Güneş, bize dost mu düşman mı?

Güneşi çok daha sık görmeye başladığımız bu günlerde içimizi bir mutluluk kaplar. Bu güneşin vücudumuzda çeşitli mutluluk hormonlarını harekete geçirmesinden kaynaklanır ve kendimizi kış günlerine oranla daha enerjik ve mutlu hissederiz.

Güneşin cildimiz ve vücudumuz için önemli başka faydaları da bulunmaktadır. Bunların başında cildimizde güneş ışığı ile yapılan D vitaminidir. D vitamini, dışardan çeşitli takviyelerle ya da süt ürünleri ile alınabileceği gibi önemli ölçüde cildimizde de ultra-viyole B aracılığı ile yapılmaktadır. D vitaminsiz bir hayat düşünülemeyeceği için ultra-viyole B ışınlarının da bizim için son derece gerekli olduğu ileri sürülebilir. Ancak, cildimizde yapılan D vitamini ısıya duyarlı bir oluşumdur ve güneşlenirken cildimizin ısınması ile birlikte bu D vitamini yapımı da gittikçe azalır. Bu nedenle uzun süreler güneş altında kalmak bu süreyle orantılı bir şekilde D vitaminin yapılmasını sağlayamaz.

D vitamini mi kanser mi?

D vitamini yapılacak diye korunmasız olarak güneş altında kalmak, ciddi cilt hasarına, güneş yanıklarına, güneşe bağlı cilt yaşlanmasına ve cilt kanserlerinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. D vitaminini çok kolaylıkla ve bütünüyle yeterli dozlarda çocuk gelişim şurupları ya da yaşam kaynağı olan vitaminler ile birlikte kolaylıkla alınabilmektedir. Bu yüzden bazılarının dediği gibi D vitamini ciltte yapılacak diye güneşe korunmasız çıkmak güneş yanıklarına, hızlanmış cilt yaşlanmasına ve cilt kanserlerine davetiye çıkarmaktır.

 Ultra-viyole B ise D vitamini sentezi gibi faydalı etkileri olsa da cilt kanserlerinin başlamasında ve yayılmasında en temel rolü oynayan ışık demetidir. Aynı zamanda ultraviyole B güneş yanığından da sorumlu olan asıl ışıktır. Ultraviyole B’nin uzun dönemdeki bir diğer etkisi cildin güneşe bağlı yaşlanmasıdır. Bu yüzden güneşten korunma dendiğinde öncelikli olarak ultraviyole B’den korunmak gerekmektedir. 

Güneş kremlerinde göz ardı edilen gerçekler

Modern güneş kremlerinin hepsi ultraviyole B’ye karşı az ya da çok koruma sağlar. Kremlerin üzerindeki SPF yani güneş koruma faktörü olarak numarayla belirtilir. Numara ne kadar yüksekse ultraviyole B’ye karşı o kadar çok güçlü koruma gösterir. Güneşin zararlı etkilerinden korunmak istiyorsak en az SPF değeri 15 olan kremler kullanılmalıdır. Ancak, bu ideal koşullarda yeterli bir koruma oluşturmaz. Her ne kadar bazı doktorlar SPF 30 gücündeki güneş kremlerinin yeterli koruma oluşturduğunu söylese de modern dünyada bu söylem terk edilmiştir. Güneş kremlerinde dublikasyon faktörü son yıllarda tıp dünyasında sıklıkla konuşuluyor. Bu güneş kreminin SPF değerinin her 2 katlık artışın 2 kat daha güçlü koruma oluşturduğunu ifade ediyor. Önemli olan cilde geçemeyen ultraviyole değildir. Bizi ilgilendiren güneş kreminin güneş ışığını ne kadar cilde geçirdiğidir. Bu yüzden SPF 15 gücündeki bir güneş kremi ultra-viyole B’nin %6,7’sini cilde geçirirken, SPF30 %3,3, SPF50+ %1,7’lik kadarlık ultra-viyole B’yi cilde geçirir ve bununla orantılı olarak cilt hasarını engelleyemez. Bu da her SPF değerinin 2 kat artışı cilde geçen zararlı güneş ışınlarını 2 kat daha fazla engellediğini gösterir. Bu yüzden genel öneri SPF 50 ve üzeri güneş kremlerinin tüm yaz döneminde bolca uygulanmasıdır. Ultraviyole A, serbest oksijen radikali üretimine yol açarak cilt hücrelerinin tüm yapılarını dejenere eder. Bu yüzden modern güneş kremleri ultraviyole A’ya karşı da koruma oluşturur. Bir güneş kremi yeterli ölçüde ultraviyole A koruması oluşturuyorsa üzerinde UVA işareti bulunur. Bu yüzden mutlaka UVA işaretinin bulunduğu güneş kremleri tercih edilmelidir. 

Çocuklar için güneş kremi seçerken dikkat!

Güneşin dejeneratif etkilerinden korunmada önemi olan bir diğer doğal maddede B3 vitaminidir. B3 vitamini ciltte çok güçlü akne giderici etkiler oluşturur ve cildin güneşe bağlı yaşlanmasına da karşı koyar. Ayrıca cilt kanserlerinin oluşmasına karşı koyan iki önemli doğal molekül daha bulunmaktadır. Bu doğal moleküllerden biri ölümsüzlük molekülü olarak bilinen resveratroldür. Siyah üzümün kabuğunda ve çekirdeğinde bulunan resveratrol, ciltte hem güneşe bağlı yaşlanmaya karşı koyar hem de cilt kanserlerinin başlamasında rol oynayan serbest radikalleri nötralize eder. Bu yüzden içinde resveratrol bulunan güneş kremleri tercih edilmelidir. Resveratrole çok benzeyen bir diğer madde de yeşil çayda bulunan kateşinlerdir. Yeşil çay, ciltte hem serbest radikal hasarını önler hem cildin yaşlanmasına karşı korur hem de cilt kanserlerinin oluşumunu engeller. Bu yüzden özellikle çocuklar için içinde B3, B5, C vitaminleriyle resveratrol, yeşil çay özleri bulunan SPF 50 ve üstü kremler tercih edilmelidir. SPF 50 üstü kremler SPF 50+ olarak ambalajlarda belirtilmektedir. Güneş kremlerinde asıl farkı ve etkinliği oluşturan vitamin B3, CoQ10, resveratrol ve yeşil çayın kremde bulunup bulunmamasıdır. Özellikle çocuklar güneşin zararlarına çok daha duyarlıdır. Yapılan araştırmalar güneş yanığı oluşmuş çocuklarda cilt kanserlerinin çok daha sık görüldüğünü ortaya çıkarmıştır. Bu yüzden çocuk cildinin güneş kremleri kullanılarak korunması son derece önemli ve gereklidir. Çocuklar ayrıca deniz ve havuz içerisinde de uzun saatler kalabilmektedir. Güneş kremlerinin bir çoğu su ile temas sonrası ciltten kolaylıkla uzaklaşır. Bu yüzden güneş kremi seçerken ‘Very Water Resistant’ ‘Suya karşı Çok Dayanıklı’ güneş kremleri tercih edilmelidir.