Muharrem Usta’nın “Mitomani” çıkışıyla Türk futbolunun yalan üzerine kurulduğunu deşifresi, içi boş sloganlar yerine kavramlarla düşünmeyi tetikleyebilir. Öyleyse kuramsal futbol düşüncesine temelden başlayalım: “Gol” sandığınız gibi “Amaç, gaye” değil, “Zilletten kurtuluş” demektir.
TRABZONSPOR Başkanı Muharrem Usta, devrim yaptı. Kimse farkına varmadı… Farkına varmak kimsenin işine gelmedi. Kaleci Esteban iyi oynayınca 'Onur Kıvrak satılacak' diye bir haber çıktı. O haber, eğer F.Bahçe ile ilgili olsa resmi siteden; "Komplo içerikli ahlaksızca kurgu bir haber", "Oynanan oyun, ahlaksızca ve hayâsızca olmasının ötesinde bir o kadar da tehlikeli bir hal almaya başlamıştır", "Hedef gösterme çabası son derece ahlaksız ve haince bir yaklaşımdır. Bu ahlaksız yaklaşım mutlak surette karşılıksız kalmayacak", "Bu tarz ahlaksız gazetecilik anlayışını kınıyor, bu tür haberlere itibar edilmemesini" gibi ahlak tonu yüksek açıklamalar yapılırdı. Usta, resmi siteyi bir silah olarak kullanmak yerine, kişisel sosyal medya hesabından 'Onur haberi mi... O da Mitomani' gibi sade bir tweet attı. Usta, slogan üretmedi, 'Mitomani' gibi psikolojik bir kavramı satranç tahtasında öne sürdü. Mitomania veya Türkçe 'Mitomani', 'Yalancılık', 4Kendi söylediği yalana inanmak' anlamında kullanılıyor. Yalan söylemekten haz duyan kişinin amacı, çıkar elde etmek, çevrenin ilgisini çekmek, bir makamı elde etmek. Kendi söylediği yalana inanmak, Türk futbolunun hastalığı ve paranoyayı tetikliyor. "Bu hakemler bizi şampiyon yapmaz", "Bu hakemlerle lig bitmez", "Kupamız çalındı, çalınıyor, çalınacak" tipi içi boş sloganlar, mitomani ile besleniyor.Normal hayatta 'Mitomani' tedavisinde psikoterapi ve farmakoterapi uygulanıyor. Türk futboluna ilaç veremeyeceğimize, serum bağlayamayacağımıza göre, yalanı tedavi etmenin yöntemi de Muharrem Usta örneğinde olduğu gibi kavramsal-kuramsal düşünme olabilir. Bilim, tanımla başlıyorsa, işe futbolun temeli olan gol kavramıyla başlayabiliriz. Antropolog David Graeber’le tanışıncaya kadar 'Gol' kelimesinin kökenlerinin İngilizce olduğunu ve 'Amaç/gaye/hedef/emel' anlamına geldiğini sanıyordum. Ancak 'Amaç/gaye/hedef/emel' tuttuğumuz takım gol attığında çılgınca sevinmeyi açıklamıyor. Üstelik bir Trabzonlu için G.Saray’a atılan golün sevinci ile F.Bahçe’ye atılan golün
TOLGAY ARSLAN HESABI KESTİ
6-0’dan kurtulmanın tek yolu, Kadıköy’de kupa kaldırmak değil, ancak ve ancak 7-0’dır. Sneijder, Volkan’a ceza sahası dışından gol attığında F.Bahçeliler’in yaşadığı kendi kendini hor görme duygusunu bir anımsayın. Souness, Dean Saunders’ın 116. dakikada attığı golden sonra G.Saray bayrağını Kadıköy’ün ortasına dikerken sadece Türkiye Kupası kazanmıyorlardı, Fener’in dilinden kurtuluyor, Fener’i dile düşürüyorlardı. Tolgay Arslan'ın geçtiğimiz sezon Olimpiyat’ta Liverpool’a attığı gol de Beşiktaşlılar'a "İşte şimdi hesabı kestik" dedirtti ve kara bir günü kafalarından silip attı.
Golün en iyi anlatıldığı film:
Futboldaki totemler:Güvercin iyimserliği
Futbolu teolojiye yaklaştırdığımıza göre, maç seyrederken yapılan totemlerden bahsetmeden geçmemek gerek. Kur’an’da7 yerde uğur-uğursuzluk geçiyor. Araplar, bir yere yola çıkmadan önce kuş uçurturmuş. Kuş sola giderse uğursuz, sağa giderse yolculuk uğurlu sayılırmış. Bilim insanları bir deney yapıyor: Bir kutuya bir güvercin konuyor. Güvercin her kanat çırptığında bir düğmeye basılıyor, elektronik düzenekle kutudaki bir pencere açılıyor ve içeri buğday dökülüyor. Bir süre sonra artık düğmeye basılmıyor, pencereden içeri buğday dökülmüyor. Acıkan güvercin pencere açılsın diye çaresizce kanat çırpmaya başlıyor. Her kanat çırpışında pencerenin açılacağını ve kutunun içine buğday taneleri döküleceğini sanıyor. Ters bağlama yapmak, tuttuğunuz takım gol attığında nerede oturuyorsanız maç bitine kadar orada oturmak, gol olsun diye koltuk değiştirmek, kazandığınız maçtaki gömleği bir sonraki maçta da gol olsun diye giymek, tuvalete bile gitmemek, sadece güvercin iyimserliği, takımınızın maçı kazanmasına bir faydası olmaz.