'Hayat şarkısı'nın sırrı ne?

Hande Sönmez
hande.sonmez@gmail.com

Hayatın sırrını bilmiyoruz ama son dönemlerde pek çok sevilen ve izlenen Hayat Şarkısı’nın sırrını merak edebiliriz. Reyting denen tek dişi bile kalmamış canavarın iyi işleri elediği ülkemizde tüm dezavantajları göğsünde yumuşatıp avantaja çevirdi Hayat Şarkısı. Diziyi henüz duymamış olanlar; salı günleri sevdikleriniz sizinle dışarıda buluşmuyorsa bilin ki sebebi bu dizi…

İtiraf edeyim ilk fragmanları yayımlanmaya başladığında, “Onu ilk ben gördüm onunla ben evleneceğim” diye bağıran kız çocuğu bana çok itici gelmişti. Sonrasında rol aldığı projelerle kendini ispatlayan, star ışığı mı ekran enerjisi mi ne derseniz deyin hepsine sahip Burcu Biricik’in başrolde olduğunu öğrendiğimde “Mutlaka bir bakayım” dedirtmişti bana. 

GÜÇLÜ HİKÂYE GÜÇLÜ OYUNCULUKLAR

Bakmaya başladığımda ne zaman izlemeye, izlemeye başladığımda ne zaman salıya kaç gün kaldı diye saymaya başladım bilmiyorum ama ben artık salıları Hülya, Kerim, Mahir, Bayram ve Süheyla’ylayım. Hayat Şarkısı, TV için çekilen bir işin her bir alanına özenildiğinde ne kadar başarılı olabileceğinin en büyük ispatı oldu. Hikâyesini sadece popüler ve güzel çiftine dayayıp diğer karakterleri onların öyküsüne figüran yapmadı örneğin. Ya da kimseyi tamamen kötü ve tamamen iyi göstermedi/ göstermiyor. Bu dizideki her karakter gerçek... Zengin olsalar da gerçekler. Hele Bayram Cevher yani Ahmet Mümtaz Taylan… Ona ayrı bir kolon hatta sayfa açmak gerekiyor. Leyla ile Mecnun’dan sonra kendisini tekrar büyük zevkle izletiyor. Peki, biricik karısı Süheyla yani Seray Gözler ondan altta kalır mı? Süheyla kendini hem seyirciye hem de Bayram’ın başka bir kadından olan kızı Bade’ye bile fena sevdirdi.

İYİ BİR ‘EKİP’ İŞİ

Hayat Şarkısı iyi bir ekip işi bu çok belli. Ama her hafta sinema filmi tadında üstelik de gazı kaçmamış bir hikâyeyi sunan Mahinur Ergun’u özellikle tebrik etmek lazım. Her ne kadar bir uyarlama da olsa, uyarlamaların doğru ellere emanet edilmediğinde de iyi sonuçlar alınmadığını biliyoruz. Çocukluklarıyla aynı sofrada yemek yiyen Hülya ve Kerim sahnesi gibi sahneleri yazan Mahinur Ergun’u ve bu sahneyi ve nicelerini başarıyla çeken dizinin yönetmeni Cem Karcı’yı gönülden tebrik etmek lazım. Bu arada Hülya’nın çocukluğunu oynayan Sibel Melek Arat son yılların en doğru cast’ları yarışması düzenlense ipi göğüslemeye epey yakın durur. Kerim ve Hülya’nın ekrandan taşan kimyaları da TV derslerine konu olur o derece. Birkan Sokullu da Burcu Biricik de harika bir iş çıkarıyorlar.Mahinur Hanım’a not: Bihter için cenaze düzenleyen, Şehzade Mustafa ölünce Kanuni’yi ihbar eden fanatik izleyiciler Hülya’nın başına bir şey gelirse bunu ona yapanları sağ koymazlar sanki ne dersiniz?