katrepaper@hotmail.com
Son zamanlarda hem işitsel, hem görsel, hem de sosyal medyada “Üst akıl” kelimelerini sıkça görüyoruz ve duyuyoruz. “Üst akıl”ı sorguladığımızda ise farklı farklı yorumlara ulaşıyoruz. Her ne kadar İşin mahiyetini bilmeyenler “dış mihraklar” şeklinde yorumlayarak; fazladan bir şeyler bildiklerini zannetseler de; feraset, dış mihraklarında üstünde bir “Koordinasyon merkezi” olduğunu açık bir şekilde arzı endam ediyor. İşte bu merkezin adı, geçmişte “Gizli Zındıka Komitesi”yken, şimdi ise “üst akıl” şeklinde tabir ediliyor.
ACAYİP SORUYA ACAYİP CEVAP…
23 Ocak 2010 yılında FETÖ terör örgütü tarafından kumpasa maruz kalan “Tahşiye Yayınları” müellifi Mehmet Doğan (Molla Muhammed)’ın ağzından ilk defa televizyon ekranlarında duyduğumuz “Gizli zındıka komitesi” tabirini, program yapımcısı Akif Beki; “Kim bu gizli zındıka komitesi?” şeklinde irdelemişti. İşin doğrusu bu soru çok garibime gitmişti. Çünkü; “gizli” olan bir komite ferasetle tespit edilir. “Kim bunlar?” şeklinde soruya verilecek cevap, “Biliniyor olsa, gizliliği nerede kaldı?” şeklinde karşılık bulur.
BEDİÜZZAMAN, BU TABİRİ YÜZLERCE KEZ KULLANDI
Aslında “Gizli Zındıka Komitesi” tabirini ilk defa Mehmet Doğan’ın şerh ve izahını yaptığı Risale-i Nur Külliyatı müellifi “Bediüzzaman Said Nursi” kullanmıştır. Mehmet Doğan ise bu tabiri Risale-i Nur Külliyatı’nda okuduktan sonra, detaylarını ders aldığı hocası Albay Hulusi Yahyagil (Kendisi, Bediüzzaman Said Nursi’nin “Vefatımdan sonra sadakatli varisim” ifadesiyle dikkatleri üzerinde toplandığı “ilim” ehli bir kişidir) vasıtasıyla öğrenmiştir. Said Nursi, yazmış olduğu eserde bu tabiri onlarca belki yüzlerce kez kullanmış ve dikkatleri illegal olan bu yapı üzerine çekmiştir. Yani; “Gizli” demekle bu komitenin gizlendiğini “Zındıka” tabiriyle bunların dinsizliği revaca verdiğini “Komitesi” tabiriyle de bunların bir heyet olduğunu özet bir cümle ile ifade etmiştir.
FETÖ’YLE MÜCADELE ETTİĞİ İÇİN KUMPAS MAĞDURU OLDU
Bu bilgileri paylaştıktan sonra Akif Beki’nin programına katılan Mehmet Doğan, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün başındaki şarlatanın, Gizli Zındıka Komitesinin bir “maşası” olduğunu vurguluyordu. Devamında ise dünyadaki tüm devletlerin bu komiteyle mücadele etmesi gerektiğini anlatıyordu. Risale-i Nur külliyatına şerh ve izah yaparak bu eserlerin doğru anlaşılması için mücadele verdiklerini de söylerken; “Risale-i Nur’a Gizli Zındıka Komitesi’nin maşası olan FETÖ Lideri(!)’nin verdiği yanlış manalara karşı, “Reddül Evham” eserleriyle sinsi planı ayyuka çıkarttık ve büyük darbe vurduk” sözüyle; aslında bu eserlere FETÖ’yle mücadele kapsamında devlet erkanının sahip çıkması lazım geldiğine vurgu yapıyordu. Mehmet Doğan, Okyanus ötesindeki şarlatanın, Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerini de yanlış yorumladığını, buna karşılık “Rumuz-ul Kur’an” külliyatıyla bu planı deşifre ettiklerini ifade ediyordu.
