Fatih Sultan Mehmet Han neden yalnız yemek yerdi?

RAMAZAN BİNGÖL

ramazan@ramazanbingol.com

Dünyanın en güçlü imparatorluğu, egemenliği altında onlarca devlet, yüzlerce millet, dünyaya yön veren bir sistem ve bunların yegâne sebepleri Devlet-i Aliyye Padişahları…

Padişahları düşündüğümüzde aklımıza pervasızca kılıç kuşanan, stratejik kararlar noktasında gözü pek kahramanlar gelmektedir şüphesiz. Ancak padişah dahi olsanız kendinize ait özel anlarınızın, mahreminizin olmasını istersiniz. Bu sebepler neticesinde farklı dönemlerde farklı padişahlar tarafından kanunlar oluşturulmuş ve birçoğu da yüzyıllarca geçerliliğini korumuştur. İşte bu isimlerden biri de Fethin Sultanı Fatih Sultan Mehmet Han’dır. 

Benimle yemek yenmeyecek! 

Fatih Sultan Mehmet, Devlet-i Aliyye padişahlarının onun devrine kadar süren 'Padişahın başkalarının bulunduğu sofrada yemek yemesi' geleneğini Fatih Kanunnamesi ile kaldırmıştır. Fatih Sultan Mehmet'in kendilerinin hazırladığı Kanunname-i Âli Osman'da şöyle bir madde geçiyor. “Ve cenab-ı şerifim ile kimesne ta'am yimek kanûnum değildir. Meğerki ehl[ü] ıyalden ola. Ecdad-ı izamım vüzerasiyle yerler imiş. Ben ref' etmişimdir.”

“Benimle beraber yemek yenilmesi kanunuma uygun değildir. Ailemle dahi olsa bu böyle. Büyük ecdadım vezirleriyleberaber yerlermiş. Ben bu âdeti kaldırmışımdır.”

Padişah ulaşılmaz olmalıdır!

Osmanlı'da padişahın artık vezirlerin dengi olmadığı, mutlak olarak hepsinden üstün olduğu ve padişahın tüzel kişilik kazandığı bambaşka bir sürecin başlamış olmasıdır. Fatih’in Divan-ı Hümayun toplantılarına katılmaktan vazgeçmesi de bununla alakalı. Nitekim bir Divan toplantısına şikâyet için gelen bir vatandaş ‘Hanginiz padişahsınız?’ diye sormuş, bu tuhaf soru karşısında utanan vezirler artık padişahın orada olmaması gerektiğine karar vermişlerdi. Bir yemek esnasında da benzer bir durum yaşanabilir, bu da padişahın itibarını zedeleyebilirdi. Cihana hükmeden, egemenliği altında yüzlerce millet barındıran, gücü sınırları aşan Devlet-i Aliyye döneminde, Padişahın ulaşılmaz olması gerektiği düşüncesi ağır basmaktaydı. Tek başına yemek yemek, hükümdarın zirvedeki tekil konumunu simgeliyordu. Zaman zaman çatıştığı ve ters düştüğü vezirleriyle yemek yiyen Sultan’ın zehirlenme ihtimaline karşı yalnız yemek yemesi uygun görüldüğü de diğer önemli sebepler arasında. Fatih Sultan Mehmet Hanın getirdiği bu kanunla kendisine özel olan yemek merasimini sadece istediği kişilerle paylaşmış. Bu usul Fatih Sultan Mehmet’ten, Sultan Abdülaziz'e kadar bütün padişahların da hayatı boyunca tek başına yemek yedikleri yeni bir gelenek halini aldı.

Zaaflarını Göstermedi 

Fatih Sultan Mehmet'in kendi başına yemek yemeyi tercih etmesinin nedenlerinden biri de, insani zaaflarını devlet adamlarına yansıtmaktan çekinmesi olmalıdır. Çünkü yemek, kişisel zaafların bir şekilde ortaya konulduğu bir ortam sunar. Aynı sofradaki her insan yanındakilerle eşit düzeydedir. Burada ortaya çıkabilecek kişisel bir zaaf, 

padişahın itibarına zarar verebilir. 

İki Öğün Yemek Yenirdi

Devlet-i Aliyye’de 19. yüzyıla kadar sarayda genellikle iki kere yemek yenirdi. Biri sabah diğeri ise güneş batmadan hemen önce… Yenilen bu yemekler iki öğün arasında insanı tok tutacak kadar çeşitli ve doyurucuydu. Menü sarayın ihtişamına uygun bir şekildeydi. Genelde yemeğe çorbayla başlanır, hamur işi ve et bolca tüketilirdi. Ayrıca yemeklerinyanına şerbetlerden biri ise mutlaka dâhil edilirdi. Bu doyurucu öğünün sonuna ise mutlaka tatlı ilave edilirdi. 

