Filtreli dünyanın filtresiz yolcusu ŞÖLEN YÜCEL

Seyahat etmek gerçekten sosyal medyada okuduğumuz blog yazılarındaki gibi masalsı mı? Elbette hayır! Dünyanın en çok tıklanan haber sitesi Huffington Post’ta yayımlanan samimi yazılarıyla ses getiren Şölen Yücel’in filtresiz yolculuklarının hikayesini dinledik.

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

Ahmet’in ayağı, Funda’nın hasır şapkası, Semih’in uçak bileti, Arda’nın kokteyli, Özlem’in marka valizi, Elif’in pareosu… Gidilen her yer muhteşem, tadılan her yemek nefis, yaşanan her deneyim eşsiz! Ancak hepimiz biliyoruz ki sosyal medyada gördüğümüz fotoğraflar her zaman gerçekleri yansıtmıyor. Peki, bu güzel sahteliklerimiz seyahat ederken bizi gerçekten doğru adreslere yönlendiriyor mu? Bazı seyahat yazarları var ki yolculukları sırasında uğraşmak zorunda kaldığı her türlü aksiliklerden yazılarında açıkça bahsedebiliyor. Eatravels isimli seyahat blogunun yazarı Şölen Yücel samimi yazılarıyla Huffington Post gibi dünyanın en çok okunan haber sitesinin dikkatini çekti. Şölen Yücel’le çıktığı yolculuğu ve seyahat bloggerı olmanın inceliklerini konuştuk.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Nasıl çıktınız yollara?

İstanbul’da çok uzun yıllar reklamcılık sektöründe çalıştıktan sonra, istifa edip 2015 yılının ekim ayında Hindistan’dan başlayan, yaklaşık 1,5 yıllık bir seyahate çıktım.  Güneydoğu Asya ve Güney Amerika ülkelerini dolaştıktan sonra, kısa bir süreliğine Türkiye’ye döndüm ve geçtiğimiz temmuz ayında yeniden Endonezya’ya geldim. Aslında, uzun süreli seyahat etme fikri aklıma daha önceden Arjantin ve Şili’ye yaptığım bir aylık bir yolculuğun sonunda düşmüştü. Hayatımda ilk kez sırt çantasıyla bu kadar uzağa ve oldukça uzun bir süre, yalnız başıma bir yere gitmiştim ve benim için muazzam bir deneyim olmuştu.

Huffington Post'la yolunuz nasıl kesişti?

Huffington Post’la olan durum biraz ilginç, çünkü benim yıllardır keyifle takip ettiğim bir internet gazetesiydi. Orada yazmak için ne yapılması gerektiğine baktığımda, “Yazınızı buraya gönderin, editörlerimiz beğenirse yayınlar.” yazısını gördüm. Binlerce yazının içerisinden benimkinin arada kaynayıp gideceğini düşünmüştüm. Bu yüzden ben de, o an bir çılgınlık yapıp, yazımı gazetenin patronu ve isim sahibi olan Arianna Huffington’ın kişisel e-posta hesabına gönderdim. “En kötü ne olabilir ki? Okumadan, siler…” diye düşündüm. Birkaç saat sonra, kendisinden yazıyı çok beğendiğini ve beni “katılımcı” bölümüne alacaklarını söyleyen bir cevap aldım. İstediğim yazıyı, istediğim zaman yüklememi sağlayan bir şifre ve kullanıcı adı tahsis ettiler. O günden beri, ara ara yazıyorum. İnsanlara, korku duvarının ötesinde muhteşem fırsatlar olduğunu göstermek istiyorum. 

Yolculuklarınız sırasında başınızdan geçen enteresan anılarınız var mı?

Tabii ki, olmaz mı? Yol dediğiniz şey, her güne yeni bir anı eklemek zaten. Peru ve Vietnam’da başıma gelen soyulma olaylarını geçersek, Amazon yağmur ormanlarında rehberimizin bizi ayrı ayrı yerlerde, yarım saatliğine yalnız bırakması ve o koca ormanda tek başıma olduğumu hiç unutamayacağım. Filipinler’de dalış yaparken, karşıma ölümcül kutu denizanasının çıkması da öyle. Bir yandan çok ürkütücü olmakla birlikte, önümden geçen 2 metrelik dokunaçlarının, suyun içinde süzülen bir gelin duvağına benzeyen görüntüsü hala hafızama kazınmış durumda. 

