Geçmişi değil, anı yaşasak…

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

“Geçmiş” adlı film 14 Temmuz’da vizyona giriyor. Katıldığı iki festivalden ödülle dönen filmin oyuncusu Lila Gürmen’le hem filmi konuştuk hem de geçmişin onun için ne ifade ettiğini. Gürmen, “Geçmişle ya da gelecekle uğraşmaktan anı yaşayamıyoruz” diyor.

"Geçmiş" filmi ne anlatıyor, sizin oynadığınız karakterin hikâyesi nedir?

Yalnızlığı, sevgiyi, pişmanlıkları, geçiciliği ve bir hedef için gidilen umut dolu yolu anlatıyor. Mazi hepimizi zaman zaman yakalar. Özellikle içimizde boşluk hissettiğimiz anlarda olur bu. Geçmişi düşünür ve o güzel zamanlara tutunmaya çalışırız. Yaşadığımız “keşke”leri ve pişmanlıkları yok etmek isteriz. Yaş ilerledikçe haliyle bu düşünceler de sıklaşıyor. Ben "gerçeği" oynuyorum. Fotoğraftaki kadın bir umut. Belki de bir illüzyon. Filmi izleyince demek istediğimi anlayacaksınız. 

Geçmiş sizin için ne ifade ediyor?

Aslında hepimiz anı yaşayabilsek. Geçmişimizle ve geleceğimizle uğraşmaktan yaşadığımız şu anın tadını çıkaramıyoruz. Sonra da "Zaman ne çabuk geçiyor" diyoruz. Tabii ki olanı yaşamadığımız sürece zaman çabuk geçer. Geçmiş ve gelecek sadece kafamızda bir kurgudur. Bunları söylüyorum ama ben de bazı düşüncelerden sıyrılamıyorum. 

Geçmişle yaşayanlardanmısınız yoksa gelecekle mi?

Çok farklı yerlerde yaşadım, çok gezdim, çok değişik insanlarla tanıştım. Yeri geldi çok kırıldım, çok sevindim, çok gözyaşı döktüm, çok güldüm... Bir sürü başka şehirde ya da ülkede yaşamak istiyorum. Daha çok insanla tanışmak istiyorum, daha çok yer gezmek istiyorum. Evet, kırılmak da istiyorum çünkü o anlar beni hep yükseltmiştir. Daha çok sevinmek, ağlamak ve gülmek istiyorum. Ama şu an güneşin altında, Türk kahvemizi içerek bu sohbeti gerçekleştiriyoruz yani en çok şu an yaşıyorum.

Geçmişe dönsek... Oyunculuk yapmak istediğiniz günleri hatırlamanızı istesek, bize neler anlatırsınız? Sizi oyuncu olma konusunda ikna eden şey neydi?

Daha küçücükken insanları taklit etmeyi severdim. Ailem “Bu kız oyuncudan başka bir şey olamaz” derdi. Sonra konservatuar yılları geldi. Orada “oyunculuk taklit etmek değildir” diye öğrettiler. Sonra takdir ettiğim bir oyuncu, “Tabii ki taklit edilebilirsin ama kendinmişsin gibi göstereceksin” demişti. İnsanları izlemeyi, empati kurmayı, onların hikâyelerini dinlemeyi severim, hep de sevmişimdir. Bu sevgiyi de mesleğime dönüştürdüm ve çok severek yapıyorum. 

Peki, geçmişe dönme imkânınız olsa hangi zamanda, hangi mekânda yaşamak isterdiniz?

Annemin ve babamın hayatta olduğu zamana dönmek isterdim. Kardeşimle birlikte bir kerecik daha birlikte sofrada oturup yemek yemek mesela... Keşke bunu yapabilsem ama ne yazık ki geçmişe dönülmüyor işte.