Sebze ve Meyve Yetiştirirdi

Fatih Sultan Mehmet’in hayatı incelendiğinde yemek kültürüne önem verdiği, sık sık deniz ürünlerini yediği, özellikle de kadriye (karides) ve istiridyenin saray mutfağında sık sık piştiği görülmektedir.  Özelini kendisi dışında başkalarıyla paylaşmamak konusunda itinalı davranan Fatih, sebze ve meyve yetiştiriciliğine de önem verirdi. Tarih kitaplarında zaman zaman sarayın bahçesinde bahçıvanlık yaptığı bilgisi yer almaktadır…

NOT: Yazıya katkıda bulunan Mustafa Armağan hocama teşekkürlerimle…

BÖREK-İ MAKİYAN

Fatih Sultan Mehmet'in Topkapı Sarayı, Hassa Mutfağı 1469 yılı kaydı

HAMURU İÇİN:

- 1 çay kaşığı mahlep 

- 10 Gr maya 
- Yarım su bardağı su 
- 15 Gr tereyağı 
- 1 çay bardağı toz şeker 
- 1 çay kaşığı tuz 
- 250 gr un 
- 1 adet yumurta 

İÇİ İÇİN:

- 3 adet haşlanmış yumurta 
- 1 kg havuç 
- 1 çay kaşığı karanfil 
- 1 kg kereviz 
- 1 çay kaşığı kırmızı pul biber 
- 6 adet kuru soğan 
- 1 kg pırasa 
- 2 çay kaşığı tane karabiber 
- 1 adet tavuk 
- Yarım demet taze nane 
- 5 dal taze Soğan 
- 2 çay kaşığı tuz 
- 2 adet yumurta akı 
- 1 litre zeytinyağı

HAZIRLANIŞI:


Hamur için unun ortasını havuz gibi açıp tüm malzemeyi yerleştirin. Azar azar un ilave ederek yumuşak kıvamlı bir hamur elde edene dek yoğurun. Hamuru iki eşit parçaya ayırıp üzerini nemli bir bezle kapatın. Oda ısısında, bu 
şekilde yarım saat dinlendirin. 

İç malzemesi için; Havucu, kerevizi, pırasayı ve kuru soğanı iyice yıkayıp hepsinin kabuklarını soyun. Daha sonra bu sebzeleri gelişi güzel 5-6 parçaya doğrayın. Bütün tavuğu, tane karabiber, havuç, pırasa, kereviz ve kuru soğanın 4 tanesiyle birlikte bir tencereye aktarın. Üzerini kapatacak kadar su ilave edin. Orta ateşte 1 saat kadar haşlayın, Soğanın geri kalanını 1/2 santim büyüklüğünde doğrayın. Bir tava veya tencerede 1/2 su bardağı kadar zeytinyağını ısıtıp içinde soğanları kavurun. Haşlanmış tavuğun derisini sıyırın, etlerini kemiklerinden ayırıp but ve göğüs etleri beraber olacak şekilde didikleyin. Nane ve taze soğanı iyice yıkayıp doğrayın. 10 dakika haşlanmış yumurtaları da 1/2 santim büyüklüğünde doğrayın. Geri kalan malzemeyi zeytinyağı hariç karıştırıp iç malzemeyi hazırlayın. Dinlendirdiğiniz hamurların ikisini de bir merdane veya oklava yardımıyla un serpilmiş tezgâhın üzerinde 1 mm kadar kalınlıkta açın. Hamurun bir tanesinin tamamını kaplayacak şekilde yumurta akı sürün. Yumurta beyazı sürdüğünüz hamuru bir kahve fincanı yardımıyla hamuru kesmeden sıra sıra daire şeklinde işaretleyin. (Hazırladığınız iç malzemeyi işaretlediğiniz dairelerin ortasına istediğiniz (miktarlarda paylaştırın. Diğer hamuru da üzerinde iç malzeme bulunan hamurun üstüne kapatın. Aynı kahve fincanıyla işaretlediğiniz bölgelerden bastırarak kesin. Bir tavada geri kalan zeytinyağını orta ateşte ısıtın. Hamurların her iki yüzü altın sarısı rengi alana dek kızartın.