SEYAHAT İNSANI ÖZGÜRLEŞTİRİYOR

Nasıl oluyor da spiritüel dünyanın kapıları bu dijital seyyahların hepsine açılıyor?
Aslında bunun yanıtı oldukça basit, seyahat etmek insanı özgürleştiriyor. Özgür olmak sadece işe gitmek zorunda olmamak ya da sorumluklarınızın olmaması anlamına gelmiyor. İnsanı kendi kafasındaki kalıplardan, önyargılarından ve doğru bildiği yanlışlardan da özgürleştiriyor. Benim öğrendiğim en önemli şey hayatta korkudan ziyade, sevginin motivasyonuyla karar alabilmek. 

Neden Türkiye’de ki seyahat bloggerlarının çoğu kusursuz paylaşımlar peşinde?
Bu durum yalnızca Türkiye’ye özel değil tabii ki. Bu işten para kazanmaya çalışan herkes, en güzel fotoğrafları yükleyip, en fazla beğeniyi ve takipçi sayısını kazanmanın peşinde. Bu da tabii, manikürlü ve filtreli bir dünya yaratılması sonucunu doğuruyor. Seyahat bloggerları sponsor bulmaya çalıştıkları için bu tarz "kusursuz" paylaşımlar yapmak zorunda kalıyorlar, çünkü maalesef kimse içeriğe para ödemek istemiyor. Benim asıl derdim, bu kadar filtreli bir dünyada, hiç kimse uzun soluklu seyahatin ne kadar meşakkatli olabileceğinden bahsetmiyor ve insanlarda yanlış algı uyandırıyor olması.” 

Seyahatleriniz sırasında siz nasıl geçiminizi sağlıyorsunuz?
Şu an Bali’den Türkiye’ye free-lance olarak çalışıyorum bir yandan da kitabımı yazıyorum.

DEVİR İMAJ DEVRİ

Turizm firmaları bir bloggerın kalemini mi yoksa takipçi sayısını mı daha çok önemsiyor?
Sponsor olarak değerlendirirsek, turizm firmalarının takipçi sayısını daha fazla önemsediğini düşünüyorum. Günün sonunda onlar da yeni müşteri kazanma peşindeler. Ne kadar fazla insana ulaşabilirlerse, onlar için daha kârlı bir yatırım olur.

İnsanlar seyahat bloglarını okurken nelere dikkat etmeli?
Seyahat blogları ilham veren içerikler. Dünyanın çok uzak köşelerinden harika hikâyeler taşıyorlar. Yine de her zaman gerçeği yansıtmayabileceğini hesaba katmalılar. Örneğin, çok lüks bir oteldeki havuz başından paylaşım yapan bir blogger, ertesi gün o otelle konaklama anlaşması bittiği için, geceyi 8 kişilik bir yatakhanede geçirecek olabilir. Yani bilgisayarlarının başında, bloggerların çok mutlu, kendilerininse kader mahkûmu olduğu yanılgısına kapılmasınlar. Devrin imaj devri olduğunu hep akıllarının bir kenarlarında tutsunlar. Yola çıkmayı aklına koymuş herkese şimdiden iyi şanslar diliyorum.

YOLA ÇIKACAKLAR İÇİN ÖNERİLER

Bir sırt çantalı gezginin dikkat etmesi gereken en önemli şeyler neler?
Her şeyden önce hafif seyahat etmek, dikkat edilmesi gereken en önemli şey. Sırtınızda taşıdığınız yükün size eziyet olmaması çok önemli. İkinci tavsiye edebileceğim şey, yolda başına gelebilecek soyulma gibi vakalara karşı hazırlıklı olması. Bütün nakit parayı ve kredi kartlarını asla aynı yerde taşımamak lazım. Sağlık sigortası yaptırırken mutlaka dipnotları okusunlar. Bazı sigortaları bir yıllık yaptırsanız bile, yurt dışında geçerlilik süreleri 3 ay ve bu sürenin sonunda hâlâ dışardaysanız, sigortanız her hangi bir sağlık problemini karşılamıyor. Son tavsiyemse, fazla plan yapmamaları. Çünkü planlı seyahat etmek, yolda spontan davranmanızın önüne geçiyor. Birileriyle tanışıyorsunuz, adını bile duymadığınız bir köye gidiyorlar… Sizse tren biletinizi almışsınız bile. Çok plan yapmak demek, çok şey kaçırmak demek.