DÜNYA, “İZM”LERDEN ÇOK ÇEKTİ
Aslında Bediüzzaman’ın “Gizli Zındıka Komitesi” olarak tabir ettiği bu cümleyi, Mehmet Doğan, “Biz İslam’a ve Kur’an’a hizmet ettiğimiz için bu komitenin kumpasına maruz bırakıldık” sözüyle bu komitenin asıl hedefinin “dinsizliği” yaymak olduğunu, kendilerinin ise bu komiteyle mücadele etmek adına “ilmi bir heyet” oluşturduklarını belirtiyordu. Zaten dikkat edildiğinde; İnsanlık aleminde derin yaralar açan “Kominizim”, “Sosyalizm”, “Ataizm” ve “Deizm” gibi ne kadar safsata varsa; Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’an’a karşı olan bu komitenin İnsanlığı “dinsizleştirmek” adına ortaya attığı handikaplardır.
Yukarıda saydığım “İzm”ler ile birlikte, bu komitenin taşeronluğunu alan, ülkemizde 1971 yılından bu yana sinsi bir şekilde palazlanan ve 15 Temmuz 2016’da darbe yaparak kaos ortamını oluşturmaya yeltenen bu örgütün; bunca zamandır nasıl gizlendiğine verilecek cevap; “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” ayetinin ta kendisidir.
Diyeceğim o ki; Said Nursi’nin “Gizli Zındıka Komitesi” dediği ve günümüzde ise “Üst akıl” olarak tabir edilen bu komite, edindiğim bilgiler muvacehesinde; kimi zaman Almanya, Amerika, Fransa, İngiltere ve İsrail üzerinden; icraatları ve entrikalarıyla kendini gösterse de, bunların da üstünde bir komite olduğu, 300 senedir sahnelenen küresel oyunlar; ile açık bir şekilde görülmektedir
TAHŞİYE VE MEHMET DOĞAN’A KURULAN KUMPAS
Devletin kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş FETÖ virüsünü ilk gören Tahşiye kumpası mağduru Mehmet Doğan olmuştu. Doğan, 2005 senesinde kaleme aldığı Rumuz-ul Kur’an isimli eseriyle, Fetullah Gülen haininin ve avenesinin gerçek yüzünü ifşa ediyordu. Eseri neşreden yayınevinin ismi Tahşiye Yayıneviydi. Aynı yayınevi, yine Mehmet Doğan’nın başka eserlerinin de yayıncılığını yapıyordu. Mehmet Doğan, arka arkaya neşrettiği eserlerle Fetullah Gülen hainine ve etrafındakilere darbe vuruyor, insanların basiret ve ferasetinin açılmasına yardımcı oluyordu.
İslam dinine hizmet edenlere kumpas kurma konusunda mahir olan Fetullah Gülen haininin sözleri; devlet içindeki bazı klikleri harekete geçirmeye yetmişti. Okyanus ötesindeki hain, 6 Nisan 2009 tarihinde bir internet sitesine konulan konuşmasıyla hukuk cinayetinin startını vermiş, akabinde Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı ve Balyoz isimli davalarda önemli rol alan Bugün Gazetesi Yazarı Nuh Gönültaş, cinayete bilerek alet olmuştu. Gönültaş’ın yazısı 26 Nisan 2009’da yayınlanmıştı. Gönültaş’ın bu yazısından sonra ise, FETÖ’nün yayın organı bir televizyon kanalında dizi filmin içinde karanlık bir kurul ve o kurulun aldığı kararlar anlatılıyordu. Tahşiye Yayınları’nın bir anda “Tahşiye Örgütü” olarak televizyonda lanse edilmesi ve bir gazetecinin köşe yazısı, emniyetteki kumpasçıları harekete geçirmişti. Yaklaşık 17 aylık teknik takibin ardından Mehmet Doğan, 22.01.2010 tarihinde Türkiye genelinde eş zamanlı olarak başlatılan operasyonda, 122 kişiyle birlikte gözaltına alınmıştı. Yaşı hayli ilerlemiş ve MS hastası olan bu zatı, 17 ay boyunca hapiste tutan kumpasçıların hazırladığı sözde dava dosyası da tam bir fecaatti. İşte tüm bunların arkasında “Gizli Zındıka Komitesi” vardı. Bir daha ki yazımda “Gizli zındıka komitesinin” küresel oyunlarını örneklerle izah etmeye çalışacağım.