre en iyi yapımlarından biri. Gişe filmlerinden uzaklaşmak isteyen sinemaseverler için ideal bir seçim.


‘Saklı’ gerçekler

Selim Evci’nin üçüncü uzun metraj filmi Saklı, yönetmenin bugüne kadarki en iyi filmi. Önceki filmlerinde, yavaşlığın doruklarında gezen anlatımıyla ruhumuza kasvet getiren Evci, kendisinden beklenmeyecek derecede hareketli ve gerçekçi karakter seçimleriyle beğeni topluyor. Orta sınıf bir aileye mensup Duru isimli bir genç kızın verdiği kararlardan hareketle, aile baskısının bireylerin karakter gelişimindeki rolünü irdeliyor. Bunu yaparken de, baskı unsuru olan bireylerin zaaflarını ortaya koyarak, mahalle baskısı kavramına doğru ve haklı eleştiriler getiriyor. 

80 darbesine naif bakış

Faruk Hacıhafızoğlu’nun, katıldığı festivallerden ödüllerle dönen Kar Korsanları filmi, bu haftanın bir diğer yerli yapımı. Kars’ın muhteşem manzaraları eşliğinde, 1980 darbesi sonrasında evlerini ısıtabilmek için kömür peşinde koşan üç kafadarın hikâyesine odaklanan Kar Korsanları, yavaş anlatımına rağmen küçük oyuncularının başarısıyla etkileyici olmayı başarıyor. Film, yılın en iyi görüntü yönetmenliklerinden birine sahip olmasıyla da öne çıkıyor.