Film festivalleri neden iptal edilmemeli?

Başak Bıçak
basakbicak@gmail.com

Geçen hafta Adana Film Festivali'nde izlediğimiz filmlerin, 'gerileme devrine' giren sinemamız adına umut ışığı olduğunu yazmamın hemen ertesinde Malatya Film Festivali'nin, önce tamamen, ardından da 'bu yıllık' iptal haberi geldi. Malatya Valiliği'nin bu yıl yedincisi düzenlenecek olan bir festivali, istikrarlı bir biçimde her yıl daha ileriye taşıyarak, Türkiye’nin en önemli festivallerinden biri haline dönüştürmesi övgüye değer bir durum.

festivaller eğitim alanıdır

Ancak festivali organize eden ekip dışındaki bir sorun sebebiyle, etkinliğe sadece bir ay kala iptal edildiği duyurusu, en çok festivali takip eden Malatya halkını mağdur etmiş oldu. Neden 'mağduriyet' gibi iddialı bir ifade kullandığımı merak etmiş olabilirsiniz, nihayetinde iptal edilen 'birkaç film gösteriminden' ibaret görünebilir fakat durum hiç düşündüğünüz gibi değil. Zira festivallerde salt film gösterimleri yoktur, festivaller aynı zamanda bir eğitim alanıdır, birçok gencin hayallerine dokunabilmesi için önemli bir fırsattır. Evet, doğru okudunuz, fırsat. Ben, İzmir’de on iki yıl aradan sonra düzenlenen ve bir daha hiç yapılmayan bir festival sayesinde sinema yazarlığına adım attığım için film festivallerinin sanıldığının ötesinde bir ehemmiyete sahip olduğunu çok iyi biliyorum. Bu yüzdendir ki, film festivalleri toplumsal birtakım durumlar mevzubahis olmadıkça iptal edilmemelidir diyorum. Çünkü… En genel tabiriyle,sinema sanattır ve sanat, siyaset, iktidar ve dahi, toplumlar üstü bir kavramdır.

Sinemasız sanat eksik kalır

Sanat, toplumsal normlardan beslenir ve bu durum daha ileri medeniyet haline gelebilmenin yegâne koşuludur. Sinema olmadan sanat eksik kalır, sanat olmadan da toplumlar geri kalır. Festivaller, yöneticilerin keyfiyetle hareket edemeyecekleri kadar mühim oluşumlardır. Festival, salt bir etkinlik değildir; Türkiye gibi ülkelerde sinema sanatının en büyük destekçileridir. Gelişmesini ve ilerlemesini sağlamaktan vazgeçilmemelidir. Festivaller, vizyon şansı bulamayan, bulsa bile çok az kopyayla gösterime giren, bir şehre bazen hiç gelmeyen bazen de ücra bir salonda gösterilmeye mahkum filmleri seyirciyle buluşturacak tek seçenektir. Festivallerin yapılmaması, bu filmlerin seyirciyle buluşamaması ve bir süre sonra tamamen yok olması demektir. Festivaller, vizyonun önemli bir bölümünü ele geçiren gişe komedilerinin sinemaya gidecek seyirci için yerli film bazında, korku filmleri dışında tek alternatif olmasının önündeki engeldir. Seyirci yalnızca korku filmleri ve gişe komedilerinin eline bırakılmamalı, yurtiçi ve yurtdışında çekilmiş önemli filmler seyirciyle buluşturulmaya devam edilmelidir.

Dinamik yapıya bürünür

Malatya, yıllardır sunduğu özenli film seçkisiyle bunun en güzel örneği olmuştur. Festivaller, dağıttıkları ödüllerle yeni film çekme imkânına kavuşan pek çok sinemacı için tek umut kapısıdır. Verilen para ödülleriyle kendine fon bulmayan sinemacılar da, mesleklerini devam ettirme şansına kavuşurlar. Böylece sinema sektörü dinamik bir yapıya bürünür. Festivaller, kısa filmciler için kendilerini ve işlerini tanıtabilecekleri nadir organizasyonlardandır. Kısa filmcilerin festivallerde kazandıkları ödüller veya gösterim imkânlarıyla daha iyi ve bilhassa uzun metraj filmleri çekebilmelerinin önü açılır; bu sinemanın gelişimi için önemli değil; zorunluluktur.

Hayatımızı şekillendirir

Festivaller şehre getirdikleriyle, kentin havasını değiştirmekle kalmaz; büyükşehirler dışında yaşayan halk için sanatçılarla tanışabilecekleri ya da anı olarak kalacak bir kare fotoğrafı çektirebilecekleri tek yer olur. Her şeyden önemlisi; filmler hayatımızı şekillendirir! Bir film bazen 'yol'umuzu, hayata bakış açımızı, belki basitçe günümüzü değiştirir; ruhumuzu iyileştirir. Festivaller iptal edilmemelidir. Çünkü sinema ve sanat, daha iyi bir ülke, daha iyi bir toplum ve daha

iyi bir insan olmamıza sebep olabilir. O halde, yaşasın sinema, var olsun festivaller!