52. Uluslararası Antalya Film Festivali, bu yıl ilk kez isminde “Altın Portakal” olmadan açtı kapılarını… “Altın Portakal” ve “Altın Koza” sözcüklerinin, bir festivalin uluslararası olmasının önünde “engel” teşkil edip etmediği tartışması ya da festivale gelen Hollywood yıldızları bir yana; Antalya bu sene, ödülleriyle hatırlanacak…
Ödül dağılımına ve filmlere geçmeden önce bu yıl Antalya’nın basın mensupları için hazırladığı sürprizden bahsetmekte fayda var. Bir kısım gazeteciye uygulanan ve festivalin başında ya da sonunda katılma zorunluluğu, ulusal yarışma filmlerinin hepsini izlemek, oyuncuları, yönetmenleriyle röportaj yapmak; kısacası haber çıkarmak zorunda olan bizleri epeyce sıkıntıya düşürdü. Kısıtlı bir zaman dilimi içerisinde, hem röportaj yapmak hem söyleşilere katılmak hem de on iki filmin yarıştığı ulusal yarışma filmlerini takip etmek oldukça güçtü…
JÜRİYİ KUTLAMAK GEREK
Akreditasyon meselesini bir kenara bırakırsak, Antalya bu yıl dağıttığı hakkaniyetli ödüllerle, uzun yıllar sonra herkesi memnun eden tek festival oldu. Bu açıdan Ömer Vargı başkanlığındaki jüriyi kutlamak gerek… Yarışan filmler arasında, Sarmaşık festivalin en iyisi olduğu gibi, senenin de en iyi yerli filmiydi ve 2004’ten bu yana ilk kez bir film, En İyi Film, Yönetmen, Senaryo ve Erkek Oyuncu gibi ağır ödülleri toplayarak geceye damgasını vurmuş oldu. Geçtiğimiz yıldan beri yürütülen Antalya Film Forum projesinin, Sarmaşık gibi filmleri destekleyerek sinemaya kazandırmış olması da büyük başarı. Bu projenin devamlılığı mutlaka sağlanmalı…
BU SENE ÖKSÜZ KALDI
Antalya bu yıl; Catherine Deneuve, Jeremy Irons, Vanessa Redgrave, Franco Nero ve Kathleen Turner gibi Hollywood yıldızlarıyla epeyce adından söz ettirse de bizim gözlerimiz Yeşilçam emektarlarını aradı… Böylesine önemi isimleri Antalya’da görmek, söyleşilerine katılmak elbette çok kıymetli fakat Yeşilçam’ın unutulmaz isimleri olmadan öksüz kaldı bu sene festival… Dilerim gelecek yıl, daha fazla Yeşilçamlı görebiliriz festivalde… Gelelim filmlere… Geçen hafta gösterime girdiği için uzunca bahsettiğim Sarmaşık’ın dışında, festivalin en parlak filmi şüphesiz Kümes’ti. Oyuncu Ufuk Bayraktar’ın, ilk yönetmenlik deneyimi olan Kümes, Lütfi Ömer Akad sinemasından referansları, güçlü oyunculukları ve ironiyle bezenmiş hikâyesiyle öne çıkmayı başardı; İzleyici Ödülü'ne de hak kazandı. Benzer bir biçimde vizyon zamanı öne çıkardığım Takım: Mahalle Aşkına filmi, sanat üç ödülle ayrıldı Antalya’dan…
HER ŞEYE RAĞMEN İSTİKRARLIYDI
İki ödül alan Kalandar Soğuğu, Film-Yön En İyi Yönetmen Ödüllü Saklı ve En İyi İlk Film olan Çırak, seçkide yer alan diğer filmlere nazaran vasatın üstü işlerdi. Fakat Emre Konuk’un yönetmenliğini yaptığı Çırak, başkarakterinin yaşadığı ölüm korkusunu net bir biçimde temellendirebilmiş olsaydı, daha etkileyici bir filme dönüşebilirdi. Seçkinin en yorucu filmi ise, hiç şüphesiz Pia’ydı… Erdal Rahmi Hanay’ın yönetmenliğini yaptığı film; öylesine kasvetli, öylesine bunaltıcıydı ki, adeta Terrence Malick felsefesi ve Andrey Tarkovsky stilinin bir araya getirilememesinden ibaretti. Mommo Kız Kardeşim filmiyle çok beğendiğim yönetmen Atalay Taşdiken’in Arama Motoru da, amatör oyuncularla ve merak uyandırmaktan, mizahtan çok uzak senaryosuyla ne yazık ki pek çok kişiyi hüsrana uğrattı. İyisiyle kötüsüyle ama her şeye rağmen istikrarlı bir biçimde devam etmeyi başaran Antalya Film Festivali’nde bir yılı daha geride bıraktık. 53. Antalya Film Festivali’nin basına ve Yeşilçamlılara “daha fazla” açılması temennisiyle…